KıbrısManşet

 ‘’Bir Devletin Veya Hükümetin Yönetimi, Şirket Yönetmeye Benzemez’’

CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, siyasetin bir toplumda dönüşümün temel aracı olduğunu, siyaset olmadan halkın beklentilerini karşılayabilmenin ve program proje geliştirmenin mümkün olmayacağını savundu.

***Kıbrıs Türk siyasetinin çoklu görüş ortamına ihtiyacı var.  Bu, siyasetin değer ve öneminin bir göstergesidir. Siyaset bir toplumda dönüşümün temel aracıdır. Siyaset olmadan halkın beklentilerini karşılayabilmek, program proje geliştirmek mümkün değildir. Bir devletin veya hükümetin yönetimi, şirket yönetmeye benzemez. Toplumun görüşleri ve beklentileri önemlidir.

***Bizim Türkiye ile yeni bir ilişki biçimine geçmemiz gerekiyor. Ankara, Kıbrıs Türklerinin kararlarına saygı duymak ve Kıbrıs Türklerinin yaklaşımlarını desteklemek durumundadır. Dolayısı ile Kıbrıs Türk halkına yardımcı olmak istiyorlarsa yapacakları budur. Oturdukları yerden, bürokratları ile birlikte hazırladıkları elbiseyi bize giydirmeye kalkmalarını bizim kabul etmemiz mümkün değildir.

*** Tüm siyasi partiler meclise gelip görüşlerini ortaya koyarken, ortalığı kaldırıp oturtanlar ne meclise gelip görüşlerini ortaya koydular ne de bizim kendi içimizdeki toplantılara katıldılar. Burada korkunç bir populzim yapılıyor. Bu tavır, bu uslüp artık siyaset düşmanlığına dönmüştür. Öküz altında buzağı aramaya kalkarak, bu ülkedeki tüm siyasi partilere, siyasetçilere veya siyaset kurumlarına bu kadar acımasızca savaş açmak popülizmin dibidir.

 Röportaj: Deniz Gürgöze

‘’Siyaset bir toplumda dönüşümün temel aracıdır’’

25 Haziran’da ara seçim için niye ortak aday çıkarılmadı? Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) bu yarışta kendisini nerede görüyor? Adayınızın kazanıp kazanmama durumunda erken seçim serzenişleriniz yine devam edecek mi?

‘’Çok fazla adayın başvuru yaptığı bir seçime giriyoruz. Bu aslında bu ilginç bir durumdur. Bunu, içinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik şartların zorluğu ve insanlarımızın önünü görememesine yönelik demokratik siyasi arayış olarak değerlendiriyorum. Çok fazla adayın olduğundan rahatsız olduğumu söyleyemem. Elbette insanlar aday olup, görüşlerini ortaya koysunlar. Kıbrıs Türk siyasetinin çoklu görüş ortamına ihtiyacı var.  Bu, siyasetin değer ve öneminin bir göstergesidir. Çünkü biliyorsunuz bir süre öncesinde mecliste bulunan bizlere yönelik oldukça ağır eleştiriler yapılmış ve ağır eleştirilerle birlikte bir saldırı mekanizması oluşturulmuştu. Bizde kendimizi şu argümanla ortaya koyuyorduk; Siyaset bir toplumda dönüşümün temel aracıdır. Siyaset olmadan halkın beklentilerini karşılayabilmek, program proje geliştirmek mümkün değildir.

Bir devletin veya hükümetin yönetimi, şirket yönetmeye benzemez. Toplumun görüşleri ve beklentileri önemlidir. Biz hem mecliste hem de sokakta mücadelemizi sürdüreceğimizi söylemiştik. Bu deyişimizin üzerine kararlı bir duruşla da meclisten çıkmanın, meclisi terk etmenin aslında bizce meşru olan milletvekili aritmetiğini bozmaktan başka bir işe yaramayacağını, dolayısı ile erken genel seçime gidip erken genel seçimde toplumun beklentisi olan icraatları hayata geçirmeyi hedef olarak almamız gerektiğini vurguladık. Bu ortaya koyduğumuz tezlerin çok fazla adayın ara seçime başvurusu ile doğrulanmıştır. Çok fazla başvuru, demokrasimizin gereğidir. Demokrasiye, farklı görüşlere ve toplumu el birliği ile yönetmeye çok ihtiyacımız var.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) bir süreden beridir erken genel seçimi dile getiriyor. CTP olarak iki temel noktayı uzun süredir dile getiriyoruz. Bunlardan birincisi kendi kendini yöneten bir toplum olacak, ikincisi kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomik sistem olacak.

İkisini düşündüğümüz zaman Kıbrıs Türk halkının kurumlarının zayıflatıldığını, toplumun tüm kesimlerinin yalnızlaştırıldığını, dışlandığını dolayısı ile içinde bulunduğumuz bu enkazı ortadan kaldırmak için, toplumun tüm kesimlerinin el birliği ile hareket ederek bu enkazı ortadan kaldırılması gerektiği tespitini yaptığımız için bunu söylüyoruz. Dolayısı ile bizim önümüzdeki süreçte de ortaya koyacağımız tezler sadece CTP’nin kendi siyasi görüşleri değil, ayni zamanda toplumun geniş kesiminin bugünden yarına değerlerini değerlendirmelerini içermektedir. Bu yaklaşımla biz bu toplumda yeni bir hükümete ihtiyaç vardır ve halk yönetime gelmelidir diyoruz. CTP kendi parti programı yanında bu iki tezde olan fikrinin de hayata geçmesi için çaba göstermektedir. Dolayısı ile biz seçimlerde halkın temsilcilerinin iktidarda olmasını savunuyoruz.’’

‘’Bize sol parti oluşumlarından ortak aday için herhangi bir davet gelmedi’’

‘’Ülkenin içinde bulunduğu şartları saptayarak ve halkın beklentilerini gözetecek bir adayla yola çıktık. Biz parti içerisinde demoktasiyi sonuna kadar çalıştırdık ve adayımızı belirledik.

Solun ortak adaylığı konusunun önemli olduğunu düşünen bir parti olarak ittifak politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Dönüşüm ancak ittifak politikaları ile olur. Bu bir realitedir. Ancak bunun olgunlaşıp olgunlaşmadığına bakmak gerekir. CTP, sol partiler içerisinde adayını en son açıklayan parti oldu.

Sol parti diye bahsettiğimiz diğer arkadaşlarımızın oluşumlarından bize herhangi bir telefon veya herhangi bir davet gelmedi. Dolayısı ile kendileri kendi aralarında oturdular, konuştular ve bir aday çıkarmaya karar verip, çıkaramadılar. Bu düzenlemenin içeresinde CTP’ye davet gelmedi. Biz de adayımızı adım adım belirledik.

CTP, bu ülkenin en örgütlü partilerinden bir tanesidir. Biz kendimize ve halkımıza güveniyoruz. Adayımız Sami Özuslu ile partililerimiz bütünleşmiş durumdadır. Bu bizi daha da motive etmektedir. Dolayısı ile partililerimizden  gerekse toplumun çeşitli kesimlerinden destek alacağımızı düşünüyoruz. Elbette seçimin kazananı da kaybedeni vardır. Bizim değişim, dönüşüm iddiamız seçim sonuçlarına bağlı bir iddia değildir. Ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum sürdürülebilir değildir.

Biz her hal ve koşulda erken genel seçim önerimizden vazgeçmeyeceğiz. Ancak burada unutulmaması gereken erken genel seçim ihtiyacı sadece CTP’nin seslendirdiği bir konu değildir, toplumun çeşitli kesimlerinin dile getirdiği bir söylemdir. Gerek iş dünyası gerek emekçilerden yükselen sesler vardır. Yönetim kapasitesi olmayan bir oluşumla karşı karşıyayız.’’

‘’CTP, gözünü kapayarak siyaset yapamaz’’

Bazı kesimler CTP’nin sağa kaydığını iddia ediyor…Bu konuda ne düşüyorsunuz?

CTP, 1970’den bugüne temel değerlerinden en ufak bir şekilde sapmadan mücadelesini sürdürüyor. Federasyon, demokrasi, özgürlükler, insan hakları, Kıbrıs Türk halkının varlığı, kendimize yeten ekonomik bir düzen ve diğerleri… Dolayısı ile CTP’nin temel ilkelerinden herhangi bir sapmanın olduğunu söylemek kabul edilir değildir, ancak her bir siyasetçinin siyaset yapma tarzı ve duruşu vardır. Bunu da ilkesel düzeyden çıkarıp, şekilsel noktada değerlendirerek, insanların davranışlarını, yaklaşımlarını, üsluplarını şekilsel kavram üzerinden sağ veya sol olarak değerlendirmek kolaycılıktır. CTP, yapıcı eleştiriye açıktır. CTP ülkenin içinde bulunduğu durumu tüm ayrıntıları ile sosyal, demografik, güç dengeleri, siyasal, Kıbrıs konusundaki gelişmeler, uluslar arası ilişkiler ve diğerleri bağlamında değerlendirerek hareket etmek zorundadır. CTP, gözünü kapayarak siyaset yapamaz. CTP, gözünü açarak siyaset yapar. Bunun esas nedeni Kıbrıs Türk halkının CTP’den beklentisidir. Burası uluslar arası hukukun içerisinde kabul görmüş, bir batı toplumu değildir. Küçük bir nüfusumuz var, ekonomik durumumuz ve dünyanın bize bakışı ortadadır. Tüm bu verileri gözeterek, toplumun bugünden yarına varlığını sürdürebilmesi, gücünü koruyabilmesi, kendi sorunlarıyla Kıbrıs Sorunu dahil, özne olabilmesi için CTP dikkatli hareket etmek zorundadır. CTP’nin siyaseti toplumun geneline şamil kılınmalıdır. Biz kendimize güveniyoruz.’’

‘’Ankara, kendi beklentilerini değil, Kıbrıs Türk insanının beklentilerini desteklemek durumundadır’’

Her hükümet döneminde imzalanan Mali İktisadi İşbirliği Protokolü’nden rahatsız olduğunuz noktalar nedir? İçeriğini biliyor musunuz?

‘’Bizim çok ciddi şekilde üzerinde durduğumuz konulardan bir tanesi planlı bir gelecektir. CTP, beş yıllık ekonomik sosyal ve kültürel kalkınma planını toplumun tüm kesimi ile birlikte hazırlayıp, meclisten geçirecektir. Bundan sonraki süreçte ülkemizde temel noktalarda bir istikrarın sağlanması söz konusu olacak ve ayni zamanda Türkiye ile imzalanacak ikili anlaşmaların bu zemine dayanması sağlanacaktır. Bu şunu getirecektir; Kıbrslı Türklerin ihtiyaçları, beklentileri, saptamaları ve bunlara bağlı olarak bu ikili anlaşmaların hazırlanıp ihtiyaçlara cevap vermesi, dolayısı ile ben yaptım olur demek bizce yanlıştır. Bu şuana kadar bir protokol düzeni dediğimiz düzenin bu ülkeye katkısı olmamıştır, zaten başarılı da gitmiyor, bu ne yazık ki bu bir alt yönetim kültürünü de beraberinde getiriyor. Kıbrıslı Türklerin özgüvenini ortadan kaldırmaya, kendi kendini yönetme iddiasını zayıflatmaya yönelik bir durum ortaya çıkarıyor. Biz geldiğimiz zaman, beş yıllık kalkınma planını her beş yılda bir yapılacak şekilde düzenleyeceğiz. Bu toplumun tüm kesimleriyle birlikte yapacağız. Eğer tarımda Türkiye ile bir ilişkiye ihtiyaç varsa, ülkenin geleceği ile ilgili planlamalara ihtiyaç varsa ki her alanda vardır, bunlar bir plan içerisinde yer alacak ve uygulama o eksen üzerinden gidecektir. İki ay önce, bize de bilgi verilmeyen bir protokol imzalandı. Bırakın devletler arası ilişkiyi siyaseten hiç bir ciddiyeti olmayan açıklamalarla, dayatmalarla bu protokolü imzaladılar. Bu tür yaklaşımları kabul etmemiz mümkün değildir. Ankara, kendi beklentilerini değil, Kıbrıs Türk insanının beklentilerini desteklemek durumundadır. Dolayısı ile bizim Türkiye ile yeni bir ilişki biçimine geçmemiz gerekiyor. Ankara, Kıbrıs Türklerinin kararlarına saygı duymak durumundadır, Kıbrıs Türklerinin yaklaşımlarını desteklemek durumundadır. Dolayısı ile Kıbrıs Türk halkına yardımcı olmak istiyorlarsa yapacakları budur. Oturdukları yerden, bürokratları ile birlikte hazırladıkları elbiseyi bize giydirmeye kalkmalarını bizim kabul etmemiz mümkün değildir.’’

‘’Korkunç bir popülizm yapılıyor’’

Siyasi Partiler Değişiklik Yasası’na onay verdiniz. Tepki oldu.. Peki neden onay verdiniz?

‘’1975 yılında çıkan bir yasaya göre partilerin denetimi yapılmaktaydı. Daha sonra 2015 yılında Siyasi Partiler Partiler Yasası’nda yapılan bir değişiklikle, Sayıştaylığın siyasi partileri daha güçlü bir şekilde denetlemesinin önü açıldı. Buraya kadar sorun yok, ama iş pratiğe geldiğinde gördük ki Sayıştaylık denetimi önceden başlatarak geriye doğru yürüttü. Bu sefer  iki ayrı denetim usulü arasında siyasi partiler sıkışıp kaldı. Çünkü geçmiş dönemle ilgili düzenlemelere göre kendini hazırlayan siyasi partiler, geçmiş dönemle ilgili yeni düzenlemeler kurallarına karşı bir anda hazır olmadıkları için zor durumda kaldılar. Bir yasanın geriye dönük çalışması da söz konu değil. Bu konuyla ilgili mecliste tüm siyasi partilerin yer aldığı bir toplantı yapıldı. Komitede herkes görüşlerini ortaya koydu. Gerçekten önemli görüşler ortaya çıktı ve bu çerçevede bu düzenleme yapıldı. Kamuoyunu kaldırıp oturtan kesimlerin komite toplantılarına katılmamış olması, mecliste temsil edilmeyen pek çok siyasi partinin orada olması da üzerinde durulması gereken bir konudur. Bugün tüm siyasi partiler meclise gelip görüşlerini ortaya koyarken, ortalığı kaldırıp oturtanlar ne meclise gelip görüşlerini ortaya koydular ne de bizim kendi içimizdeki toplantılara katıldılar. Burada korkunç bir popülizm yapılıyor. Bu tavır, bu üslup artık siyaset düşmanlığına dönmüştür. Öküz altında buzağı aramaya kalkarak, bu ülkedeki tüm siyasi partilere, siyasetçilere veya siyaset kurumlarına bu kadar acımasızca savaş açmak popülizmin dibidir.’’

Diğer Haberler

Başa dön tuşu