KıbrısManşet

Avcıoğlu:“Erken seçime gidilmesi gerekiyor”

“Üretim noktasında enerji arz güvenliği çerçevesinde hareket edilmelidir”

HP MYK Üyesi Yusuf Avcıoğlu, ülkedeki siyasi perspektifi değerlendirerek enerji politikalarına ilişkin araştırma ve değerlendirmelerini paylaştı.

Röportaj: Su Üçüz

Genel olarak ülke siyasetine bakış açınız nedir?

“Herkes şu anda bu hükümetin atanmış bir hükümet olduğunu farkında. Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut hükümetinin şekillendirdiği ve başbakanı atadığı bir hükümet ile karşı karşıyayız. UBP’nin Genel Kurulu’ndan çıkan isim Faiz Sucuoğlu idi. Ancak şuan Ünal Üstel Başbakanlık yapıyor. Dolayısı ile seçilmiş bir başbakandan söz edemeyiz. Tüm bunlar karşısında Halkın Partisi olarak Sine-i Millet kararı aldık. Bu koşullarda mevcut hükümet ve meclis yapısıyla sağlıklı bir oluşum olduğunu düşünmüyoruz ve erken seçime gidilmesi gerektiği kanısındayız. 25 Haziran’da 1 milletvekilliği için ülkenin seçime götürülmesi de gereksiz. Mevcut koşullarda 1 milletvekilinin herhangi bir şey değiştireceğine inanmıyoruz.”

Siyasi hayatınıza Halkın Partisi ile başladınız. Şuan partinin geldiği aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bundan sonraki süreçte yol haritanız ne olacak?

“Nisan ayında kurultay yaptık. Öncesinde 3 milletvekili istifası ve Sine-i Milletimiz oldu. Sonrasında partimizde kopanlar oldu. Ancak kurultay sonrasında partinin tüm organlarında yeni ekipler oluştu ve çizilen yol haritası çerçevesinde de ilerliyoruz. Ben de şuan aktif olarak MYK ve Parti Meclisinde görevimi sürdürüyorum.”

“Yapılması gereken yatırımlar zamanında yapılmadığı için bu noktaya geldik”

Bu ülkede Aksa olmadan sürdürülebilir bir enerji politikası yapılabilir mi?

“2009 yılında Aksa’nın sözleşmesi uzatılırken, içinde bulunduğumuz durumda ülkemiz Aksa’ya muhtaç durum içerisine düşürüldü. Yapılması gereken yatırımlar zamanında yapılmadığı için bu noktaya geldik. Sahip olduğumuz kapasitenin ne kadar talebe cevap vereceğini, talep artışının da eldeki verilere göre ne kadar karşılık bulacağı hep görülebiliniyor. Eldeki kaynağın istatistik bilgileri de var. Dolayısı ile bu süreç ön görülebilir bir süreç. İhtiyaç olan kapasite artırması zamanında yapılmadı ve bu sürecin kasten bu noktaya getirildiğini düşünüyorum. Geçmişte de sözleşme uzatıldı, bugün de uzatılacak. Hatta İhale Yasası’nda değişiklik de yapıldı. Bizi Aksa’ya bir nevi siyaset mecbur ediyor. Ben KIBTEK Yönetim Kurulu’nda olduğum süre zarfında gereken çalışmayı yaparak kapasitenin arttırılması gerektiğini söyledim. Ancak dönemin bakanı gerekçe olarak raporu tek bir kaynak üzerinden değerlendirmememiz gerektiğini farklı bir üretim metotları üzerinde de değerlendirmemiz gerektiğini söyledi. Ve biz 6 ay daha çalışmalarımızı yaptık. Bir piyasa araştırması yaptık. Güneş enerjisi, doğal gaz vs ile bu üretimi yaparsak sonuç ne oluru da araştırdık. 146 sayfalık bir rapor oluşturduk.”

“Doğal gaza geçmemiz hem çevre hem de insan sağlığı için faydalıdır”

‘’Oluşturduğumuz raporda; yetmezlik olacağı, fuel – oil hem pahalı olduğu, bu üretim modeli ile  üretimin kirli olduğu;  hem de çevreye zarar verildiğine yer verdik. Dahası hem fiyatı düşürmek ve hem de kaliteyi yakalamak için doğalgaz seçeneği seçmemiz gerektiği sonucu çıktı. Doğalgaz ile üretim yapsaydık 600 milyon dolar daha az ödeyecektik. Bu çok büyük bir rakam. Ve doğalgaz içinde yatırım yapmamız gereken fizibilite çalışmasını yaptık. 300-350 milyon gibi bir yatırım maliyeti gerekiyor. 10 yıllık yakıt fiyatındaki tasarruf; 5 yılı yani yarısı kadar oranı; doğalgaz dönüşümünü sağlayabilecek kadar büyüktür. Doğalgaz projesi kredilendirilirse; 5 yılda taksitlendirilir elektrik fiyatlarına da zam yapmadan bu borcu rahatlıkla ödenir. Doğal gaza geçmemiz hem çevre hem de insan sağlığı için faydalıdır. %30 daha az ödeyecektik. Ve dönemin bakanı buna karşı çıktı ve bu yatırım yapılamadı.”

“Üretim noktasında enerji arz güvenliği çerçevesinde hareket edilmelidir”

KIBTEK’in yönetimi nasıl olmalıdır?

“Yönetim kurulları siyasi atama olarak görevlendirme alır. Genel olarak atanacak kişilerin işe vakıf olup olmadığına bakılmıyor. Bakılanlar da var. Ancak yeterli değildir. Konuyla alakasız kişileri kuruma atadığınızda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Liyakat söz konusu olmuyor. Dolayısı ile buna dikkat edilmeksizin hele de Ünal Üstel’in Başbakanlığı döneminde önüne gelen siyasi atamaları sorusuz sualsiz önüne her gelen dosyayı onayladı. Bu çerçevede atamalar yapıldı. Atanan her kişi kurumu tanıması gerekiyor. Bu da zaman alan bir süreç. Ben göreve geldiğimde ilk 6 ay kurumu tanımaya çalıştım. Ancak bizim ülkede sürekli hükümetler değiştiği için ne yazık ki gelenlerde kurumu tanımadan geri görevden alındı.  Ben 3 yıl görev yapacak kadar şanslıydım. Gereken gözlem ile tecrübeyi edinmiştim. Görev sürelerinin 5 yıl veya daha fazlası gibi sürelerde olmalıdır. Ayrıca kuruma hizmet vermesi için görevlendirilenlerin belirli meslek gruplarından kişilerin olması ve görev süreleri boyunca da bir başka iş yapmayıp tüm dikkatini görevine vermesi gerekmektedir. Ayrıca görevlendirme alanların mutlaka sabit bir maaşı da olması gerekmektedir.’’

“Enerji üretiminde bize yakın olan ülkeleri takip etmeliyiz”

‘’Üretim noktasında da dünyada olduğu gibi enerji arz güvenliği gereğince hareket edilmelidir. Yani enerji üretim kaynağı çeşitlendirilmelidir. Enerji üretiminde bize yakın olan ülkeleri takip etmeliyiz. Örneğin Malta ve Güney Kıbrıs gibi. Bu ülkeler ilk baştan fuel oil üretim yapıyorlardı, sonra doğalgaza dönüştürdüler.  Örneğin Güney Kıbrıs’ta yapılan model son derece uygundur. Orada güneş enerjisi ve diğer uygun olan opsiyonlardan yararlanılıyor. Elbette ki güneyde de kablo bağlantısı anlaşmaları var ancak bu anlaşmalar var diye de ülkeye yatırım yapmamazlık etmiyorlar. Hepsinin baz aldığı şey; her şart altında ne olursa olsun kendi ülkelerine yatırım yapmak. Kendimize yetecek kadar bir üretimin olması ve maliyetlerin düşürülmesi gerekiyor. Öte yandan Yenilenebilir Enerji kaynaklarından üretim de yapılmalıdır. Böylelikle hem çevreci hem de daha ucuz üretim elde edilebilir. Dolayısı ile bizde ülkemiz de enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz gerekiyor. Sadece kablo ile elektrik almamamız gerekiyor. Biz kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak için bunu yapmalıyız. Kablo olmalı mı? Olmalı. Teknik anlamda bize çok faydası olur Ama kabloda garantili alım olmamalıdır. Bize teknik anlamda büyük fayda sağlayacaktır.   Garantili alımda ise projenin hibe olmaz. Kıbrıs Türk halkı ödeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti bu yatırımın maliyetini hesapladı. Yaklaşık 450 milyon civarıdır. Bu da çok büyük ve ciddi bir rakamdır. Bunun bakım onarım ve iletim maliyeti de vardır. Sonra Teknecik Elektrik Santralından şebekeye gitmiş olacak. Sonra diğer maliyetler de üzerine eklenip halkımıza fatura edilecek. Şimdikinden daha ucuz olacak mı? Tartışılır. Maksimum yüzde 10 daha aşağı olma ihtimali vardır.  Diğer yandan bahsettiğim gibi doğal gaz üretimini ve yenilenebilir enerji üretimini arttırdığınızda maliyetler çok daha fazla düşecektir. Önemli olan kaynakları çeşitlendirmektir. Örneğin Malta’nın yaptığı gibi yapılabilir. Malta, kendi santralinden güneş enerjisi üretiyor. Elektriği kablonun diğer ucunda kendi üretim maliyetlerinin daha altında satın alabildiği zamanlar da satın alıyor. Bu da maliyeti düşürüyor.  Aynısı bizim ülkede de yapılabilir.  Amerika’yı yeniden keşif etmeye gerek yok. Kaynakları çeşitlendirerek doğru oranda üretim yapılması gerekiyor.”

Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?  

‘’Ben daha önce milletvekili adayı oldum. Sonrasında biliyorsunuz parti olarak sine-i millet kararı aldık ve bu kararımızı geri çekebileceğimiz bir koşul şu anda bulunmuyor. Genel bir seçim yapılacaksa partimiz bu genel seçime katılacaktır. Ancak burada müdahale olmaksızın vatandaşın kendi hükümetini kendi seçebileceği bir ortam olacak mı? Yaşayıp göreceğiz. Bu nokta ülke siyaseti açısından büyük önem arz ediyor.’’

“Devlet yapması gerekenleri yapmıyor”

Bu ülkede gençlerin geleceğinin tüketildiği söylemleri son günlerde çok daha fazla yükselir oldu. Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz?

“Gençlerimizin gözünden baktığımızda bugün bu ülkede bir ev ya da bir arsa satın alıp üzerine bir yaşam inşa etme oldukça zor. Ülkemizde ev fiyatları oldukça yüksek. Artık milyon STG’ler konuşulmaya başlandı. Tabi ki bu fiyatlar ülkede yaşayan insanımızın ekonomik koşullarına göre belirlenmiyor. Dünyanın birçok ülkesinden gelip ülkemizden ev alıyorlar. Ancak bu yerli halkımız açısından oldukça güç. Kabaca bir hesap yaptığınızda 5-6 asgari ücretin toplamını alan biri dahi bir ev almakta zorlanır. Araba alımlarında da bu durum bu şekildedir. Bir arabayı 10 yıl boyunca ödeyecek, başka hiç mi ihtiyaçları olmayacak. Dolayısı ile ülke insani ihtiyaçlarını karşılamayacak noktaya geldi. Gençler de aynı şekilde.  Güney Kıbrıs’ta 1000 Euro ve üzeridir. KKTC ile kıyasladığınızda iki asgari ücretin üzerinde çalışacaktır. Dolayısı ile neden gençlerimiz Avrupa’da ya da Güney Kıbrıs’ta çalışmasın, ya da göç etmesin. Ülkemizde çeşitli haklar bağlamında da değerlendirdiğimiz de çok ciddi sıkıntıların olduğunu biliyoruz. Eğitimden sağlığa varana kadar ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Devlet yapması gerekenleri yapmıyor. Dolayısı ile bunca yokluk ve imkânsızlık içerisinde gençlerimiz neden bu ülkede kalmak istesin? Bu şartlar altında bakıldığında ben bir gerekçe göremiyorum. Bu sebepten ülke gençliğinin bu ülkede kalmasının bu koşullarda bir gerekçesi de yoktur.  Çünkü bu ülkenin devletinin vermediği değeri bir başka yabancı ülkeler sahip çıkıyor. Dolayısı ile bu şartlar tersine dönmediği sürece ülkemiz göç etmeye devam edecek. Bunun dramatik bir diğer tarafı da yıllar içerisinde ülkenin seçmen profili de değişiyor. Bu ülkede doğmuş büyümüş ve bu ülkeyi anlamış yaşamış ülke insanı göç ediyor onun yerine ülkemizi hiç tanımayan kültüründen, yaşam biçiminden bir haber kişiler haksız bir şekilde vatandaş yapılıyor. Bu çok tehlikeli. Devlet sosyal devlet olmanın gerekliliklerini yerine getirmiyor.”

 

 

Diğer Haberler

Başa dön tuşu