Ediz TuncelKıbrısKöşe Yazıları

Ediz Tuncel yazdı…UBP’nin “mini” iç savaşı

Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra bir anda memleket başsız kalıverdi.

Görünürdeki kavga Cumhurbaşkanlığı koltuğu içindi ama bir Başbakan Cumhurbaşkanı seçilince, aslında devletin esas gücünün ve çarklarının çalıştırıcısının da Başbakan olduğu ortaya çıktı.

Zaten seçimden önce HP sözde hükümetten çekilmişti ama bakanları gidip de Başbakan’a istifalarını sunmamışlardı, bu nasıl çekilmeyseydi!

Şimdi sırada UBP’nin yeni başkanını belirleyecek kurultay var.

Bu sıradan bir parti kurultayı da değil, aynı anda hem bir partinin başkanını, hem de memleketin başbakanını belirleyecek.

Şu ana kadar beş aday başvurdu ve yarışı beş aday götürüyor.

“parayı verenin düdüğünü çalarım” kafasıyla yapılan anketlerin aksine, UBP delegelerinin belki de yarısı halen kararsız durumda.

UBP delegesi daha bir hafta öncesine kadar hiç hesaplamadığı, önceden dikkate almadığı bir durumla karşı karşıya kaldı.

Ancak delegelerin en az yarısı da Faiz Sucuoğlu ve Hasan Taçoy arasında saflarını belirlemiş durumda.

Nerden mi biliyorum? Delegelerin arasındaki tanıdıklardan aldığım bilgilerden.

İlk başlarda adı başkanlık için geçen Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun “Memleket tarihinin en zor dönemlerinden birinde çok ağır bir sorumluluk altındayım, yarışa katılırsam bu sorumluluk aksar, ciddi sıkıntılar çıkabilir” diyerek yarışa katılmaması dengeleri öyle ya da böyle değiştirdi.

Dolayısıyla, UBP’nin başkanlık seçimi ağırlıklı olarak bu iki aday arasında geçecek.

Hangisi daha fazla kararsız delegeyi tarafına çekerse, o kazanacak.

Her ikisinin de belirgin şekilde parti içinde tüm bölgelerde belirli oranlarda ağırlıkları var.  

Her ikisi de parti içinde “ağır abi” pozisyonundalar.

Her ikisi de parti içi dengeleri gözetip, kimseyi kırıp geçirmeden, üzmeden hem partisel hem de hükümet oluşumunda parti ve hükümet hedeflerine dengeli yaklaşabilecek kadar tecrübeli.

Diğer üç adayın, Dursun Oğuz, Nazım Çavuşoğlu ve Ünal Üstel’in parti içi ağırlıkları “yöresel” ağırlıklar, “bütünsel” ağırlıklar değil.

Dolayısıyla bu üç aday kısmi destekle yarışa girdiler.

Hasan Taçoy’un ayağına kurşunu sıkan tek faktör, Gezici’nin buram buram entrika kokan anketiydi.

Türkiye kaynaklı anketörlerin hiçbiri ortada görünmezken KKTC’de yıllardan beridir her seçimde bir anda sahneye fırlayan bu şahıs KKTC’ye neden geliyor, nasıl geliyor, hangi yasal zeminde ve nasıl faaliyet gösteriyor,   parasını kim ödüyor, aldığı paraların vergisini ödüyor mu, orası belli değil, ama her yaptığı işte ciddi spekülasyonlar oluyor, bu gayet belli!

Hasan Taçoy’u UBP başkanlık yarışında şak diye birinci sırada gösteren ve buram buram spekülasyon kokan anketi parti içinde de tepki topladı.

Dolayısıyla Hasan Taçoy’un birinci turdan seçimi alma ihtimali olmuş olsaydı bile, Gezici anketinin algı operasyonu yüzünden artık alamayacağı kesin gibidir.

Seçim iki turlu olacak ve çok büyük ihtimalle ikinci turda Hasan Taçoy ve Faiz Sucuoğlu yarışacaklar.

İkinci tur, birinci turdan daha da sıkıntılı geçecek ve mini bir iç savaşa dönüşecek.

Birinci turda Taçoy’a oy verenler ikinci turda yine verecek, ama vermeyenlerin ne yapacağı belli değil.

Dolayısıyla ikinci turda Taçoy’a karşı sistematik bir güç birliğine gidilirse, Taçoy’un rakibine yenilme olasılığı artar.

Birinci turda sonuç çıkmazsa, ikinci tur çok daha çetrefilli bir sürece gebedir.

Bu arada, memleket darmadağın olmuş durumda.

Maliye Bakanlığı’nda memleketin bütün yükünü taşıyan Olgun Amcaoğlu ve şu anda koronadan dolayı sıkıntılı günler geçiren ekibinin fedakarlıkları olmasa, millet aç kalacak, ağzını ayaza açacak.

Zaten TL yüzde yüzden daha yüksek oranda devalüasyona uğramış durumda ve ekonomik durum felakete doğru evriliyor, ekonomik gidişat başı kesik tavuk misali ordan oraya savruluyor.

Şu anda hükümet de başsız ve aslında yok hükmünde.

Virüs belası her köşeden fışkırmaya başladı, ama millet sanki hiçbir şey yokmuş gibi keyfine bakıyor, çok az insan bu konuda sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor.

Eğer devlet radikal tedbirler almazsa bu iş altından kalkamayacağımız bir noktaya doğru evriliyor.

Yeniden kapanma gündeme gelmeyebilir, ancak belirli saatlerden sonra sokağa çıkma yasağı, evden çalışabileceklerin evden çalışmasına imkan sağlayacak tedbirlerin kesinlikle yeniden gözden geçirilmesi ve insanlar arasındaki temasın mümkün olduğunca azaltılması kesinlikle şarttır.

Aksi takdirde kısa süre sonra pandemi otellerine yenileri eklenecek, veya bulaşanlar evlerine tıkılacak, hastaların kontrol altında tutulması giderek zorlaşacak, sağlık çalışanları ise giderek çok daha büyük risklerle karşı karşıya kalacak, olan yine sağlık çalışanlarına olacak.

Diğer taraftan, okullarda da sorunlar giderek artacak, çocuklar ve aileleri arasında bu illet giderek yayılacak, eğitim sisteminde zincirleme sıkıntılar ortaya çıkacak.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de gündeme erken genel seçim meselesi düştü.

Bu şartlarda erken genel seçime gitmek elbette partilerin vekil sayılarını değiştirecek, HP eriyecek, CTP ve UBP vekil sayılarını artıracak, diğerleri ciddi erozyona uğrayacak.

Ancak mevcut seçim sistemiyle, ki son seçimde tam bir kaos  yaşanmıştı, bir kaos daha yaşanacak, yığınla oy yine yanacak, dahası, erken seçim yüzünden zaten sıkıntılı olan memleket ekonomisi çok ciddi bir kaosa sürüklenecek.

İşte bu yüzden erken genel seçimi şimdilik gündemden düşürmek, memleketin esas sorunlarına çözüm getirici eylemlere odaklanmak, çok daha akıllıca ve vicdani olur.

Bu saatten sonra çok daha fazla akıla ve vicdana ihtiyacımız var.

UBP’nin mini iç savaşını atlattıktan sonra ya UBP-HP silkinerek devam edecek, ya da UBP-HP koalisyonunda UBP’nin tuttuğu bakanlıklardan biri daha CTP’ye verilerek UBP-CTP koalisyonu kurulacak, ki doğrusu da budur.

Ancak, burada da bir sıkıntı var.

Memleketin genç siyasi kuşağında en çok takdir ettiğim ve güvendiğim şahsiyetlerden biri olan Erkut Şahali şaibeli vekillerinin durumunu kastederek UBP’ye fena çıkıştı ve bu çıkışı partisi tarafından da desteklendi.

Bu çıkışında haklıydı da.

Artık bu memleketin siyasetindeki ak koyunların ve kara koyunların ayrışması, temiz siyaset dönemine geçilmesi gerekmektedir.

Bunu dile getirmek ve bu küçücük toplumda siyasetin bu kadar kirli olduğunu dile getirmek bile zuldür, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Bu yüzden, sadece UBP değil, bütün partiler kendilerine çeki düzen vermeil, çürük elmalarını derhal ayıklamalıdırlar.

Aksi takdirde, birkaç çürük elma yüzünden tüm elmalar kokuşma, çürüme tehlikesiyle sürekli karşı karşıya kalacaklar ve Erkut Şahali gibiler de bunu içlerine sindiremedikleri için veryansın edecekler, siyasi süreç de kasadan atılmayan birkaç çürük elma yüzünden sürekli tıkanmaya devam edecek.

Artık buna tahammülümüz yok, bizi çok daha zor günler bekler, kontrollü biyolojik savaş daha yeni başlıyor…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu