Ediz TuncelKıbrısKöşe YazılarıManşet

Kutlu Adalı ve Marslıların antenleri

Sedat Peker Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili bir öttü, pir öttü, Türkiye’nin gelmiş geçmiş iktidarları ve geçmiş olayların başrol oyuncuları zangırdamaya başladı, ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırdı… Sedat Peker Kutlu Adalı’yı “halletme” görevini kardeşine verdiklerini açıkladı, kardeşi de bunu onayladı. Aslında bütün dünyada bu tür işler “olağan” işler. Türkiye emperyalist güçlerin çıkar çatışmalarının tam ortasında yer alan bir ülke. Her dönemde, başta Amerika olmak üzere emperyalistlerin organize ettiği terör örgütleriyle içlı dışlı olmuş, çatışıp durmuş, ve halen de çatışıyor, bu gidişle çatışmaya da devam edecek. Devletin resmi güvenlik güçleri gerek yurt içinde gerekse yurt dışında elçilik mensuplarına, ileri gelen iş insanlarına, devlet görevlilerine, askerine, polisine, sıradan vatandaşlara saldıran emperyalizmin uşaklarına karşı elbette ki elinden gelen her şekilde, resmi veya gayrı resmi şekilde karşı koymakla, cevap vermekle mükelleftir. Bu bir etkiye tepki meselesidir ve ülke ve toplum bütünlüğüne karşı ortaya çıkan silahlı bir tehdidin nasıl savuşturulacağı da duruma göre belirlenir. Emperyalizmin uşağı bir terör örgütü veya bir mafya çetesi gider de yurt dışında konuşlanırsa ve konuşlandığı yerde korunursa, kendini güvende hissederek sürekli oradan saldırı yaparsa, devletin ve vatandaşların güvenliğine tehdit oluşturursa, ona da onu koruyup kollayan işbirlikçisine de kendi yöntemiyle konuşlandığı yerde cevap verilir, ta ki hesapları görülene veya korkup da deliklerine çekilene kadar… Bu da saldırı altında olan bir devletin en doğal hakkıdır, saldırana hakettiği şekilde resmi veya gayrıresmi unsurlar tarafından hakettiği şekilde cevap verilir. Ancak Kutlu Adalı cinayetinde Sedat Peker’in artık şova dönüşen açıklamalarıyla işin boyutları aniden sarpa sardı, bugüne kadar rayında gittiği sanılan tren aniden raydan çıktı. Kutlu Adalı cinayetinin başrol oyuncuları kendi boğazlarına ilmiği öyle bir geçirdiler ki, bu saatten sonra boğazlarındaki ilmik giderek sıkılacaktır. Başrol oyuncularından biri emekli general Galip Mendi, diğeri bir o dönemde korkulan bir isim, Korkut Eken. Galip Mendi konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Adalı’yı öldürenlerin Rum mafyası ya da onlarla işbirliği yapan mafya grupları olduğu kanaatinde” olduğunu iddia etti… Benim kanaatime göreyse bu işi Mars’tan gelen anten kafalılar yaptı, sonra da ortadan ışınlanarak toz oldular…. Ha, eğer iddia edildiği gibi bu işi Rum mafyası ve onlarla işbirliği içinde olan gruplar ellerini kollarını sallaya sallaya yapmışlarsa, demek ki o zaman bizim memleketin askeri ve polisi bostan korkuluğundan başka birşey değilmiş ki çapulcu tayfası ellerini kollarını sallaya sallaya memlekete girip provokasyon olsun, Türkiye ve Kıbrıs Türkünün arasını bozsun diye adam öldürmüşler, sonra da yine ellerini kollarını sallaya sallaya çekip gitmişler… Üstelik de 1996 yılı sınırlardan kuşun bile uçamadığı bir yıl, sınır olayları ve iki taraf arasındaki gerginlik hat safhadayken, güvenlik de hat safhadayken… O yıl benim de askerde olduğum ve sınırın en uç noktasında görevli olduğum, ileri gözetleyici pozisyonunda sınır olaylarından ve gerginliklerden dolayı gece gündüz gözümüz dört değil kırkdört açık, sınırların ne önünden ne de ardından kuş uçurtmadığımız bir yıl… Provokasyonlara anında cevap verdiğimiz, sinirlerin fazlasıyla gergin olduğu, Derinya’da bayrak direğine ağzında sigarasıyla çıkıp da bayrağımızı indirerek şov yapacağını sanan geri zekalının önde gideninin direkten kuş gibi indirildiği yıl… Hatta ve hatta, Rum polisi de bunların elinden o kadar usanmıştı ki, Larnaka yolunda, tam da Limya köyünün güneyinde, polis özel harekat aracını durdurmuşlar, araçtan inen 6 polis ellerindeki elektrikli coplarla o sınır senin bu sınır benim gezip de bela çıkartan 20den fazla motosikletli serseriyi fena halde dövmüşlerdi, hem motosiklerleri hem de kendileri yolun ortasında serili kalmış, trafik tıkanmış, Lefkoşa’dan Larnaka’ya gelen araçlar kilometrelerce kuyruk oluşturmuşlardı. Böyle bir zamanda Rum mafyası gelecek de bizim tarafta sırf Türkiye’nin üzerine yıksın diye adam öldürecek de sonra da elini kolunu sallayarak ortadan kaybolacak!!! Vay canına, ne yürek varmış bu Rum mafyasında!!! Adamın ödü patlayası geliyor bu Rum mafyasından ve var olduğu iddia edilen işbirlikçilerinden… Demek ki güvenliğin en yüksek seviyede olduğu bir zamanda bile, üstelik de Galip Mendi gibi Jandarma Genel Komutanlığı’na kadar yükselmiş birinin Kıbrıs’ta görev yaptığı zamanlarda bile, herifler burada cirit oynatıyormuş da haberimiz yokmuş!!! Korkut Eken de diyor ki yaralı PKKlılar KKTC’ye geliyormuş da Rum tarafına geçiriliyorlarmış! Vay da ne vay! Biz de bunların varlığına güvenip, başımızda güvenliği sağlayan şahıslar bunlar diye rahat rahat uyuyormuşuz! Ama kapının ardında işler başka şekilde dönüyormuş, meğersem… İddiaya göre emperyalizmin uşağı dağda Türk askeriyle vuruşuyor, yaralanıyor, ta bilmem hangi dağdan, hangi şehirden elini kolunu sallaya sallaya havalanına geliyor, limana geliyor, uçağa, gemiye atladığı gibi bizim memlekete geliyor, bizim polisle asker de herhalde alemin ahmağı ya da işbirlikçisi ya, havalanında bunların önüne kırmızı halı seriyor, memlekete sokuyor, sonra da birileri bunları tedavi olsunlar diye Rum tarafına geçiriyormuş… O geri zekalılar da hazır uçağa, gemiye kadar binmişken tedavi olacak başka yer bulamamışlar, tutuyorlar yolu, bizim buralara geliyorlar!!! Kardeşim, hazır atladın uçağa, bindin gemiye, bari bir Avrupa turu yapsana, hem tedavi olursun, hem de bir elinde viski, diğer elinde karpuz dilimi, havuz başında tatil yaparsın, ne işin var KKTC’de!!! Palavraya bak, hizaya gel… Üstüne üstlük, Korkut Eken bu işten o kadar korkmuş ki, PKK ile çatışma olur diye yanında devletin resmi görevlisi yerine “eleman” getiriyormuş… Palavraya bak hizaya gel… Duyan da sanacak ki PKK KKTC’de sokak savaşları çıkarta çıkarta, suikastler düzenleye düzenleye bir hal olmuş, bizim polis ve asker de nal toplamış… Duyan da sanacak ki sanki Kıbrıs Türkü Rum mafyasının ve PKK’nın işbirlikçisiymiş da birlikte memleketi tımarhaneye çevirmişler… Her laflarında kendilerini batırdıkça batırıyorlar, üstelik de kendi görev dönemlerinde Rum mafyasının ve PKK’nın Kıbrıs’ta cirit oynattığını, elini kolunu sallaya sallaya cinayet işlediklerini iddia ediyorlar… Bir “biz o dönemde bostan korkuluğuyduk, Rumlar KKTC’yi kevgire çevirdi, kusura bakmayın” demedikleri kaldı… İki laf edelim dediler, ne zırvalayacaklarını şaşırdılar, hem Kıbrıs Türkünün, hem polisin hem de askerin şerefini iki paralık ettiler. Denktaş da daha adamın kanı yerde kurumadan Uzi ile öldürüldü diye açıklama yapmıştı!!! Demek ki bizim Denktaş Rum mafyasının çakallarının elinde ne var ne yok, cinayetleri hangi tür silahla işliyorlardı, iyi biliyormuş da anında balistik teşhisi koymuş!!! Boşuna BABA DENKTAŞ dememişler… Bu kadar desteksiz atıştan sonra adama demezler mi, ufak atın da anten kafalı Marslılar da yesin… Nasılsa Kutlu Adalı’yı antenlerine taktı diye Marslılar halletti…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu