Kıbrıs

ALİOĞLU: “EN KÖTÜ DÖNEMİ YAŞIYORUZ”

Narenciye Birliği Başkanı Ali Alioğlu KIBRISARENA’ya Narenciyenin ülkedeki durumunu değerlendirdi. Alioğlu “Ülkemizde son yılların en kötü dönemini yaşadığımız dönemden geçiyoruz. En kötü dönemlerden bir tanesi de ürünün kalitesinden yahut rekoltesinden değil; maalesef pazarlama noktasında yaşadığımız sıkıntılar, Liberal ekonominin zikir edildiği ülkemizde,  maalesef kapalı toplum politikası idare edildiğimiz KKTC’de Liberal Ekonomiden bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Soru: Narenciyenin ülkedeki durumu nedir? İhracatta sıkıntı yaşanıyor mu?

Ülkemizde son yılların en kötü dönemini yaşadığımız dönemden geçiyoruz. En kötü dönemlerden bir tanesi de ürünün kalitesinden yahut rekoltesinden değil; maalesef pazarlama noktasında yaşadığımız sıkıntılar, Liberal ekonominin zikir edildiği ülkemizde,  maalesef kapalı toplum politikası idare edildiğimiz KKTC’de Liberal Ekonomiden bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Nedeni ise, bu ülkeye ihracatçının gelmesi gerekirken maalesef Türkiye’den yerli tüccarlarımızın haricinden ülkemize gelip ürün pazarlama noktasında bir çalışmanın, gayretin olmadığını görmekteyiz. Bunun tabi ki yegane sebebi, izalasyonların ve ambargoların olmasıdır. Yurtdışında ki ihracatçıların buraya getirilmesinde zorlanılıyor anlamında değildir. Belki de tercih anlamında sıkıntılar olduğudur. Özellikle 1994 Abat kararlarından sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine karşı uygulanan ambargolardan %18 vergilerinin söz konusu olması, özellikle Narenciyede muazzam derece bir sıkıntı yaşatmıştı. O yıllardan bu yıllara bakacak olursak 74,000 dönüm Narenciye bahçesinde 1994’te büyüklerimizin Güneyden Kuzeye göç ettiği dönemlerde 74,000 dönüm Narenciye bahçesinden 34,000 Narenciye bahçesini konuşmak aslında bizlere ülkedeki tarıma verilen değeri göstermektedir. Özellikle tarıma ayrılan destek finans kaynaklarından bütçeye orantısal bakıldığından belki de %1,5-2,5 civarında olması da tarıma ne kadar değer verildiğini göstermektedir. Özellikle sulu tarımın en büyük yetiştiriciliği söz konusu olan Güzelyurt ve bölgesi uzun yıllar yeşilin ve bakımlı ormanların oluşturduğu en önem bölge olarak addedilmektedir. Sebebi ise, düşününüz ki şu anda yetiştirmiş olduğumuz 33,000 dönüm narenciye bahçesinin ormanlık alanın bakım, onarım ve tımarını yapan bir üretici kesimi vardır. Biz bu onarımın ve bakımını yaptığımız takdirde zerre kadar özellikle Bakanlar Kurulundan her sene bütçeden ormandan ayrılan belki de paranın bir katkısı olmayan bir ormanlık alanında bakımını üstlenmiş üretici kesimiyiz. Son yıllarda yapılan hasat döneminde her senede söylediğimiz gibi ‘’Bu ülkenin en büyük ihraç kalemi Narencidir. Narenciye bir üretim fazlalığı değildir. Narenciye aynı zamanda bu ülkenin en büyük döviz getirisidir.’’ Bu döviz getirisini siz ne kadar sağlayabilirseniz eğer, ülkenizin milli değerini ve ismini tanıtırsınız. Sadece Narenciye bu ülkeye döviz getirmekle kalmıyor aynı zamanda ülke tanıtımını ve ülkede yetişen bitki deseninin tanıtımını yapmaktadır. Biz bunlarla mücadele ederken birçok sorunlarımızı mevcut hükümetlerdeki iktidarlara anlatmaya çalıştığımız da bizlerin sorunlarını ya öteleyip ya da hasıl altı ederek 45 yılının sonunda 74,000 dönüm Narenciye bahçesinden bugün %60 azalarak 30,000 dönüme kadar gerileşmiştir. Bugün tarih kitaplarında bile yer altı kaynaklarından mevcut suları olanlar suyun zenginliğinden o bölgenin zengin olduğunu göstermektedir. Maalesef biz KKTC olarak en büyük su akiferinin üstünde yaşayan bir toplum olarak maalesef KKTC’de en fakir ve sıkıntılı bölgede yaşamaktayız. Evet psikolojik, siyasi, stratejik olarak Güzelyurt büyük bir önem taşımaktadır fakat 45 senedir vatandaşlarımız, atalarımız hüküm sürmektedir. Bu 45 sene içerisinde kök salmaya çalışan insanlarımız olmaktadır. Maalesef bugün parlamenter sistem, bizim demokratik olarak yaşadığımız KKTC topraklarında belki de çifte standartın en ağır şekilde hissedildiği bölgenin Güzelyurt bölgesi olduğu görülmektedir.  Nedeni ise en fazla iç ve dış göçün yaşandığı bir bölgedir. Sebebi de; Güzelyurt ilçe olduktan sonra 7 milletvekilinden 6 milletvekiline bugün ise, 6 milletvekili Lefke’nin bölünmesiyle 4 milletvekiline kadar düşmüştür. En büyük nedeni de nüfusun azalması söz konusudur. Demektir ki; şu an itibariyle KKTC’de yatırımlar mevcut en düşük seviyesini yaşadığı Güzelyurt olduğu kesindir. Bu sene en iyi senelerden bir tanesini yaşamaya çalışırken özellikle toplamda 115,000 Tonluk rekoltemiz çıkmıştır. Bunun da lokomotif sektörü; Valensiya’dır. Özellikle pandemi dediğimiz bu Korona virüsün salgın olduğu o günler içerisinde hasadına yeni girdiğimiz Valensiya’da, birçok hükümet erkanın maalesef bu ürünün dalında kalmaması için çalışma yaptığını düşünürken, biz ürünün dalında kalmasıyla değil; üreticinin bundan sonraki dönemde ve yıllarda ‘’Nasıl da üretiminin devamını yapıp, kazanacağının’’ çalışmalarını sürdürdüğümüzü belirtmek istiyorum. Biz bu şekilde bakış açımız varken, hükümet kanadının bakış açısı ‘’Aman dalında kalmasın, üreticinin sıkıntısını biz yaşamayalım’’ edasını çalışma yaparken bir baktık ki böyle bir krizlerde bu krizleri fırsata çevirmek gerekirdi. Böylesi krizler aslında Narenciye sektörüne vurulan bir sekte değildi. Sağlık açısından bir virüsün, dünyanın bir tarafından yayılıp dünyanın küresel olarak tüm dünyayı saran bir hastalık konumuna geldi ve savaş halinde bu ülkeler görünmez bir hastalıkla savaşa girdi. Haliyle ülkemizi de tehdit altına getirdi. O günlerde birlikteliğin, beraberliğin tekrardan pekiştirildiğini yakınen gördük ve tanıdık. Böylesi günlerde krizleri fırsatı çevirmeye çalışırken üretici, yine ayaklar altına alınarak devletin bünyesinde var olan Cypruex’in aktif rol üstlenmesi gereken bu bölgede yine figüranlığın dışında bize göre dış alıcılar(Cypruex’in dışında ki alıcılar) fırsat verilerek bu ürünü en iyi şekilde kendi ceplerini doldurabilecek bir şekilde üreticiye zarar vermiştir. Bu zarar da 50-60 Milyon TL’nin üzerinde bir rakamdır. Onun hesaplarını yapmaya çalışıyoruz. Bu zararının söz konusu da olması bundan sonraki süreçte fakirleşmeye, üreticinin bakım gününü gittikçe düşeceği de gözlemlenmektedir.

Soru: Narenciye ağaçlarının ada genelinde ki durumu nasıldır? Yeni nesil ağaçlar geliyor mu ve ağaçlarda gençleştirme yapılıyor mu?

Tarım Bakanlığının belirli dönemlerde ve senelerde, proje kapsamına almış olduğu bazı yaptırımlar vardır. Bu yaptırımlar, tür değişikliği ve yeni dikim yaptırımlarıdır. Bizler tür değişikliğine her zaman karşı olduk. Çünkü bizim Narenciye bahçelerinin artık 60-70 yıllık olduğunu ve bu Narenciye bahçelerinin yaşlanmasından dolayı verimi düşmesi, yanlış budamalarla kalitenin düşmesi söz konusu olmuştur. Yeni teknoloji de özellikle Türkiye, İsrail ve dünyayı takip ederek yeni araçların çıktığını ve yeni yeni ‘Tangerine’ dediğimiz özellikle mandalina çeşitlerinin çoğaldığını ve dünya piyasasına girdiğini görmekteyiz. Bizde bunu yapabilmek adına bu ağaçlarının sökülüp tekrardan plantasyon yapılıp yeni dikim fidan dediğimiz projelerin hayata geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Fakat maalesef bunu başaramadık. Çünkü üretici fidan dikip 5-10 sene içerisinde verime gireceğine öncellikli olarak tür değişikliğini tercih etmektedir. Çünkü, kalem aşısıyla 2-3 sene içerisinde verime girip ‘’Zararının neresinden dönülse kardır’’ mantığıyla tür değişikliğini tercih eder durumuna girdi. Haliyle devletini idare eden bu hükümetlerin maalesef tarıma yönelik yaptırımları destekli anlamda tam olarak üreticinin yanında olmamasından dolayıdır. Siz bir fidan dikecekseniz eğer en az 6 sene sonra verimine ve 7-8 senden sonra tam anlamıyla verime ulaşacağını düşünecek olursanız eğer, bu üretici 6 sene boyunca ‘’verecek ama almayacak!’’ Peki böyle bir durum için sizler katkınızı nasıl koyacaksınız önemli olan nokta budur. Katkısı olmayan, kazancı olmayan bir üretici zaten borcun içerisinde hükümet edenlerin desteği olmayan bu Narenciye üreticisi ilk etapta gidip bankalardan yüksek faizler altında borçlanıyor. Yetmezmiş gibi bu borcu da ödemeyecek bir duruma geliyor ve finansal yatırım şirketleri adı altında ‘tefecilerin’ eline düşüyor. Sonrasında mahkeme koridorlarında tefecilerin, finansal şirketin ya da bankacıların koşuşturmasını görmekteyiz. O yüzdendir ki, ülkede bir diğer sıkıntılardan bir tanesi bu tür değişiklikleri yapılırken, bu sene Kıbrıs Türk Narenciye Üreticileri Birliği bu proje kapsamına yapılacak olan istişareler sonucunda bakanlığa vereceğimiz yazımızda mevcut verimli toprakların Güzelyurt’ta yapılan bitki deseninin çalışması konusunda hem fikir oldukları Narenciye üzerinde yetiştiriciliğinin mevcut olması gerektiğine inanıyoruz. Bundan dolayı da mevcut bu verimli topraklara mevcut bahçelerin dışında ki boş arazilere de bu narenci dikim alanlarının yapılması gerektiğinin altını projelerle Tarım Bakanlığına bunu baskılayarak ‘’belki bu 33,000 dönümleri, ilerleyen yıllarda 35 veya 40,000 dönüm seviyesine getirmektedir’’

Soru: 2019-2020 Rekolteniz ne kadardır? 2020-2021 yılından ne kadar bekliyorsunuz?

2019-2020 yılı rekoltemiz 115,000 civarındadır. Önümüzde ki 2020-2021 beklenti tabi ki şu anda ne ile karşı karşıya olacağımızı bilemiyoruz. Üreticilerimizi takip edeceğiz, üreticilerimizden gelen sıkıntılar ve orada ki sıkıntıları aşma noktasında haliyle Nisan ayında bakımın faaliyetine giren Narenciye üreticisi maliyetinin %50’den fazlası bugün yer altı kaynaklarından çektiğimiz elektrik enerjisiyle bahçelere verdiğimiz sudur. Diğer bir yarısı ise maalesef hep dış satımlardan aldığımız hizmetlerdir. Bunlarda başta İşçi, gıda, gübre gibi maalesef yurtdışından gelmesi dövize endeksli olması ve son yılların en yüksek döviziyle karşı karşıya kalmamız üreticinin 60 Milyon TL ile kalkmasıdır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu