Ediz TuncelKıbrısManşet

Ediz Tuncel yazdı:Yalanlar ve gerçekler

Bugün 21 Aralık, Kıbrıs tarihinin dönüm noktalarından biri.

Kıbrıs’ta iki toplumu ilelebet bölmek için yapılan emperyalist tezgahın yıldönümü.

Ama kimse geçmişin karanlık gölgelerinde gizlenen ve en az onbin masum insanın canına kasteden tezgahları bugün hatırlamıyor, haberlerde nerdeyse tık yok, sadece laf ola birkaç cümle var, herkes karagözlüğün dikalası bir süreçte gidilen seçime odaklanmış durumda.

Tam bir körler sağırlar birbirini ağırlar modundayız.

Bizde yalanlar üstüne kurgulanmış bir seçime gidilirken Anavatan’da dakika başı üretilen komplolar arasında, tehlike çanları gümbür gümbür çalınarak seçime gidiliyor.

Anlaşılan o ki, bizdekileri boşverin, koskoca Türkiye’yi yönettiğini zannedenler yakın tarihten, yakın geçmişten zerre zırnık ders çıkarmamışlar.

Efendilere hatırlatalım, dünyayı kusursuz bir entrika sarmalıyla yöneten üst akıl yeri geldiğinde kendi başkanları Kennedy’i en az, dört-beş yerden açılan çapraz ateşle öldürdü, sonra da suçu salağın önde gideni birinin üzerine attı, onu da milletin ortasında öldürttü, ortadan suçu da suçluyu da bir çırpıda kaldırdı.

Allah bilir tetiği çeken diğer keskin nişancılara ne oldu, eh, böyle durumlarda geride pek tanık bırakmazlar, muhtemelen onları da Teksas çölünde isimsiz mezarlara gömmüşlerdir.

Bizim coğrafyada Irak’ta kitle imha silahları var dediler, Irak’ı istila ettiler, Saddam’ı sallandırdılar, Kuzey Irak’ta kurmayı planladıkları uydu Kürt devletçiğinin önündeki en önemli engeli ortadan kaldırdılar, Irak’ta bir gram bile biyolojik veya kimyasal silah bulamadılar, kulaklarının üstüne yattılar.

Hedefi büyülttüler, gözlerini Afganistan’a, Rusya ve Çin’in burnunun dibine diktiler, sözüm ona Taliban’ın çarıklı, zırcahil çapulcuları Amerika’nın kalbine ve Pentagon’a kaçırdıkları uçaklarla saldırı düzenlediler, ilginçtir ki hedeflerinde bir hafta önce değerlerinin dört katına sigortalanan İkiz Kuleler vardı, simsiyah, pencereleri olmayan uçağın biri saf beton ve çelikten yapılmış kuleyi boydan boya delip geçti, ucu en ufak bir hasar almadan binanın diğer tarafından çıktı, gövdesi tam binanın ortasındayken patladı, daha millet olayın şokundayken ortadan ilk kaldırılan şey uçağın patlamadan sonra binadan aşağı düşen ön kısmı oldu.

Uçağın tam arkasından gelen ve uçak kuleye vurduktan ve patladıktan sonra dumanların arasından geçen, saniyede nerdeyse iki kilometre hızla uçan ve çıplak gözle görülmesi imkansız, tüfek mermisinin iki katı hızında uçan, kısa kuyruklu, kısa kanatlı, kanatları öne dönük, kafası küt bir okbaşı gibi duran, ancak çok yavaş çekimde farkedilebilen uçağımsı/ufomsu cismi de unutmalayım.

Bütün bunları Taliban’ın çapulcuları halletmiş, zırcahiller tayfası uzay çağına atlamışlar da haberimiz olmamış.

Neyse, günün sonunda Afganistan yine bu çapulcu tayfasına Amerika tarafından hediye edildi, İran ile işbirliği yapılarak, İran üzerinden transit geçirilerek, sayısı milyonu çoktan aşmış, tümünün de eli silah tutan başıbozuklar Afganistan’dan Türkiye getirilip sokaklara salındı ve halen de salınmakta.

Uydu Kürt devletçiğinin ikinci ayağını oluşturacak Suriye’nin kuzeyinde kendini Allah sanan dinci sapıklardan jet hızıyla bir ordu oluşturuldu, Amerika ile yıldızı hiç barışmayan, tangosunu hep Rusya ile yapan Suriye rejiminin üzerine saldırtıldı.

Rusya sıkı durdu, ahbabını kolladı, Türkiye’yi yolgeçen hanına çeviren emperyalist kuklası dinci sapıklar sürüsü en sonunda bozguna uğradı, ama kapağı attıkları yer, geri çekilirken aldıkları mevzi de Türkiye oldu, muhtemelen Türkiye’nin dört bir yanına yayıldılar, uygun zamanda eyleme geçmek için deliklerine sindiler.

Bu kaos arasında muhtemelen sayısı on milyonu geçen ve nerdeyse tamamı kontrolsüz olan Suriyeli ve Afganlı mülteci de Türkiye’nin içine doluşturuldu, koskoca Türkiye’nin içinde tamamen kontrolsüz bir nüfus, tamamen kontrolsüz bir güç oluşturuldu.

AKP iktidarı kendini Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı, yani iki büyük ortaktan biri sanırken feci halde çuvalladı, Şam’a pirince gideyim derken evdeki bulgurdan da oldu.

Ta yüz yıl öncesine dayanan uydu Kürt devletçiği planı tıkır tıkır işledi, bir uydu Kürt devletçiği uğruna önce Irak, sonra da Suriye alaşağı edildi, kaostan kaosa sürüklendi, bu arada tamamen Amerikan güdümünde, biraz da Rusya’ya bel bağlamış, sözde IŞİD ile mücadele altında bir piyon Kürt askeri gücü oluşturuldu, Suriye’nin en zengin petrol kaynakları da hergün Amerikan korumasındaki bu güç tarafından Kuzey Irak’a taşınmakta, üst akılın bölgede oynadığı oyunun finansmanı sağlanmaktadır.

Şam’a pirince gideyim derken evdeki bulgurdan olan AKP-MHP ikilisinin sebep olduğu duruma gelince, Türkiye hem maddi hem de manevi açıdan tam bir bataklık haline geldi.

Bir taraftan tarihin her döneminde düşmanla işbirliği yapan, ülkenin maddi ve manevi değerlerini yerle bir etmek için özel çaba sarfeden, din sömürüsünden domuz gibi beslenen, düşmana karşı tarihte bir kez bile eline silah alıp da savaşmayan, aksine vatan, millet için savaşanları arkadan vuran zırcahil sapıklar tarikat-cemaat adı altında memleketin her yöresinde peydahlanırken ve ülkeyi ele geçirmeye, kendilerine karşı en büyük tehdit olarak gördükleri Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini yok etmeye çalışırken, diğer taraftan değil Türkiye’nin, dünyanın en güçlü istihbarat ve emniyet ağlarına sahip ülkeler bir araya gelse bile kontrol edilemeyecek, her an her yerden toplumu ve ülkeyi vurabilecek, tamamen kontrolsüz bir güç oluştu.

Şu anda yeryüzünde sosyal, ekonomik, siyasi ve emniyet açısından Türkiye kadar kırılgan duruma düşmüş bir başka ülke yok.

Gencecik çocuklar emperyalist uşaklarıyla gece gündüz demeden savaşıp, hergün ölürken, din sömürüsüyle bir elleri yağda, bir elleri balda yaşayan tarikatların, cemaatların sapıklıkları birbiri ardına ortalığa dökülürken, AKP-MHP ikilisi bunlara bir dur diyeceklerine, toplumun sinir uçlarıyla oynamaya, şanslarını sonuna kadar zorlamaya devam ediyor, bir taraftan kendi destekçileri olan tarikat-cemaat sapkınlıklarına karşı toplumda oluşan tepkileri örtbas etmeye, kılıf uydurmaya uğraşırken diğer taraftan muhalefetin dikkatini ayak oyunlarıyla dağıtmaya çalışıyor, olası rakiplerini egale etmek için özel gayret sarfediyor, ülkeyi ve toplumu gerebildiği kadar geriyor.

“Dış düşmanların” bir halt etmesini gerektirmeyen, sadece oturup da manzarayı seyrederek istediklerini elde edecekleri bu yöntem geçen yüzyılda sayısız kez denenmiş ama tutmamıştır, bugün ise akıl ile değil, cehalet ile, entrika ile yönetilen ülkelerde halen denenmektedir.

En bariz örnekleri; Avrupa’da Almanya, İtalya, Romanya, Çekoslavakya ve Yunanistan’da,  Ortadoğu’da ise Irak, İran ve Mısır’da yaşanmıştır.

İlginçtir ki, Avrupa’da olanlar tamamen yıkıldıktan sonra yeni baştan inşa edilmiş, ama hemen yanıbaşımızda duranlar halen yıkım altındadırlar, cehaletin esiri olarak varlık içinde yokluk yaşamakta, toplumsal olarak da tam bir kaosun ortasındadırlar.

Onların yaşadığı kaostan Türkiye’yi uzak tutan tek şey Atatürk ve Cumhuriyet değerleri ile TSK idi.

Kumpaslarla TSK da darbe üstüne darbe aldı, ama halen ayakta durmaya, emperyalizmle mücadele etmeye devam ediyor.

Amma ve lakin, TSK sınırlarda mücadele ederken, arka kapıdan içeri sızan ve ülkenin her köşesine doluşan belalar hazırda beklemektedirler.

AKP-MHP ikilisi bunlarla uğraşacaklarına, seçimlerde muhalefete nasıl kanto atarız da koltuğu bir dönem daha kollarız derdine düşmüştür.

Ülkeyi maddi ve manevi olarak çöktüren, yerle bir eden, üç kuruşa muhtaç eden bu gafil zihniyet hem kendilerinin hem de bütün ülkenin ve toplumun ne kadar büyük bir tehlike altında olduğunun ciddi ciddi farkında değildir, tek dertleri ne yapıp edip iktidarı ellerinde tutmaktır.

Zihniyetleri ne kadar basit olursa olsun, kıssadan hisse çıkararak anlayacakları basit bir cümle ile bir kez daha uyaralım; Kennedy bile koskoca Amerika için bulunmaz Hint kumaşı değildi, iki saniyede harcandı…

Ülkeye milyonlarca mülteciyi doldurarak, ülkenin maddi ve manevi tüm kaynaklarını sömürterek, Türk lirasının değerini yerle bir ederek, paçalarını Arap sermayesine kaptırarak, ülkedeki tüm üretim sektörlerini yerle bir ederek, siyaseti bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ikiye bölerek, birbirine ölümüne düşman iki cephe yaratarak, cehennemin kapılarını kendi elleriyle açtılar, ülkeyi yangın yerine çevirdiler.

Kennedy’i bile şak diye indirenler şu anda emin olun ellerinde benzin bidonlarıyla bu yangını Büyük Ortadoğu Projesi’nin son cehennemine çevirmek, ülkeyi ve toplumu cayır cayır yakmak, son kullanım tarihi çoktan gelenleri de o cehennemin içinde cayır cayır yakmak için hazırda bekliyorlar.

İstanbul’un göbeğinde, dünyanın en iyi korunan İstiklal Caddesi’nde, tam da İstanbul’un işgal yıldönümünde “ufacıktan” bir bombayı “ön test” olsun diye çat diye boşuna patlatmadılar…Önümüzdeki süreçte önhazırlık adına toplumun sinir uçlarına ufak bir yoklama yaptılar.  

Bir sıkımlık canı olan, her fırsatta Türkiye’ye karşı terörü destekleyen, koruyan, kollayan, eğitip donatan Yunanistan yüz yıl öncesindeki acı yenilgisinin, Kıbrıs’ta Yarbay Cemal Eruç komutasındaki topu topu bir avuç Türk komandosunun başrolünü oynadığı hezimetinin acısını çıkarmak için boşuna horozlanmıyor.

Her yönüyle kevgire dönmüş bir ortamda, AKP-MHP ikilisi süzgeçle değirmene su taşımaya uğraşırken, muhalefetin boşişler lideri Amerikalarda, İngilterelerde, Almanyalarda memleketi kurtaracak akıl ararken, çok değil, deliklerinde bekleyen on tane eğitilmiş, donatılmış çapulcu tüm ülkeyi yangın yerine çevirmeye yeter de artar bile.

Siz iktidar uğruna ayak oyunlarıyla uğraşmaya devam edin, ülkeye karşı en ufak bir aidiyet duygusu olmayan ve hem ülkeyi hem de toplumu arkadan vurmak için hazırda bekleyen çapulcuları ülkeye doldurmaya, onlardan “müslüman kardeşlerimiz” diyerek medet ummaya, kendi vatandaşınızı da çarçur etmeye, kendinize düşman etmeye devam edin, tarih de tekerrür etmek için sırasını bekliyor…

Rüzgar ekeyim derken fırtınalarda biçilme senaryosu tastamam yazılıyordur.  

Yalanlar üzerine kurgulanan iktidarlar, er ya da geç gerçeklerle yüzleşirler, o gerçek de yaratılmasına kendilerinin sebep olduğu, kendilerini de boğacak, yok edecek yalanlar dünyası ve nihayetinde kaostur. 

Piyonu yaratan akıl, onu nasıl harcayacağını da bilir, bimem yeterince açık ve net mi!!!

Diğer Haberler

Başa dön tuşu