Ediz TuncelKıbrıs

Ediz Tuncel: Erhan Arıklı’ya saldırmanın dayanılmaz hafifliği

Erhan Arıklı’ya saldırmanın dayanılmaz hafifliği

Bu memlekette 74’den sonra elimize alıp da partizanlıktan, sahtekarlıktan, beceriksizlikten, peşkeşten muzdaripen batırmadığımız tek bir kurum yoktur.

ETİ’yi batırdık, Sanayi Holding’i batırdık, KTHY’yi batırdık, PEYAK’ı batırdık, bunlar ilk anda aklıma gelenler…

74’den 96’ya kadar Rum’dan elektrik aldık, karşılığında bir tek kuruş ödemedik, ama elektrik parasını halktan çatır çatır tahsil ettik, Rum’a 2 milyar 250 milyon Euro borç taktık, faizleriyle bu rakam şu anda çok daha fazladır, Rum’un tepesi attı, bize elektriği kesti.

Yıllarca belediyelere aydınlatma parası ödedik, belediyeler KIB-TEK’e borcunu ödemedi, KIB-TEK döndü bu parayı tekrar halkın faturalarına yansıttı, aydınlatma parasını iki kez ödemiş olduk.

Hayatımız yalan, dolan, talan…

E, peki bütün bu aymazlıkların sebebi ne, sebebi kim?

Tabi ki Rum ve Türkiye!!!

Cevap şak diye hazır, değil mi!!!

E, bende de bir cevap var, hem de hazır ve nazır…

Elinizin hem körü, hem de körtepesi!!!

Bu da benim cevabım…

Bugüne kadar gelen giden tüm iktidarlar ve KIB-TEK’ten sorumlu bakanlar için bu kurum feci halde başağrısı olmuştur.

Defalarca saatler süren canlı yayınlarda bile bu konuları tartıştığımız siyasiler açık açık KIB-TEK’in bu ülke için bir mecburiyet olduğunu, ancak bu haliyle de tam anlamıyla batak bir kurum olduğunu, bu haliyle sürdürülebilir olmadığını, yönetimsel zaafları olduğunu, kurumun yapı itibarıyle sömürüye ve suistimale açık olduğunu dile getirmişlerdir.

Dahası, bu kurumda çalışan ve sendikasını temsil eden arkadaşlarla da defalarca canlı yayına çıktık ve yine saatlerce sorunlarını tartıştık, kurumun içinden gelenler bile kurumda ciddi arızalar olduğunu, çok ciddi yanlışların yapıldığını, bu hataların kuruma çok pahalıya patladığını ve ceremesini de halkın çektiğini, sorunların ana hatlarını çözüm önerileriyle birlikte dile getirdiler.

E, peki ne oldu, kurum düzeldi mi, ya da düzelmesi için bir adım atıldı mı?

Hayır, düzelmedi, adım da atılmadı, çünkü hiçbir siyasi irade bu kurumun düzeltilmesi ve daha verimli çalışabilmesi, halkın da cebinden gereğinden fazla vermemesi için kılını bile kıpırdatmadı.

Neden?

Çünkü bu memlekette kurumlarda rant çeteleri vardır ve bu rant çeteleri siyasi çetelerle iç içe girmiştir, eğer kurumsal arızayı düzeltmeye kalkarsanız, arı kovanına çomak sokarsınız, anında üzerinize çullanırlar.

İşte bu zihniyet yüzünden de bu ülkenin değerleri çatır çatır birbiri ardına battı, gitti.

Ülkenin, toplumun değerlerini batıranların yanına da yaptıkları kar kaldı, kimseden hesap sorulmadı, açılan soruşturma dosyaları da tozlu raflara atıldı, atıldığı yerde kaldı.

KIB-TEK’in kapısına bugüne kadar kilit vurulmamasının tek sebebi, bu kuruma her şekilde ihtiyaç olmasıdır, yoksa diğerleri gibi bir rolü olsaydı, çoktan tarihin çöplüğüne süpürülmüştü.

Şimdi bir “doğrucu Davud” geldi, “kral çıplak, kral çırılçıplak, üstelik de bu kral beceriksizin önde gideni, tam bir batakhane kralı, batırdıkça halkını soyarak ayakta duruyor, bu kralın defterini dürme, onu hizaya çekme zamanı geldi” dedi…

Kralı öldürelim, yok edelim demedi ama!

Kral krallığını sürdürsün, ama adam gibi sürdürsün, elini ayağını toparlasın, ayağını yorganına göre uzatsın, hem batak hem de  beceriksiz şekilde yönetime devam etmesin, kendini toparlasın, hem kendisi hem de halk kazansın dedi!!!

Karşılık olarak, kralın soytarıları fena halde yellenerek, hem de zırdeli türünden delirerek, tehdit, küfür, terbiyesizliğin de kitabını yazarak bizim doğrucu Davut’a saldırdı…

Terbiyesizliğin, tehdidin, küfürün kitabı yazıldı ama kralın soytarılarından biri çıkıp da “yalandır söylediğin be Davut, gerçek öyle değil böyledir” diyemedi…

Sözün özü, Davut dedi ki bu işte bir yanlışlık var, düzeltmemiz lazım, böyle gelmişse de böyle gitmez, gidemez…

Kralın soytarıları da “Hüloğğğğğğ….hade sıkıysa gel da düzelt, görelim boyunun ölçüsünü” dedi…

Davut da “geldim bile, geri de çekilmeyeceğim” dedi…

Ha, şimdi göreceğiz, el mi yaman, yoksa bey mi yaman.

Türkiye’de benim evin yaktığı elektriğin hemen hemen aynısını oradaki akrabalarım da yakıyor, ama tam olarak üç kattan daha azını ödüyor!!!

Üstelik de ödedikleri elektrik faturasına ıvır zıvır bir yığın ek masraf yükledikleri halde!

Hade gel da bunun açıklamasını yap, ben niye 600 ödüyorken aynı elektriği iki adım ötemde yakan 200 ödüyor???

Dünyada akaryakıt fiyatları dibine vurdu, bizde ise akaryakıta, hem de en adisine, ne ucuzuna bağlı olan elektrik fiyatları tavan yapmaya devam etti.

Yahu, akaryakıt fiyatları düştü, biz de o oranda elektrik fiyatlarını ucuzlatalım asla denmedi.

Gerekçe olarak da, e biz akaryakıtı üst fiyattan aldık, sonra fiyat düştü, o yüzden maliyet hesaplamasından elektriği satıyoruz dendi.

Ama akaryakıt fiyatları yerin dibine gireli seneler oldu, halen bu toptan alımdan kaynaklanan fiyat artışı elektrik fiyatlarına hiç yansımadı…

E, nedir durum be refikler diye sorduğumuzda ise, bu sefer de e döviz yükseldi dendi…

E, döviz de yükseldiği yerde çakıldı kaldı, bu seferki mazaretiniz nedir diye sorulduğunda ise, e kurumun borçları var, fiyat artışı olmazsa kurum batar dendi…

E, kurum zaten batık, hiç düze çıkmadı ki…

Verdiğin hizmetin, yaptığın harcamanın bedelini almazsan elbette batarsın!

E, batmamak için ne halt ettin!

Avantacıdan tahsil edemediğin faturanın bedelini döndün halkın faturasına yükledin, çünkü gücün ona yeti!

Buna rağmen kurum alması gereken bedeli almadan yıllarca avantacılara elektrik vermeye devam etti, zaman zaman ortaya atılıp, bilmem kaç yüz milyon alacağımız var ama alamıyoruz dedi, avantacıdan alamadığı bedeli döndü halkın cebinden çatır çatır aldı, yani gücünü kullanarak resmen halkı gasbetti.

Dahası, Rum’dan çektiğimiz milyarlarca Euroluk elektriğin parasını halktan tahsil eden kurum, bu paraların nerelere harcandığının hesabını da hiç vermedi…

Ha, unutmadan, akaryakıt fiyatlarında indirim olduğunda elektriğe indirim yok ama, Allah göstermesin, akaryakıt fiyatlarında biraz yukarı doğru kıpırdanma oldu mu, veya dövizde yukarı doğru bir kıpırdanma oldu mu, şakkkk…Anında okkalı bir bindirim gelir, hem de saniye sektirmeden!!!

E, alım garantili AKSA da elektrik maliyetlerine ek külfet getiriyormuş!

Getirir tabi, getirmez mi!!!

Yarattığı onca çevre kirliliği de cabası.

O da ayrı bir hikaye!

Alım garantili bakkal dükkanı açsan avantan garantidir, karın da garantidir, batmazsın ama sana bağlı olanları güzelce batırırsın!

KKTC işte böyle bir gariplikler dünyası!

Erhan Arıklı da şu hastalıklı kurumu biraz düzeltelim, çeki düzen verelim dedi, ki yapılması gereken de budur, birileri yalama şekeri elinden alınmış çocuklar gibi yaygarayı basmaya başladı.

Hade yalama şekeri elinden alınanlar hüloğğğğğğ diye bağırarak rolleri icabı Erhan Arıklı’ya karşı çıkarken, neden hükümetteki ortakları ve muhalefet partileri de sessiz, hem de öylesine sessiz ki sanırsınız hepsinin üzerine mezar toprağı atıldı!!!

Erhan Arıklı yanlış yapsaydı, öncelikle muhalefetteki hüloğcular borazanlarını dolaptan çıkardığı gibi öttürmeye başlayacaklardı…

Ama ne gezer, kimse de tıs yok!

Demek ki herkes KIB-TEK’te ciddi sorunlar olduğunda hemfikir!

Ama kimse gıkını çıkarmıyor, ne hükümetteki ortaklar, ne de muhalefet!

Erhan Arıklı’nın yaptığı doğrudur deseler bir dert, demeseler başka dert.

Herkes kabuğuna çekilmiş, kavgayı seyrediyor.

Bir tarafta KIB-TEK’teki arızaları gidereceğim, kurumu daha verimli hale getireceğim diyen Erhan Arıklı, diğer tarafta yaptığın yanlıştır diyemeyen, ama bol kepçeden tehdit savuran hüloğcular!

Şimdi işin içinde polis de var ve yapılan araştırmalar, soruşturmalar da gösteriyor ki kurumda belirgin sıkıntılar var.

Peki niye eteklerdeki taşların dökülmesine, kurumdaki yanlışların, hataların ortaya çıkarılmasına herkes destek vermiyor da sadece birkaç hüloğcunun yaygarası duyuluyor!!!

Dedik ya, yapılan soruşturmalar belli ki sonuç getiriyor, bu sonuçlar da eninde sonunda birilerinin boynuna ipi geçirecektir.

Eğer dosyalar yine kapatılmazsa, tozlu raflara atılmazsa!

Diğer taraftan, Erhan Arıklı doğrudan Kıbrıs kökenli biri olsaydı, 74 sonrası gelen ve buraya yerleşen bir Türkiye kökenli göçmen olmasaydı, acaba yine Erhan Arıklı’ya karşı bu kadar aşağılayıcı bir tavırla saldırılacak mıydı!!!

Bu da başka bir nokta!

Ve çok çirkin şekilde sırıtıyor, gözümüzün içine içine giriyor!

Her fırsatta Erhan Arıklı’nın kökeni dile getirilmese de, vurgulanıyor!

Ha, Kıbrıslı Türkler sütten çıkmış ak kaşık olsaydı, Erhan Arıklı da kirli bir geçmişe sahip olsaydı, anlardım, hade neyse derdim.

Ama 74’den beri 46 senede 42 hükümet kuran çok becerikli Kıbrıslı Türkler olarak nasıl oldu da siyasi çete ve rant kavgalarından bir türlü hayır etmedik, gözümüz ve yüreğimiz yiyorsa, önce bunun hesabını verelim…

Memleketti siyasi çetelere teslim et diyen, her ikide bir rant kavgalarıyla, şımarıklıklarla, partizanlıklarla zırt pırt hükümet kurup hükümet boz diyen Rum ve Türkiye idi değil mi!!!

74’de Rumun elinden kurtulduk ama kendi içimizdeki “gavurdan daha gavur” olan ve rant çarklarının köşe başlarını da tutmuş olan, devleti ve milleti kemiren, kanını emen vicdansız, onursuz, haysiyetsiz, rant sevdalılarından bir türlü kurtulamadık.

KIB-TEK’teki sorunları deşmek için değil bir iki sayfa, kitap yazsanız yine yetmez.

Kıbrıslı Türkün esas sorununun kendi mentalitesi, kendi beceriksizliği ve bencilliği olduğunu örnekleriyle yazmaya kalksak bu sefer de yüzlerce kitap yetmez.

O yüzden kısa kesiyorum ve bir an önce bu kurumun eteklerindeki bütün taşların dökülmesini, kurumun aydınlığa çıkmasını temenni ediyorum.

Kıbrıslı Türklerin kurtuluşuna gelince, önce Rumun ganimetine konan, sonra da kuduruk ganimet ve rant kavgalarıyla birbirini yiyen, her şekilde ve türde kokuşmuş sağıyla ve soluyla terbiyesizliğin ve bencilliğin kitabın yazan, suçu da Rum ve Türkiye’ye bulan bizdenizi Allah bile kurtaramaz, kurtarmak için kılını bile kıpırdatmaz…

Kabahat Erhan  Arıklı’da, işin gücün mü yok be birader, bırak bin beter olsunlar, bırak KIB-TEK battıkça batsın, ceplerine saldırdıkça saldırsın, bugün bir ödediklerini yarın iki ödesinler, iki ödediklerine obür gün dört ödesinler,  nasılsa yıllar yılıdır soğan gibi soyulmaya, söğüşlenmeye alıştılar!

Bak, bu işte bir yanlış var dedin, o yanlışı herkes bilmesine rağmen kimse sesini çıkarmadı, bir tek Allah kulu da yanında durmadı, kral donsuz demedi, elini taşın altına koymadı, bıraktılar seni yalnız başına!

Ha, başarır da kurumu hizaya çekersen, elektrik maliyetlerini de ucuzlatırsan, emin ol ki kimse heykelini filan dikmeyecek, yaptığını da takdir etmeyecek, sadece rant çarklarını tıkadıkların sana bol bol sövecek, arkandan kuyunu kazacak, düşmanlarınla işbirliği yapacak, yaptığın iyilik sana kötülük olarak geri dönecek…

Çünkü bu dünya değil ama, bu memleket nankörler memleketidir, aksi takdirde bugün bu hallerde olmazdık…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu