Ediz TuncelKıbrısManşet

Ediz Tuncel yazdı: Vah zavallı biz…

Dünyanın en güzel ülkelerinden birine sahiptik…

Tek bir tanecikti ama çok güzel dağı vardı, hem turistik amaçlı hem de sportif amaçlı kullanılabilecek bir doğa harikasıydı, endemik florasının eşi benzeri yoktu, bir zamanlar ormanlarında muflonlar oynaşırdı…

Ne dağını bıraktık, ne bağını, ne florasını, ne taşını, ne toprağını, ne de muflonunu, bir ucundan öteki ucuna taş ocaklarıyla, inşaatlarla anasını ağlattık…

Dünyanın en güzel sahillerinden ve kumsallarından bazılarına sahiptik.

Ranta açtık, denizin dibine kadar beton diktik, sahilleri, kumsalları peşkeş çektik, manyakça ve hoyratça katlettik, sanki hiç bitmeyecekmiş ve bol kepçeden başka sahillerimiz, dünya harikası kumsallarımız varmış gibi…

Dünyada kilometrekare ve nüfus başına en fazla üniversite ve üniversite öğrencisi bulunduran ülkeyiz, bu konuda eşimiz benzerimiz yok.

Her iki yetişkin vatandaşa karşılık bir üniversite öğrencisi düşüyor.

Her nitelikli öğrenci, ülke piyasasına en az yirmi nitelikli turistin bırakacağı ekonomik katkıyı bırakıyor.

Nitelikli üniversite öğrencilerinin ülke ekonomisine toplam net katkısı nerdeyse devletin yıllık bütçesine eşit, hatta daha da fazla.

Avrupa’nın, Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın tam ortasında, kesişme noktasında, tam bir kumarhane cennetiyiz, üstelik de bizi kimse tanımadığı için her türlü alavera dalavera çevrilebilir, kara paranın her türlüsü Omo ile, Persil ile yıkanıp, buz gibi tertemiz edilebilir.

Dünyanın hiçbir ülkesinde kilometrekare başına bu kadar çok kumarhane yok. 

Her yıl bu kumarhanelerde onlarca milyar dolar fırıl fırıl döndürülüyor, kumarhanelere giren çıkan paranın haddi hesabı yok.

Ülkeyi bu kumarhanelerin rantı uğruna pandemiye kurban ettik, üç günlüğüne karantinasız girişler sayesinde virüsü patlattık.

Devlet bu kumarhanelere giren çıkan parayı denetleyemediği gibi, gelirlerinden de alması gereken payı alamıyor, alabildiği vergi devede bitin boku bile değil.

Bütün bunlara rağmen bizim anlı şanlı hükümetlerimiz, ki 74 sonrasındaki 46 senede sadece(!) 42 taneciği kurulabildi, halkın cebine aç kurtlar gibi saldırmalarına rağmen, her sene vergilere zam üstüne zam yapmalarına rağmen, memleketteki yol, su, elektrik gibi altyapıları Türkiye’ye yaptırmalarına rağmen bir türlü yıllık bütçelerini denkleştiremiyor…

Belli ki 46 senede 42 hükümet yetmemiş, biraz daha gayretle 46 senede 60, 70 hatta 80. Hükümet kurulsaydı, garanti bütçeyi de denkleştireceklerdi, belli ki 42 hükümete vakit yetmemiş!

Memleketin her köşesinden para fışkırmasına rağmen, partizanlığa kurban ettikleri devletin her tarafı tel tel dökülüyor, üstüne şerbet dökseniz tel kadayıf tadına belki yersiniz, o da midenize oturmazsa!!!

Tek bildikleri şey Meclis’te birbirlerine karşılıklı desteksiz atış yapmak, “sen beceremedin, ben becerdim, sen şöyle yaptın, ben böyle yaptım” hikayesi okumak, gören duyan da sanır ki bunların hepsi Sokrates’in öğrencisi endemik filozof parçası…

Bu memleket adam gibi  yönetilse ve sadece kumarhanelerden adam gibi vergi alınsaydı, bugün devletin değil bir bütçesi, elli, belki yüz bütçesi olurdu, hatta ve hatta, değil Türkiye’den para dilenmek, Türkiye’ye kredi bile açardı…

Kumarhane patronu iki ayda 600 milyon Euro kaybımız var diyorsa, tek bir kumarhane tek bir gecede cebine 30 milyon doları indirebiliyorsa,  varın siz düşünün gerçek rakamı ve memlekette kumar üzerinden döndürülen parayı…

Ha, bir da bazı kumarhanecilerin arada bir coşarak seçime şu kadar katkı koyduk, vekil transferlerine bu kadar ödedik demeleri yok mu ya, şaka yapıyorlar canım, şaka!

İki kere bir çuval inciri berbat ettikten sonra şimdi herhalde ya inciri çuvalına uyduruyorlar, ya da çuvalı incirine uyduruyorlardır…

Hadi izni verdin, memleketi kumarhane cennetine çevirdin, üstelik de dünyada eşi benzeri olmayan bir şekilde memleketi kumar cennetine döndürdün, bari adam gibi giren çıkan parayı kontrol et, vergini de adam gibi alsana be kardeşim!

Madem bazı herifçioğullarının keyfine har vurup harman savuracak parası var, o paranın harcandığı yerde kuruşuna kadar vergisini al, devletini adam gibi yönet, eğitim sisteminin, sağlık sisteminin, trafiğinin altyapısını güçlendir.

Yok, yok, şaka dedim, sakın ha, öyle bir aymazlık yapayım demeyin!

Memleketteki 100 bin üniversite öğrencisi normal zamanda piyasaya sadece yaşamak için kişi başı yılda en az 5000 dolar bırakıyor.

Hade öğrenci sayısını 100 bin demeyelim 50 bin diyelim, yarısından keselim!

50 bin öğrenci yılda piyasaya yaşamak için 5000 dolar harcasa, ne eder!

250 milyon dolar eder!

250 milyon dolarcık!

Bunun sadece kdv’si devletin cebine girse, eder 45 milyon dolara yakın para!

45 milyon dolarcık!

Bugünkü kurdan çarpsan 300 milyon liranın üzerinde para eder.

Gelir vergisi, ıvır zıvır vergileri hariç!

Onları da katarsan 250 milyon doların en az yarısı devlet kasasına girdi demektir!

Biz yine de üniversite öğrencisinin devlet kasasına olması gereken katkının yarısının da yarısını, en asgari seviyeden kabaca hesapladık!

Her sene şirketlerin ve kişilerin kazançları ve verdikleri vergiler gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanır.

Mahalledeki bakkal, kasap bile memleketin anlı şanlı şirketlerinden kat be kat daha fazla vergi öder, çünkü bizim sahtekar bakkal ile kasap el altından altın kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, elmas kaçakçılığı filan da yapar!

Hele o kasap yok mu o kasap, koç yerine fil keser, üç okka sattım der, ama esasında sattığı 3 tondur!

Filin kuyruğunu ve hortumunu da çaktırmadan pastırmaya, adana kebaba koyar, pastırmanın kebabın lezzetine lezzet katar.

Köydeki lastik tamircisi memleketin anlı şanlı patronlarından daha fazla vergi öder, çünkü bizim lastikçi gündüz arabalarının lastiklerini tamir ederken gece çaktırmadan ağzında purocuğuyla gül ağacından masacığının başına geçer, holdingciğini yönetir, günlük kasasına giren milyarcıklarını İsviçre’deki, Caymanlar’daki banka hesapçıklarına aktarır…

Terbiyesiz herif!

Durum buyken memleketin anlı şanlı patronları gündüz milyonluk arabacıklarıyla caka satarken gece evde sefaletten yiyecek ekmek bulamaz, gider komşudan bir tas çorba dilenir…

Zavallı patron!

E, bu durumda bizim kör ve şaşı devlet ne yapacak!!!

Elbette tuttuğunu yapacak!

E, yani bizim mahalle bakkalı da yakalanmasaydı canım!

Her sene bütün sülalesiyle birlikte Dubai’de, Hawai’de yaptığı çifte tatillerin fotoğraflarını “Feyisbukdan” yayınlamasaydı canım!

Altı üstü bir bakkalsın yani!

Kasap da kestiği koçun boynuzlarını koçun ihtişamını göstersin, sattığı filin çapını gizlesin diye kasaphanenin kapısına asmasaydı, boynuzların boyu da ona vergi olarak girmeseydi canım!

Bütün kabahat koçun boynuzunda…

Ha, zavallı tüccar da Türkiye ekonomisi yerle bir olduktan sonra kendisini garantiye almak için Sterlini 12’den hesaplayınca ve çaktırmadan Türkiye’den gelenler ve burada üretilenler de dahil olmak üzere bütün mallara en kazığından  en az yüzde yüz zam yapınca, ve durum en az iki senedir böyle gidince, yandı gülüm keten helva!

Gazetedeki vergi beyanatlarına göre kazığı en okkalısından atan da iflasta, ister istemez yiyen bizdeniz de iflasta!

Garip bir denklem!

E, durum da böyle olunca, bir de o geberesice yarasa ortalığa virüs yayınca, resmen varlık içinde yokluk yaşamaya başladık.

Koçun boynuzu, yarasanın virüsü, zammın kazığı derken…

Vah zavalı biz!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu