KıbrısManşet

Varoluş için yokoluşun hikayesi!

Çanakkale!

Varoluş için yok olmayı seve seve göze alanların hikayesi…

İnsanlık tarihinde birçok varoluş savaşının hikayesi vardır ama dünyanın en güçlü devletlerine, en güçlü ordularına karşı yapılan  ve başarılı olan tek bir varoluş savaşının destansı hikayesi vardır, o da önce Çanakkale’dir, arkasından da İstiklal Savaşı’dır…

Her iki savaş da insanlık ve dünya tarihinde kesin bir dönüm noktası oluşturmuşlar ve dünya tarihinin de yeniden yazılmasına vesile olmuşlardır.

Her ikisinin de merkezinde Mustafa Kemal Atatürk vardır ve halen de var olmaya devam etmektedir…

Çünkü Türk milletinin kurtuluş savaşı tam yüz yıldır halen sürmektedir ve içinde bulunduğumuz coğrafyanın şartlarından dolayı, gelecek yüzyıllarda da sürmeye mahkumdur…

Çünkü Türk milleti yüz yıl önce amaçlarına takoz koyduğu emperyalizmin intikamından halen kurtulamamıştır…

Çünkü Türk milleti halen cehaletten, ahlaksızlıktan, sahtekarlıktan, kötülükten, fesatlıktan beslenen ve emperyalizmin uşaklığını yapanların, emperyalizmin çıkarlarından beslenirken ülkenin maddi ve manevi değerlerini çatır çatır harcamaktan çekinmeyen hainlerin elinden de kurtulamamıştır…

Çünkü Türk milleti önce Çanakkale’de, sonra da tüm Anadolu sathında gösterdiği direniş ve varoluş ruhunun yeni bir sınanma dönemiyle karşı karşıyadır…

Bugün Türk milletinin varoluşuna tehdit olan düşman artık sınırlarımızda değil, milyonlarcası içimizdedir…

Silahla, savaşla, zorla giremedikleri Anadolu’ya ve Türk milletinin içine din sömürüsü temelinde geliştirilen emperyalist entrikalarıyla girdiler…

Önce din sömürüsünü patlattılar, sonra da yüzyıllardan beridir hepsi yeminli ve tescilli Türk düşmanı olan, dinsel kavramları en bağnaz ve yobaz şekilde yaşayan on milyonlarca ne idüğü belirsizi, üstelik de hemen tümü silahlı olarak, Türkiye’nin içine doldurdular, sokakları, şehirleri baştan aşağı ne idüğü belirsiz “din kardeşleriyle” işgal ettirdiler, Türk kültürünü, tarihini, ekonomisini, eğitim sistemini, sağlık sistemini, sosyo-kültürel değerlerini, kısacası tüm milli, maddi ve manevi değerlerini erozyona uğrattılar, tehdit altına aldılar, dumura uğrattılar…

Bu arada, ne hikmetse, bu çapulcu sürüleri sadece ve sadece Türkiye içine dolduruldu, diğer Müslüman ülkelerinden bir teki bile bu çapulculara sınırlarını açmadı, hiçbiri bunlar bizim din kardeşimizdir demedi, önlerine bir kuru ekmek bile atmadı…

Çünkü, diğerlerini sırf din kardeşidir diye kendi ülkesine kabul etmeyen Müslümanların az da olsa aklı ve ahlağı vardır, öyle ki, kendine bile hayrı olmayan milyonlarca ne idüğü belirsizi ülkelerine sokup da kendi insanlarının düzenlerini bozacak, kendi ülkelerinin milli kaynaklarını milyonlarca ne idüğü belirsiz için tüketecek, peşkeş çekecek kadar aptal ve kendi ülkelerine, kendi milletlerine karşı gözü kararmış bir ihanet içinde değildirler.

Son aylarda Türkiye’de İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya tarafından başlatılan temizlik operasyonlarında ortaya dökülenler buzdağının ucu bile değildir ve ülke ithal suç ve suçlularla o kadar kirlenmiştir ki, temizlenmesi için bir değil, yüz Ali Yerlikaya ve mevcut güvenlik güçlerinin yüz katı aynı anda sabah akşam uğraşsa, yine de kolay kolay temizlenmez…

Ahlak demişken, tarih boyunca silahlı saldırılarla, savaşla dize getirilemeyen Türk milletinin vereceği en büyük kurtuluş savaşı bugün artık silahlı saldırılara veya silahlı işgale karşı değil, ahlaksızlıktan, din sömürüsünden, cehaletten ve suçtan beslenen, kendileri bir elleri yağda bir elleri balda yaşarken millete dünyayı zindan edip, ölümden sonra cenneti vaat eden ve bu arada memleketin milli  değerlerini de kendilerine katıksız bir sadakatle hizmet edecek ithal din kardeşlerine peşkeş çeken, memleketi açık hava mülteci kampına çeviren, üstüne üstlük, Türkiye’nin milli, manevi ve maddi değerlerine karşı zerre zırnık aidiyet duygusu olmayan ithal nüfusa kendi öz nüfusundan daha fazla değer veren ve avanta sağlayan, liyakati değil de körü körüne sadakati ön planda tutan, liyakati kapı dışarı eden, üretime değil de tüketime ve dışa bağımlılığa odaklanan, güvene değil de korkuya dayalı bir toplum yapısı yaratan ve besleyen, toplumun bilinçaltına özgüveni değil korkuyu ve korkaklığı empoze eden zihniyete karşı olacaktır…

Bir asır önce Türk milletini emsalsiz bir kurtuluş savaşı yapmaya zorlayan şartlara baktığınızda, tam da yukardaki paragraftaki manzarayı görürsünüz…

Bugünkü manzaraya baktığınızda ise, kısaca, tarih tekerrür etmektedir, sadece ve sadece emperyalistlerin Türkiye’yi ve Türk milletini yıkım ve işgal taktiği değişmiştir, öyle ki, kurşunu kendileri sıkmamakta, içimizdeki hainlere sıktırtmaktadırlar…

Kısacası, BOP projesi halen tıkır tıkır işlemektedir ve hem Türkiye hem de Kıbrıs bu girdabın içinde sıkışmış durumdadır…

Yine de, yüz yıl önce Türk milletinin ve Türk vatanının varoluşu için gözünü kırpmadan yok olmayı göze alanların tarihin ve insanlığın asla unutmayacağı bir kurtuluş savaşı destanıyla var ettiği Türkiye ve Türk milleti öyle kolay kolay pes edecek bir millet değildir…

Bu milletin ne Çanakkale, ne de İstiklal Savaşı ruhu tükenir, yeter ki önce ahlak tükenmesin…

 

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu