Kıbrıs

Erden: ‘’30 yıl sonra İngiltere pazarına girmeyi başardık’’

MAYSA Gıda Direktöü Mahmut Erden, ülkedemizdeki hellim üretimini Kıbrıs Arena‘ya değerlendirdi, dünya pazarındaki hedeflerini anlattı.

Ülkemizde bir ilki başararak 30 yıl sonra İngiltere’ye patates ihracat yapan Mahmut Erden, Kıbrıs patatesinin artık İngiltere’deki süpermarket raflarında satılmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.

‘’30 yıl sonra İngiltere pazarına girmeyi başardık’’

Soru: Sizi tanıyabilir miyiz?

Yaklaşık 20 yıldır faal olarak ihracat yapan MAYSA Gıda`nın direktörüyüm. Geçmişte süt ürünleri imal eden fabrikaların kullandığı mayaları, katkı maddelerini ve diğer kimyasalları ithal ederek ticarete başladık. Zaman içerisinde bunu hellim ihracatına dönüştürdük. Biz bu sektöre girdikten sonra Orta Doğu pazarda bir boşluk olduğunu gördük ve Ortadoğu pazarına açıldık. Şu an 11 ülkeye ihracat yapıyoruz. Öte yandan pandemi döneminde üreticinin elinde kalan patatesin değerlendirilmesi için . Son 30 yıldır İngiltere pazarına resmi boyutta herhangi bir tarımsal ürün girmemişti. Biz o pazara girmeyi başardık. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın almış kararlar var. Bu kararları inceledik. Bu kararların aslında KKTC’den İngiltere’ye yapılacak olan ihracatı tam olarak engellemediğini fark ettik. Bazı zorlukları vardı ama bu ihracatı tamamen durdurma anlamına gelmiyordu. Biz bu boşluğu fark ettik ve Türkiye Zirai Karantina Müdürlüğü, Mersin Tarım İl Müdürlüğü, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğüyle çalışmalar yaptık. 15 günün sonunda tüm evraklarımızı tamamladık ve 30 yıl sonra ilk defa İngiltere pazarına yerli ürünümüz olan patatesi götürmeyi başardık. Patatesimiz KKTC’den çıkıp gitmiştir. Rum tarafından Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden herhangi firmayla değil. KKTC’den giden patates şu anda İngiltere’de raflarda satılmaktadır. ‘’ Bunu yaparken KKTC’deki hükümetten ve bakanlıklardan yeteri kadar destek almadık.

Örneğin narenciye üreticileri, hellim üreticileri navlun desteği alırken devlet patates ihracatına navlun desteği vermemektedir. Bu noktada ayrımcılık yapılıyor. Narenciye gibi diğer ürünler tarımsal ürün olarak nitelendiriliyor fakat patates nitelendirilmiyor. Bunun sebebi nedir? Yurtdışından ithal edilen patates ve diğer ürünlere devlet belirli bir miktarda fon uyguluyor. Tarım sigortasına fon kesiyor. Buradan yapılan ihracata Tarım sigortası neden fon alıyor? Bizler memleketimizin insanın elinde kalan ürünü satıyoruz.

Toprak Ürünleri Kurumu ile 500 ton patates için protokol yaptık. Katar, Bahreyn, Dubai’ye patatesimizi gönderdik. Bunun yanında hellim konusunda ciddi çalışmalarımız var. Dünya piyasasına satılabilecek nitelikte KKTC’de üretilen tüm ürünleri ilgili çalışmalar yapıyoruz ve dünya piyasasına sunuyoruz. Amacımız; KKTC’deki üretimi desteklemek, ülkemize döviz kazandırmaktır. TL’nin gün geçtikçe değer kaybına uğradığı bu dönemlerde, ülke için yapılan en önemli kazanım; ülkeye döviz getirmektir. Bu durum fazlasıyla önem arz etmektedir. Çünkü bizler 7-8 ülkeye hellim, 4 ülkeye patates, 2 ülkeye Labne peyniri ve Zeytin yağı ihracatını gerçekleştiriyoruz.

Soru: Bu ihracatın devamlılığı olacak mı?

Bu yıl yaptığımız işin kesinlikle devamlılığı olacaktır. Bu yıl yaptığımız patates ihracatı ile detayları öğrenmiş ve görmüş olduk. Önümüzdeki yıl bu işi çok daha basit bir şekilde ilerleteceğiz. Sonbahar sezonu ve önümüzdeki bahar sezonunda daha yüklü patates satın alıp, daha büyük yükle pazarlara gireceğiz.

Soru: Hellim ihracatı ve tescil noktasına değinir misiniz?

Güney Kıbrıs, küçükbaş hayvan üreticilerinin örgütlü yapısına dayanamadığı için Rum Tarım Bakanlığı o zamanlar hellim tescilini %50 koyun sütü olacak şekilde kabul etti, fakat Rum tarafındaki süt fabrikaları da bu konuya karşı çıktı, süt almadı. Ancak bu konuda başarılı olamadılar. Her ne hikmetse bizim tarafımız yani Türk tarafı sorgusuz, sualsiz bu tescili alıp burada aynı şekilde uygulama yoluna gitti ama şahsım olarak bu konuya itiraz ettim. Çünkü bizler tescili bu şekilde alırsak Ortadoğu pazarını kaybederiz. Çünkü, ülkede üretilen sütünün sadece %5’i küçükbaş süttür. Bunu %50’ye çıkarmamız mümkün değildir ve gerekli de değildir. Bir anda küçükbaş hayvan sayısını ve birim hayvandan alınan verimi arttırmamız mümkün değildir. Dolayısıyla bizler yüksek bir oranda ihracat kaybı yaşarız. Biz şunu söyledik; ‘’Hellim tescilini ikiye bölelim. Bir gruba ‘’Yöresel Hellim’’ diyelim. Bu hellimi istedikleri oradan küçükbaş süt eklensin ve bunu istedikleri fiyat bandında satsınlar. Diğer hellim tipi ise yani ticari veya sanayi tipi hellim olarak belirleyelim ve serbest bırakalım. İsteyen istediği miktarda sütü kullansın. Yöresel hellimin tescilini ona göre, ticari hellimi de ona göre yapalım’’ dedik. Biz bunu yapamadığımız için Macaristan’dan, Bulgaristan, Polonya’ya ‘’Grill Cheese” adı altında hellim üretmeye başladı. Grill Cheese Ortadoğu pazarında yaygın hale gelmeye başladı ve bizim hellimin önüne geçmeye başladı. Dolayısıyla önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde biz KKTC olarak Ortadoğu’ya hellim gönderemeyebiliriz. Bunu defalarca basın yoluyla paylaşıyoruz.

‘’Dünyanın hiçbir yerinde devlet süt alıp, süt satmaz’’

En önemli konu ise, dünyanın hiçbir yerinde devlet süt alıp, süt satmaz. Türkiye’de, Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da dünyanın hiçbir yerinde bu şekilde bir düzen yoktur. Devlet hayvancının ürettiği ürünü alıyor, sonra bu ürünü satmaya çalışıyor. Daha sonra hayvancıya ve süt imalatçısına teşvik veriyor. Bu tamamıyla yanlış bir sistemdir. Dünyada böyle bir düzen yoktur. Süt tamamıyla serbest piyasa koşullarına bırakılmalıdır. Olması gereken, KKTC’nin değişik bölgelerinde oluşturulan hayvancılık kooperatiflerine kademeli olarak teslim edilmelidir.

Hayvancılık kooperatifleri, kendi bölgesinde kendisine bağlı hayvancıların ürettiği sütü ihale usulü bölgesinde en uygun koşullarda fiyat teklifi ve teminatı veren süt fabrikalarıyla sözleşmeler yapıp, kendi sütünü kendisi pazarlamalıdır. Devlet sadece kontrol ve denetimleri yapmalıdır. Bu işin ticaretine karışmamalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde şuandaki bu şekilde bir düzen yoktur. Bu düzende devlet ciddi şekilde zarar görmektedir.

Tarım Bakanlığı, tarımsal alt yapıya ayırması gereken hayati öneme haiz eksiklikleri tamamlaması gerekirken; Türkiye’den kıt kanaat aldığı kaynağıi gereksiz yere teşvik ve desteklemelere harcamaktadır. Bu da sisteme hiçbir şekilde fayda sağlamamaktadır. Bugün ülkeye su geldi fakat Tarım Bakanlığı gelen suyu, basit bir sistemle bile mesarya ovasına ulaştıramadı. Çünkü kaynak yok. Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın %80’den fazlası direkt teşvik ve desteklemelere gitmektedir. Devletin tarımsal alt yapıya harcanacak bir kuruş parası yoktur. Devlet bu konuda ivedilikle çözüm üretmelidir.

Ülkemizdeki Kukla Barajı’nda toplanan su, Tarım Bakanlığının eliyle Mağusa’da denize akıtılmaktadır. Kukla Barajı’ndaki suyun bir şekilde bölgedeki Çayönü Ahna akiferine verilip, orda ki taban suyunun yükseltilmesi sağlanmalıdır ve o bölgedeki tarımsal ürünlerin üretimine suyun katma değer olarak girmesi gerekmektedir.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı bu konuda hiçbir şey yapmamaktadır. Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı bu konulara yönelmelidir ve havaya atılan paralardan derhal vazgeçmelidir. Bu ülkenin kalkınmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, dünya piyasası uygun fiyatlı ürünler üretmek istiyorsak eğer, tarımsal alt yapıyı güçlendirmemiz gerekmektedir. Bu Tarım Bakanlığının birinci vazifesi olmalıdır.

‘’Dünyanın her yerinde sütün fiyatını, serbest piyasa koşulları belirler’’

Diğer konumuz ise, devlet eliyle işletilen kooperatif süt fabrikamızla ilgilidir. Bu süt fabrikasının günlük işlediği yaklaşık 40-50 Ton süttür. 40-50 ton süt üreten fabrika, yaklaşık 140-150 personelle (birçoğu müdür, müsteşar) işlemeye çalışmaktadır. Fakat bunun 1,5 katı miktarındaki yani 90 ton sütü özel sektör 25 personelle işlemektedir. Dolayısıyla kooperatifin üretim maliyetleri çok yüksek olmaktadır. İstihdam kapısı olarak görülen ve artık kanserleşen yapıda da herkese 10-15 bin veren yapıya ‘’kooperatif millidir’’ diyorlar. Halbuki Koop Süt bir kooperatif değildir. Toplumda yanlış bir algı vardır. Kooperatif demek: kendi hissedarlarını ve üyelerine kâr payı dağıtan, kâr amacı gütmeyen, ayni veya nakit katkı sağlayan yapıdır. Örneğin, bizler kooperatif kurduk ve yurtdışında gübre getirdik. Getirdiğimiz gübre hiçbir kâr amacı gütmeden, tüm üyelerimize dağıtırız. Daha sonra bu ürünleri alırız, ihracat veya satışını yaparız. Elde edilen kârı da üreticiye kâr payı olarak verilir. Bizim mevcut Koop Süt şirkettir. Kooperatif değildir. Sadece adı kooperatiftir. Bu kooperatif ‘’X’’ veya ‘’Y’’ firma gibi bir firmadır. Bu kooperatif defalarca batmıştır. Devlet tarafından da defalarca kurtulmuştur. Rahmetli İrsen Küçük döneminde 18 trilyon köy kooperatiflerinden para toplanmıştır ve 18 trilyon kooperatifin borcu silinmiştir. Dolayısıyla batmış bir kurumu para gücüyle, devletin kaynaklarını heba ederek ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu yanlıştır. Ona verilen katkı veyahut destek, serbest piyasa koşullarını bozmaktadır.

Devlet yanlış bir şekilde, serbest piyasa koşullarına müdahale ederek diğer özel sektör firmalarını zorlamaktadır. Devlet süt piyasasını belirliyor. Dünyanın her yerinde sütün fiyatını, serbest piyasa koşulları belirler. Talep varsa, arz talebi karşılayamıyorsa fiyatlar yükselir. Arz talebi karşılıyorsa eğer fiyatlar dengede kalır. Arz fazlası varsa, talep yoksa fiyatlar düşmek zorundadır. Dünyada kurallar böyledir. Bu dünya dengeleri altüst eden, devleti de teşvik vermek zorunda bırakan kanserdir. Devlet buna müdahale etmese, her şeyi serbest bıraksa, aradan çekilse eğer; devletin bugün kasasında kalacak yıllık meblağ minimum 100 Milyondur. Bugün 1 kg hellim 8 litre sütten yapılır. Devlet litre başına hayvancına 40 kuruş teşvik veriyordu şimdi bu teşvik 65 kuruşa çıkarıldı. 1 kilogram hellim için hayvancıya verdiği teşvik 5.2 liradır. Ben ihracat yaptığım zaman ise bana verdiği navlun desteği 1 kilogram hellim için 1,5 liradır. İmalatçıya 1 kg hellim için 1,5 lira veriyor fakat hayvancıya 5,2 lira vermiyor.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu