KıbrısManşet

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat vurguladı: “Erken seçim olmazsa; halkımız daha fazla yıpranacaktır”

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Arena Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Deniz Gürgöze’nin sorularını yanıtladı.

Pile- Yiğitler Yol Yapımı Projesi konusunun diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğine vurgu yapan Talat, projenin tamamlanabilmesi için Birleşmiş Milletler’in izninin şart olduğuna dikkat çekti.  Kuzey yönetiminin de konuya ilişkin haklı olduğunu ifade eden Talat, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşerek BM’nin tutumun nedenini sorabileceğini ve ikna etmeye çalışabileceğini söyledi.

Ülkenin erken seçime gitmesi gerektiğini savunan Talat, CTP’nin sorunlara ilişkin daha fazla politika üretmesi gerektiğinin altını çizdi.

Röportaj: Deniz Gürgöze – Redaksiyon: Növber Gürtay

“Kuzey yönetiminin de haklı gerekçeleri vardır”

Pile -Yiğitler yolunun yapımı iki ülke arasında diplomatik gerginliğe yol açar mı? Diplomasi etkilenir mi?

“Köylülerin rahatlaması için Pile-Yiğitler Yolu Projesi gereklidir. Cumhurbaşkanlığım döneminde ben de bu konuyu gündeme getirmiştim. Buradaki problemin iyice anlaşılması gerekiyor. Güvenlik Konseyi Kararları çerçevesinde; Rum yönetiminin kabulü ile ara bölgenin kontrolü Birleşmiş Milletlere (BM) verilmiştir. Bu yol ara bölgeden geçeceği için BM’nin izni şarttır. Şiddet kullanarak bir yere varılmaz. Ancak kuzey yönetiminin de haklı gerekçeleri vardır. Çünkü BM Rumlara birçok noktada izin verdi. Ara bölgedeki çalışmalar yapılaşma konusu ile alakalıdır ama burada başka sıkıntılar da vardır. Barikat olmadığı için yapılacak yoldan kaçakçılık yapılabilir. Pile’den gelecek olan insanlar yanlarında kaçak mal da getirebilir. Dolayısıyla herhalde bir kontrol noktası olacaktır. Çünkü Pile her ne kadar karma bir köy olsa da güneye doğrudan bağlantısı olduğu için dolaşan mallar açısından güney sayılır. Pile BM’nin kontrolündedir.”

deniz gürgöze

 

 

 

 

 

 

 

 

Birleşmiş Milletler sizce neden kuzeye katı bir tutum sergilerken Güney’e bu kadar esnek davranıyor?

“BM’nin bu tutumunu diplomatik yollarla sorgulamak gerekiyor. Hatta gerekirse Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşerek tutumlarının nedenini sorabilir. Çünkü bu koşullarda projenin hayata geçmesi için BM’nin onayının olması gerektiği bir gerçektir ve bunu değiştiremeyiz.”

“BM’nin ara bölgedeki varlığından rahatsız değiliz”​

BM’nin buradaki varlığın süresini uzatmak için her iki taraf onay vermeli midir?

“Hayır gerekmiyor. Resmi taraf Kıbrıs Cumhuriyeti’dir ve onun izniyle BM varlığını sürdürmeye devam edecektir. Geçmişte Birleşmiş Milletler’e bizim de onayımızın olabilmesi için mutabakat imzalamalarını talep ettik. Hatta 2004 yılında referandumdan sonra çok daha güçlü bir şekilde talepte bulunduk. Kuzey yönetimi olarak bizlerle de bu çerçevede bir anlaşma sağlamaları yönündeki istencimizi dile getirdik.

BM’nin görev süresi uzatılacağı zaman sözlü olarak bizim New York’taki temsilciliğimiz ve Türkiye ile konuşarak bilgi verilir. Ancak resmi izni Güney yönetiminden alıyorlar. Biz BM’nin ara bölgedeki varlığından rahatsız değiliz, bilakis orada kalmalarını istiyoruz. Çünkü, sınırda herhangi bir olay olursa Türkiye doğrudan Rum tarafı ile muhatap olmak zorunda kalacaktır ve Türkiye böyle bir şey istemiyor. Referandumdan sonra biz BM’nin artık gereksiz olduğu ifade ettik ama askerleri çekilsin diye girişim yapmadık. Polis görevi yapmasını talep ettik.”

“BM’nin araçlarına zarar verildiği için kuzey yönetiminin belli bir tazminat ödemesi gerekecek”

Yiğitler-Pile yolunda araçlara hasar verildi. Burada tazminatı sizce kim almalıdır?

“Burada tazminatı ödeyecek olan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’dur. Dolayısı ile bu koşullarda talimatı veren kişi tazminat ödemelidir. Bu koşullarda BM’nin araçlarına zarar verildiği için kuzey yönetiminin belli bir tazminat ödemesi gerekecek. Yol faaliyetinin yürütüldüğü bölgeyi Kuzey yönetimi kendi bölgesi olarak kabul ediyor, BM ise ara bölge olarak kabul ediyor. Bu fikir çatışmasından ötürü tartışma çıkmıştır. Bir bakıma bu bölge ihtilaflı bölgedir ve burada ihtilaflı çok bölge vardır. Lokmacı açılırken BM ‘sizin yeriniz buraya kadar’ tavrıyla itiraz etmişti. Tepki gösterdik. Onlar için bir şey değişmeyeceği için şimdiki gibi kabullendiler. Dolayısı ile diplomasi yoluyla yaşanılan sıkıntılar çözülebilir.”

Sınır kapılarının arttırılması konusunda düşünceleriniz nedir?

“Sınır kapılarının arttırılmasından daha önemli bir konu geçiş kolaylığıdır. 1968’e kadar Rum polisi tarafından şehirlere geçişlerde kontrol vardı. 1968 yılında güçlü oldukları için Makarios barikatları kaldırdı. Biz de barikatları kaldırmadan kontrolü kaldırmalıyız ve akışı hızlandırmalıyız. İnsanların gidiş gelişlerini kolaylaştırmak gerekmektedir. Makarios barikatları kaldırdığında Rum tarafı 1968’de büyük bir üstünlük kazanmıştı. Kıbrıslı Türkler Rumların yanında çalışmaya başladıktan sonra Rumların onlara eziyet yapmadığını ve tehlike olmadığı düşünülmeye başlandı. Türk toplumunun toplum bilinci erimeye başladı. Öylesine bir eridi ki rahmetli Denktaş bile 1972 yılında belediyelerin bir miktar özerkleşmesi şartıyla Rum tarafının önerdiği 13 maddeyi kabul etti. Sonuç itibariyle bu antlaşmayla 1963’e bir anlamda geri dönülüyordu ve fakat Makarios bunu kabul etmedi. Yunan cuntası darbe yapmasaydı biz Kıbrıslı Türkler olarak var olacaktık fakat Rum ağırlıklı yönetimde yaşayacaktık.”

“Erken seçim olmazsa eğer; halkımız çok daha fazla yıpranacaktır”

Cumhuriyetçi Türk Parti’sinin duruşu ve ülkedeki genel durumu ile ilgili düşünceleriniz nedir?

2027’de seçim olursa Ulusal Birlik Parti’sinin tek bir parçası kalmayacaktır. Erken seçim olmazsa halkımızın çok fazla yıpranacağını düşünüyorum. Bugün, yapılan yol ihalesinin doğrudan Türkiye tarafından verilmesi beni çok rahatsız ediyor. Ülkede yapılan projeler Türkiye’den gelen emir ve para ile yapılıyor. Ercan Havaalanı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın emriyle bu kadar erken açıldı. Erken açılan havaalanında mevcut düzensizlik ve donanımsızlık birçok sorunun yaşanmasına sebep oldu. Açılışı yaptıktan sonra, buradaki çalışmalara devam edilmesi gerekiyordu.’’

“Para birimimiz değişirse ülkemizin refah seviyesi yükselecektir”

‘’Türk parası kullandığımız ve Türkiye ile doğrudan ilişkide olduğumuz için oradaki sıkıntıların buraya yansıması doğaldır. Dar gelirliler bir miktar korunuyor ama insanlarımızın yaşadığını sıkıntının sebebi Türk Lirasının istikrarsızlığıdır. Türk parası yerine Euro veya başka bir para birimini kullanarak krizin etkilerinden kurtulmanın mümkün olabileceğine bazı ekonomistler olumlu, bazıları olumsuz bakıyor. CTP’in muhasebe birimi şeklinde önerisi vardır. Bu öneriye göre para birimimiz değişirse ülkemizin de refah seviyesi yükselecektir. Türk parası bizim kontrolümüzde değildir. Tamamen Türkiye ekonomisinin ve siyasetinin belirlediği bir para birimidir. Biz Türk parası kullanmaya devam edersek kalkınamayız ve güçlenemeyiz. CTP hükümeti kurarsa ülkedeki sıkıntıları ne kadar zamanda düzeltebilir bu tartışılabilir bir konudur.’’

 

“Bugüne kadar KIB-TEK’e yapılan bütün yatırımlar istisnasınız CTP döneminde yapılmıştır”

‘’Elektrik konusunda ilgili bakan ‘’dörtlü hükümet döneminde siz neden yatırım yapmadınız’’ şeklinde soru ve söylemler geliştiriyor. Dörtlü hükümet dönemi çok az sürdü ama bugüne kadar KIB-TEK’e yapılan bütün yatırımlar istisnasınız CTP döneminde yapılmıştır. Bir tek CTP döneminde ihalesi tamamlanan ve UBP döneminde devam eden ihaleler olmuştu. Bunun dışında bütün jeneratörler, buhar türbinleri, elektrik hatlarının değişerek yeni hatların yapılması hep CTP döneminde yapılmıştır. Şu anda CTP ile ilgili eleştirileri bende duyuyorum ama unutmayalım ki zaman değişti. Bizim dönemimizde sosyal medya yoktu. İletişim bu kadar kolay değildi, sokaklara daha fazla ağırlık veriyorduk. Şimdi mücadele vermek üzere insanları yürümeye çağırıyoruz ama gelmiyorlar.

CTP’nin sorunlara ilişkin daha fazla politika üretmesi gerekiyor. Şu anda gündemde elektrik konusu var. Elektrik ile ilgili yetkili kim varsa her ağzını açtığında CTP’nin susturması gerekmektedir. Örneğin, AKSA ile sözleşme 2002’de yapıldı ve UBP, AKSA ile sözleşmeyi CTP’nin yaptığını iddia etmektedir. CTP’li hükümet o yıllarda 6 tane jeneratör aldı ama buna rağmen yetmiyordu. Çünkü 2004 yılından itibaren müthiş bir inşaat furyası oldu ve yetişmiyordu. Bundan dolayı mecburen AKSA’ya sözleşmeyi uzattı. AKSA’ya mazot ve kira ödemesi yapıyoruz. Bu ödemeler çok veya azdır onu bilemiyorum ama ‘bu parayı boşuna veriyoruz’ düşüncesi doğru değildir. Eğer bunu yapmak istemiyorsak; var olan 6 tane jeneratöre ek 6 tane daha alınacak ve taksitte ödenecektir. CTP zamanında, kilowatt saat başına 10 kuruş koyarak 4 tane jeneratör alındı. Bunları yapmak zor değildir. Kabloyla elektrik ülkemiz için çok iyi bir şey olacaktır ve bunu 1994’ten beridir konuşuyoruz. 1994 yılında teknoloji buna imkân tanımıyordu ama şu anda yapılabilir. Burada maliyetin ne kadar yükseleceği konusunda garantimiz olması gerekiyor. Maliyet bir miktar yüksek olsa da kabul edilebilir. Çünkü, güneş enerjisi sınırlarımız ortadan kalkarsa Türkiye’ye biz de elektrik satabiliriz. Fakat bu olsa bile bizim kurulu bir güce ihtiyacımız vardır ve santralimiz orada durması gerekmektedir.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu