Ediz TuncelKıbrısKöşe YazılarıManşet

Ediz Tuncel yazdı: Yüzüklerin Efendisi – Yerli ve Milli Orklar

Yüzüklerin Efendisi – Yerli ve Milli Orklar

Hemen hepiniz Yüzüklerin Efendisi filmini izlemişsinizdir, izlemeyeniniz yoktur…

Hatta, bizzat hepiniz, iyi ya da kötü rolde, gerçek yaşamda bile bu filmin figüranı bile olmuşsunuzdur…

Nasıl mı, onu da az sonra izah ederiz.

Yüzüklerin Efendisi’nin askerleri cehennemin en derin çukurlarından fırlamış, çirkinlikte sınır tanımayan, ağızlarından salya eksik olmayan, gördükleri her insane varlığa kadın, erkek, çocuk demeden kudurarak saldıran, parçalayan, yok eden, vahşette sınır tanımayan bir mahlukat türüdür.

Bu mahlukatların isimleri Ork’tur…

Yüzüklerin Efendisi tarafından yaratılırlar ve sadece ona taparlar, ondan emir alırlar.

Yüzüklerin Efendisi olacak insan kılığındaki mahluk erişilmez sarayında oturur, dünyayı ele geçirebileceği gücü kendisine sağlayacağına inandığı yüzük için türlü entrikalar çevirir, yarattığı veya cehennem çukurundan çıkardığı kötülük abidesi mahlukatları emellerine tehdit olarak gördüğü ve iyiliği temsil eden insani varlıkların üzerine saldırtır, mahlukatlar kötülüğü temsil ederken insani varlıklar iyiliği temsil eder, iyiliği temsil eden tarafın koruyucusu ise askerlerdir, iyilikle kötülük temsilcileri tarifsiz dehşette bir savaşa tutuşur, her iki taraf da dehşetengiz kayıplar verir.

Orkların en nefret ettikleri ve acımasızca katlettikleri insani varlıklar,  öncelikle insani varlıkları ve insani değerleri koruyan askerlerdir, sonra da kadınlar ve çocuklardır.

Orkların akıl, mantık, duygu, vicdan, inanç, barış, huzur gibi kavramlardan haberleri yoktur, tam aksine, bu değerleri temsil eden herkese ve herşeye karşı tarifsiz bir nefretle doldurulmuşlardır, gözlerine kan bürümüştür, insani olan tüm değerlere kudurarak saldırırlar,  tek amaçları efendilerinin istediği yüzüğü ele geçirmek ve dünyaya hakim olmak, dünyada kötülüğü hakim kılmaktır.

Tanıdık geldi mi?

Sanki bizim yerli ve milli dindar-kindar-sahtekar tarikat ve cemaat ordularından oluşan orklara benziyorlar, değil mi!!!

Töbe töbe!!!

Ama durun yahu!!!

Bizim yerli orkların salyalarını akıtarak saldırdıkları değerlere bakarsak, Yüzüklerin Efendisi’nin orklarından farkları yok, hatta bizimkiler rakipsiz!!!

Üstelik de herbir zırcahil ork sürüsünün kendi efendisi, bir Saruman’ı var.

Birbirleriyle kıyasıya rekabet halindedirler ama birbirlerinin çöplüğüne girdikleri pek görülmez, çöplükleri güçlerine göre, ork sayılarına göre, ele geçirebildikleri arpalıklara göre aralarında bölüşmüşlerdir.

Pek tabi ki, bizim yerli ve milli orkların kendilerine özgü özel fantazileri de var, ama hepsinin ortak fantazileri de var ki o konularda kesinlikle aralarında tartışmazlar, hepsi de hemfikirdirler.

Bir bakalım, bizim yerli ve milli orkların hemfikir olarak en huylandıkları ve en sevdikleri şeyler nelermiş…

En nefret ettikleri şey(ler): Atatürk ve Atatürkçüler, Türklük ve Türklüğü temsil eden herşey, Türk bayrağı, Türk Ordusu,  laiklik ve laikler, Cumhuriyet değerleri ve sahip çıkanlar, Anayasa, kadına ve çocuğa değer veren modern hukuk sistemi, insan-hayvan-çevre hakları…

En korktukları şeyler: Akıl, liyakat, dürüstlük, hak, hukuk, adalet.

En sevdikleri şey(ler): Zırcehalet, her türlü cinsi sapıklık, belden aşağı palavra sallamak, bolca haram para, bolca her türlü haram yedikten sonra üstüne bir de namaz kılmak, her türlü şatafat, her türlü lüks, kafa kesmek, ırza geçmek, cennette huri düdüklemek.

En sevdikleri politika: Bolca yalan, dolan, talan, palavra ve din sömürüsü içeren her türlü sahtekarlık ve suistimal, trollük.

En büyük hayalleri: Hilafet ve özellikle çocuk çoluktan da oluşan bol karılı haremler kurmak, cennette bolca huriyle sabah akşam seks partileri yapmak.

En büyük rakipleri: Tahtına göz koydukları Şeytan ve cehennem zebanileri (Ama, laf aramızda, Şeytan ve cehennem zebanileri çoktan pes etti, yerlerini seve seve bunlara bıraktı).

En sevdikleri yemek: İnce doğranmış, az haşlanmış, hafif tuzlanmış dolar çorbası.

En sömürdükleri şeyler: Tanrı, dini değerler, inanç ve İlahi adalet, kadının saçı, kadının başı!

En büyük marifetleri: Minareyi çalmak, çaldıkları minareye kılıf uydurmak, sahte dindarlık, dini değerleri yerle bir etmek, kadın dövmek, vay benim namusum diyerek kadınları kızları delik deşik etmek, çocuk çoluk demeden ellerine geçirdikleri herkese ve herşeye her türlü tecavüzü yapmak, sürüyle üremek, kadını ve kız çocuğunu üreme fabrikası ve köle olarak kullanmak.

En önemli rolleri: Emperyalizmin uşaklığını yapmak, ihanet, hıyanet, gaflet ve delalet.

En büyük hataları: Cennette kendilerini bekleyen hurileri bakire kızlar sanmak, halbuki huriler erkek, dişi olanlar huriyeler!!!…Bir da utanmadan her Allah’ın günü LGBTİ’lere söverler!!!…Töbe töbe!!!

En büyük korkuları: Sahtekarlıklarının ve sapıklıklarının ortaya çıkması, hesap sorulması, Atatürkçülerin ve laiklerin iktidara gelmesi.

En sevdikleri kelimeler: Namus ve din.

En sevdikleri tartışma: Orucu ne bozar.

En sevdikleri sporlar: Hu çekerek cingilbel şarkısıyla erkek erkeğe sürüyle dansetmek, zaten salamura olmuş beyinleri iyice çorba olana kadar zikir çekmek, içine cin girdi diye cini çıkarmak için kadını sopayla döve döve öldürmek.

En büyük hastalıkları: Zikir çekerken kopana kadar salladıkları bulamaç beyinli kafalarını taşıyan boyunlarındaki omurların fıtık olması.

En sevdikleri palavralar: İçine cin girdi, bunları bize Allah yaptırıyor, Allah böyle buyurdu, kader planı böyleymiş,  bulutları çarpıştırıp yağmur yağdıran melekler.

En sevdikleri oyunlar ve ekonomik yöntemler: Kadının sırtında sopa kırarak içindeki cini çıkarmak, kim benden daha beleşçidir, daha sahtekardır oyunlarını oynayarak dolandırmak, muska yazıp karı-koca bulmak, Al Capon’u bile çatlatan dolandırma taktikleri geliştirmek, salaklıkta birbiriyle yarışan yerli ve milli orkların için cin çıkarma muskaları hazırlayarak Merkez Bankası’ndan daha fazla para basmak, diktikleri binalarda üç kuruş avanta sağlayacaklar diye yüzbinlerce binayı enkaza çevirmek, onbinlerce insanı, çoluk çocuk demeden katletmek.

En büyük savunmaları: Her türlü pislik, ahlaksızlık ve namussuzluklarına rağmen Allah’ın adını ve kader lafını ağızlarından düşürmemek…

Bugünlerdeki en büyük kabusları: Yerli ve milli Gandalf, Legolas, Arwen, Aragorn, Elrond ve Frodo’nun oluşturduğu altılı masa.

E, yani şimdi insan şu soruyu sorunca ne cevap verirdiniz;

Bizim yerli ve milli orklar mı, yoksa Yüzüklerin Efendisi’nin orkları mı daha sevimlidir???

Şahsen benim tercihim Yüzüklerin Efendisi Sauron’un orkları…

En azından ne türden yaratıkları oldukları belli, yalanları dolanları yok, düpedüz kötülüğün mahlukatları olduklarını ayan beyan gösteriyorlar, Allah’ın adını da salyalı ağızlarına alıp kirletmiyorlar.

Peki, yerli ve milli orklar!

E, onların da marifetlerini yukarda saydık zaten, daha fazla lafa gerek yok.

Şimdi sıra yerli ve milli Gandalf’ın sopasıyla bunları hizaya getirmesinde…

Tabi yerli ve milli Sauronlar da boş durmayacak, yallah yallah karşılıklı girişecekler…

Ve yine tabi ki, Allah da adının arkasına saklanıp da her türlü kötülüğü yapanların karşısında, iyiliğin temsilcilerinin yanında yer alacak, insani varlıklarla birlikte kötülüğe karşı savaşacak.

Nihayette, film mutlu sonla bitecek, son kullanım tarihi gelen kötülüğün temsilcileri cehennemin dibine gidecekler, köpür köpür köpüren lavların, alevlerin içinde yanacaklar, karanlık ruhları sonsuza kadar lanetlenecek ve cayır cayır yanacak,  Gandalf ve insani varlıklar da zorlu, kan, nefret ve öfke dolu savaşlardan, dehşet yıkımlardan sonra en nihayet barışa, huzura, sevgiye kavuşacaklar.

Az kaldı, dördüncü ve son bölüm 14 Mayıs akşamı tüm sinemalarda…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu