KıbrısManşetMüge Günay

Müge Günay Köse yazdı: Evrende Yalnız mıyız? – Sirius’tan gelenler biz miyiz?

Bu haftaki yazımıza Afrika’nın en ilkel kabilesi olan Dogonlarla devam ediyoruz. Dogonlar neden bu kadar önemli diye soracak olursanız, eski tabletleri çözümlemeye, yazıtları arayıp bulmaya gerek kalmadan, günümüzde hâlen varlığını sürdüren bir kabile oldukları ve birinci ağızdan bize bilgiyi aktarabildikleri içindir.

Bakalım, Dogonlar bize “Sirius” hakkında neler söylüyor?

Takvim yaprakları 1930 senesini gösterdiğinde bir Fransız bilimadamı olan Prof. Marcel Griaule Dogonların yaşadığı bölgeye giderek bazı araştırmalar yapmaya başlamıştır. Bir sene sonra yerlilere sorular sormaya başlayan Griaule, Dogon rahiplerinin bir takım bilgilerine erişmeyi başarmıştır ancak geri kalan bilginin sır olmasından dolayı kendisiyle her şey paylaşılmamıştır.

Jüpiter’in uydularını, Satürn’ün halkasını, Ay’daki kraterleri ve nice bilgiyi yüzyıllardır bilen Dogonların bize aktardığı en ilginç bilgi, Sirius’un aslında tek bir yıldız olmayıp A, B ve C olarak üçlü bir sistem oluşturduğu, bir akcüce olan bileşeni Sirius B yıldızının çok ağır olduğu ve Sirius’un yörüngesidir. Bu bilgiler bilim dünyası tarafından ilk etapta kabul edilmediyse de, 2005 senesinde Sirius B’nin görülmesiyle şaşırtıcı bir hâl almıştır. Bu noktada Dogonların bilgisinin bilimden önce neye dayandığı büyük bir soru işareti olmuştur.

Acaba gerçekten iddia ettikleri gibi “yaşam” Sirius B’den mi gelmiştir?

Bu sorunun yanıtı için Dogonlar bize başka neler aktarmış, onları inceleyelim..

Hiçbir alet olmadan kurt başı olarak sembolleştirdikleri Sirius B, Dogonlara göre yaradılışın başlangıç noktasıdır ve Sirius A’nın etrafında dönmektedir. Sirius B’nin hem kendi etrafında hem de Sirius A etrafındaki dönüşü, uzaydaki tüm yaradılışı bir arada tutmaktadır.

Onlara göre yaratılış, Yaratıcı Amma’nın sözüyle hayat bulmuş ve patlayarak dünya yumurtasını oluşturmuştur; Dünya tohumdur! Yani, dünyadaki her şeyin kaynağı Sirius B’den gelmektedir. Dogonların ifadesiyle doğumları, Sirius Sistemi ile güneş sistemimizin evlenmesi sonucu gerçekleşmiştir (buradaki ifade yine semboliktir!).

Sirius A ve B’nin yörünge hareketinin 50 yıllık periyotlar halinde olduğunu bilen ilkel bir kabilenin yıldız hareketleri hakkındaki bilgileri hayret vericidir. Öyle ki günümüz bilimi bile hala Sirius B’nin kendi ekseni etrafında dönüp dönmediğini tespit edememiştir!

Geçen haftaki yazımızdan hatırlayacak olursanız, Neterler de Sirius’tan gelmiştir. Bu noktada Eski Mısır ve Dogonlar arasında benzerlik mevcuttur. Dogonlara göre yeryüzündeki toplumu Nommolar kurmuştur. Nommolar sadece insanlığın yaratıcısı değil, aynı zamanda evrenin gözcüleridir. Onlara göre, Nommo’nun tahtı yeryüzü sularıdır. Bu bilgi de bizi Sümerlere götürmektedir. Öyle ki Anu’nun oğlu Enki, su tanrısıdır ve tahtı suların içindedir.

Sembollere giriş yaptığımız geçen hafta Osiris’in, Sirius B’yi temsil ettiğinden söz etmiştik. Bugünkü yeni bilgiler ışığında ise, Anu’nun da Sirius B’yi temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Farklı uygarlıklar mitleri aracılığıyla, aynı tanrısal özellikleri farklı adlarla yaşatarak “yaradılış bilgisini” bizlere ulaştırmışlardır. Tam da bu nedenle bugüne kadar incelediğimiz mitolojilerde yaratıcılara ait ortaya çıkan özellik, Sirius B ile paralellik göstermektedir (Mular, Sümerler, Eski Mısır ve Dogonlar). Şimdi asıl soruya gelelim;

Beyaz Cüce sistemlerinde (ki Sirius B bir beyaz cücedir) yaşama uygun gezegenler olabilir mi?

Evet… Beyaz cüceler soğuk oldukları için ısı ve ışığı az yayarlar. Tam da bu nedenden dolayı bu sistemde yaşama uygun bir gezegenin olması daha kolaydır.

Öyleyse bir beyaz cüce olan Sirius B sisteminde yaşam neden olmasın? Eğer eski uygarlıkların anlattığı gibi var ise, dünyamıza Sirius B’den gelenler kimlerdi veya neydi? Dogonların bahsettiği ancak hâlâ ispatlanamayan Sirius C’de yaşayanlar olabilir mi? Nitekim Sirius-C’nin varlığı günümüz bilim adamları tarafından doğrulanamasa bile, Sirius-A’ya çok yakın bir yıldızın var olma olasılığı bilim dünyasınca kabul görmektedir.

Mulardan, Sümerlerden, Eski Mısır ve Dogonlardan öğrendiklerimizi toparlayacak olursak; Dünya’daki yaşam Sirius B gezegeni dolayısıyla başlamıştır. Yaşama uygun gezegenlerin Ak cüce sistemlerinde olmasının kolaylığından dolayı, bu sistemde de yaşam olma ihtimali elbette yüksektir.

Sirius konusunu kapatmadan önce Kuran-ı Kerim’de bu yıldızın nasıl geçtiğine bakacak olursak; Güneş’ten sonra adı geçen tek yıldız olduğunu görürüz. Sirius’tan Necm suresinde Şira yıldızı olarak bahsedilir. “Necm”, yıldız demektir ve 49. Ayet şu şekildedir; “ve muhakkak ki Şi’ra yıldızının Rabbi de O’dur.”

Tüm kadim bilgiler ve kutsal kitaplar bize Sirius’u hedef gösterirken, belki de asıl sormamız gereken soru şudur;

Sirius’tan gelenler bizler miyiz?

Merak ettiğiniz konularla ilgili bana ulaşmak isterseniz [email protected] mail adresinden iletişime geçebilirsiniz.

Önümüzdeki hafta yeni bir konuda görüşmek dileğiyle. Sevgiyle kalın..

Diğer Haberler

Başa dön tuşu