Candaş ÖzerKıbrısManşet

Candaş Özer Yolcu yazdı: Eşcinsellik, eşvicdan ve homofobi

Farklılıkları kabullenmek insani bir erdemdir oysa.

Kadın, erkek, eşcinsel ve trans bireyler insanlık varoldu olalı, bazen gizli bazen aleni varlar, aramızdalardı..

Sadece görmezlikten geliniyordu, görüldüğü yerde de ya silikleştiriliyor veya yok ediliyordu.

Binlerce yıl, aileden kovuldular, toplumdan itildiler, hapsedildiler ve hatta işkenceyle öldürüldüler.

Ne değişti!! Ne elde edildi?!

Koca bir hiç, doğal akış içinde anneler babalarla seviştiler yine dünyaya geldi eşcinseller.

Doğuştan gelen, xy kromozomlarının farklılığından kaynaklanan bir dünyaya geliş türevidir eşcinsellik.

1969 yılında Stonwall in adlı barda baskı, şiddet ve ayrımcılığa dayanamayan eşcinseller ayaklanmış, kendileri üzerinde baskı kuran polisi bara hapsetmiş ve 4 gün boyunca sokaklarda çatışılmış, eylemler yapılmıştı.

İşte o günden bu güne Mayıs’ın 17’sinde, dünyanın her yerinde.

LGBTİ mücadelenin dönüm noktalarından biri olarak onur haftası, gey onur, LGBT onur ve onur yürüyüşü gibi adlarla eşcinseller günü kutlanır.

Veya;

Kostümlü, janjanlı kıyafetlerle homofobi ve cinsiyet ayrımcılığı protesto edilir.

Zira her farklı birey gibi, eşcinseller de kendi ailesi başta olmak üzere sosyal, siyasal ve yasa bağlamında korunma, barınma ve hayata tutunma hakkına sahiptir.

KKTC’de toplum handikapı ve 2014 yılına kadar yasa baskısı nedeniyle bu adayı terk edip Avrupa’da yaşam arayışı zorunluluğunda kalanları bilmeyeniniz vardır elbet.

Kamu görevinden atılanlar, özel sektördeki fırsatlardan uzak tutulanlar. Yükselme şansı engellenenler, ötekileştirilenler, itilenler ve vs.

Yasa karşısında haksızlığa uğratılmalar ve daha neler, neler!

Özellikle sırf iki erkek veya kadın eşcinsel arasındaki olağan aşkı “sapıklık” olarak manşetlerine taşıyan entelektüel olduklarını sanan gazete ve gazeteciler de gördü Kuzey Kıbrıs.

Şimdi sorsan onlara bunun nedenini, o zamanlar öyleydi derler.

Gerçi bu zamanda bile benzeri faşist ve bencil yaklaşımlara sahip, empatiden yoksun, günün birinde kendi ailesindeki bireylerden birinin de bu kaderi yaşayacağından habersiz.

Bir dolu kelli felli bireyler, gazeteciler, mimarlar, şairler bile var.

Sırf eşcinsel yaradılışı kullanılarak siyasi komplolara kurban gidenler.

Gözden düşürülmek için eşcinsel fıtratı kendisine karşı şantaj olarak kullanan çirkin insanlıklar da görüldü bu adada.

Veya, eşcinsel yaradılışa sahip olduğu için iş ortamında baskıya, mobbinge maruz kalanlar hala var.

Yaradılışı kullanılarak sosyal hayatta veya medyada küçük düşürülme tehdidiyle karşı karşıya bırakılıp psikolojik travmaya mahkum edilenler.

Ve ömür boyu benzeri travmalarla, psikolojik destek ve tedavi ile hayata tutunmaya çalışan niceleri var.

Ailesi veya arkadaş çevresi tarafından fiziksel şiddet görenler.

İstem dışı olarak, sırf eşcinsel veya trans birey olarak doğduklarından işsiz aşsız ve onursuz yaftasına maruz bırakılanları da görmezlikten gelmiş olabilirsiniz.

Kendi geniş ailenizde bir eşcinsel birey olmadığını zannederek, çok çirkin bir şekilde diğerlerini eleştirmiş, aşağılamış, lanetler yağdırmış da olabilirsiniz!

Peki, gün gele kendi kan bağınızdan bir eşcinsel veya trans birey çıkarda, onunla göz göze gelirseniz nasıl hissedeceksiniz bunu düşündünüz mi hiç?!!

Yaratılan, yaradandan ötürü sevilir, oysa…

Ne yaradandan ne de yaratılan güzelliklerden bihaber yaşayanlar o kadar çok ki!!

Esmer doğan esmer yaşar, sarı doğan sarışın.

Solak dünyaya gelen solak, sağ ise sağlak. Salak doğan salakça yaşayabilir, dert değil.

Gözleri maviyse dünyaya gelen bir bebeğin, hayatı mavi görmez herkes gibi görür.

Göz rengini lens ile değişse de her şey doğal renginde görünecektir.

İnsan spastik de doğabilir, down sendromlu da.

Engelli de doğabilir insan.

Kim nasıl yaratılırsa öyle yaşar.

Ve kimse yaradılış fıtratına karşı gelemez.

Buna direnç göstermek, nehri ters doğrultuda akıtma çabasına benzer.

Yaradılışına direnen büyük acılar çeker.

Kısacası:

Korkma, nefret duysan da, bu nefreti yayma ve de büyük konuşma ey insanoğlu!

Düşmez kalkmaz bir Allah!

Ve unutma ki, eşcinsel kromozomlara sahip bir evladı erkeklik hormonuyla beslesen, yine eşcinsel kalır.

Ve kimse görerek, özenerek eşcinsel olmayı tercih etmez.

Eşcinsellik keyfi bir tercih değil, yaradılış biçimi ve farklılığıdır zaten.

Sen ne yaparsan yap, kişi döner dolaşır, özüne, yaradılışına sarılır. 

Kötüyle gezen, eğer kanında damarında kötülük yoksa kötü olmaz.

Hırsızlık yapanları gören çocuk, gördü diye de hırsız olmaz.

Hayat kadınıyla dostluk yapan bir kadın da, hadi ben de deneyim, nasıl bir şeymiş bu fahişelik demez!

Çünkü hiç bir fahişe, fahişe doğmadığı gibi, güle oynaya da böyle bir hayatı tercih etmez!

Topraktan acı da çıkar, ekşi de, tatlı da.

Oysa toprağın bir tadı yoktur.

Eşcinsel doğran ananın da bir suçu yoktur.

Limonu ekşi, elmayı tatlı, biberi acı yapan onun mayası ve fıtratı gereğidir.

Çocuğun çikolata renginde doğduysa 40 gün süte yatırsan değişen bir şey olmaz.

Her şey xy kromozomlarının farklılığından kaynaklanırı, bildiğini sanırdım.

Eşcinsel ve trans bireyleri sevmek zorunda değilsin, ama tüm yaratılan varlıklar saygıyı hak eder.

Eşcinsel ve trans bireyleri yok sayan bir sistemi desteklemek, kör sisteme direnen eşcinsel bireyleri yok saymak, vücut uzuvlarınızdan birini kullanmamamaya veya ona nefret duyup kurtulma çabasına girmeye benzer.

O halde sorarım..

Beden orkestranızın birer enstrümanı olan hangi organ veya uzvunuzdan vazgeçebilirsiniz?!!

Hiç birinden değil mi? Bilirsiniz ki, herhangi birini keser atarsanız biyolojik ve fizyolojik dengeniz seddeye uğrar.

Orkestra armonisi bozulur ve tatsız bir melodi ortaya çıkar.

İşte o yüzden nefret yerine anlayış, sempati yerine empati gerekli.

O yüzden biraz daha eşakıl, eşvicdan, eşadalet veya eşağırlıklı cinsiyet demokrasisine kucak açın.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu