KıbrısManşet

Öztabay: Düşünce ve ifade özgürlüğünün karşısına hapis cezasını koyarak bir noktaya varılmaz

 

Toplumcu Demokrasi Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Avukat Ayşe Öztabay ile ülke gündemine dair konuştuk.

Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Avukat Ayşe Öztabay, ifade ve düşünce özgürlüğünün ülkemizde Anayasa, mevzuat ve yasalar da yer aldığını ve bu haklara yönelik kimsenin bir müdahalede bulunamayacağını söyledi.

Ceza Yasasını da değerlendiren Öztabay, Ceza Yasası tahtında açılan davaları doğru bulmadığını ceza yasası tahtında açılan ceza davalarının sonucunda verilen cezalarda kişi hapse de gönderilebileceğini belirtti.

İskele’de yaşanan cinayetle ilgili de görüşlerini paylaşan Öztabay, bireyin korunmasının devletin kendi politikası olarak vazifesi olduğunu hatırlattı.

ÖZTABAY: “DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KARŞISINA HAPİS CEZASINI KOYARAK BİR NOKTAYA VARILAMAZ”

Redaksiyon: Növber GÜRTAY – Röportaj Muhabiri: Su ÜÇÜZ

“Cumhurbaşkanı seçimlerinden itibaren irademizi kullanırken yapılan saldırıların farkındayız”

Hukuk devletine giden yolun en önemli halkası ifade özgürlüğüdür. Son yıllarda ülkemizde sendikacılar, gazeteciler, hukukçular ile insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkan tüm kesimlere iktidar odakları tarafından çeşitli davalar getiriliyor. Son olarak, Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’e 10 yıl hapis istemiyle ceza yasası kapsamında dava okundu. Sizce hukuk devletinin gerekliliklerine uygun hareket ediliyor mu?

“Uzun zamandan beridir ülkemizin ve bizim irademiz üzerinde tahakküm kurulmaya çalışılıyor. Aslında yıllardır devam eden bir baskı vardır. Cumhurbaşkanı seçimlerinden itibaren irademizi kullanırken yapılan saldırıların farkındayız. Kişinin iradesini beyan etmesi ve kendi düşüncesini inancıyla birlikte ifade etme en doğal haktır. Bu hakka yönelik hiçbir saldırıyı kabul edemeyiz. Anayasa, mevzuat ve yasalar da bizim bu hakkımıza kimsenin müdahale edemeyeceğini belirtiyor.  Düşünce ile ifade özgürlüğümüzün olduğu yazıyor. Herhangi bir insan ilişkisinde ifade edilen düşünce diğer kişiyi rahatsız etmiş olabilir.  Rahatsızlığa ilişkin elbette rahatsızlık duyan kişi hukuken hakkını arayabilir. Fakat ceza davası tanzim edilerek yapılması kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü Ceza Yasası tahtında açılan ceza davalarının sonucunda verilen cezalarda kişi hapse de gönderilebilir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün karşısına hapis cezasını koyarak bir noktaya varılamaz. Bu tutum düşünce ve ifade özgürlüğünü baltalar. Kişinin korkmasına ve sesinin kısılmasına neden olabilir.”

“Ceza Yasası tahtında gazetecilere açılan davaları doğru bulmuyorum”

Gazetecilerin Ceza Yasası tahtında yargılınıyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yasaların yenilenmesi konusunda düşünceleriniz nedir? Sizce gerekli midir?

“Yakın zaman dilimi içerisinde birçok basın yayın kuruluşuna ve gazetecilere birtakım davalar getirildi. Son olarak Basın-Sen Başkanı gazeteci Ali Kişmir’e gelen ceza tahtında açılan dava tepkilere neden oldu. Ceza yasası tahtında gazetecilere açılan davaları doğru bulmuyorum. Bununla birlikte kesinlikle yasaların revize edilmesi gerektiği düşünüyorum. Çünkü, yasalar bu şekilde iken çağdaş hukuk düzenin içinde yer alamaz. Yasama tarafından çağdaş prensipler, evrensel değerler, halkın ihtiyaçları göz önünde bulundurularak; fikir, irade, düşünce özgürlüklerine zarar vermeden çağdaş bir adım atılması ve düzenleme yapılması gerektiği inancındayım. Şu an da ceza yasamızın çağdaş bir pozisyon da olduğu söylenemez.’’

“Yürütülmekte olan davanın içeriğiyle veya sanıkları ile ilgili kişilerin aleyhinde haberlerin yansıtılmaya çalışılması doğru değildir”

Davaların basına yansıma şekilleri konusunda düşünceleriniz nedir? Fazla yönlendirmeci bir dil kullanıldığını düşündüğünüz zamanlar oluyor mu? Bir taraftan cinsiyetçi ve taraf bir medya var. Diğer taraftan tam bunun karşısında durmak için çaba gösteren medya vardır.  Bu konuda neler söylemek istiyorsunuz?  Basının tutumu ülkedeki dava süreçlerini etkiliyor mu?  Etkiliyorsa bunun sonucunda bahseder misiniz?

“Davaların, zanlıların veya dava konularının kamuoyu ile paylaşılma noktası oldukça sıkıntılıdır. Cinsiyet eşitliği, insan ve evrensel değer odaklı bir avukat olarak tek başıma bulunduğum platformlarda, bünyesinde bulunduğum Toplumcu Demokrasi Partisi olarakta birçok kez eleştirdik. Kamuoyu ile paylaştığımız insan hakları ve evrensel değerlere uygun bir dile getirilmesiyle birlikte bunun nasıl yapılacağı konusunda gerek hizmet içi eğitim gerekse farkındalık çalışmalarının arttırılması gerektiğinin altını çizdik. Özellikle cinsiyet eşitsizliğini tartışırken şiddet içerikli veya şiddetin uygulandığı iddia edilen haberlerin sunumu esnasında absürt cümlelerin kullanılması toplumu farklı yönlendirdiği kanaatine vardık. Bu şekilde yapılan haber sunumlarının kadına şiddet olaylarını arttırdığını veya şiddet girişimlerinin yaşandığını belirttik. Çoğu zaman reytingini arttırmak uğruna korkunç ve yanlış tanımlarda bulunulduğunu defaatle söyledik.

Yürütülmekte olan davanın içeriğiyle veya sanıkları ile ilgili kişilerin aleyhinde haberlerin yansıtılmaya çalışılması doğru değildir. Masumiyet karnesi doğrultusunda kişinin suçu ispatlanıncaya kadar masum olduğunun altını çiziyor ve daima söylüyoruz. Ancak, reyting veya izlenme sayısını arttırmak için bunlar sıklıkla aktarılıyor. Kaza yapan kişilerin, olay mahallerinin canlı yayında aktarılması veya buna benzer aileler üzerinde infial yaratacak olayların aktarılmasının hiçbirşeye hizmet etmediğini ve faydalı olmadığının sürekli söylüyoruz. Birtakım değerler göz önünde bulundurularak yayınların yapılması, mahkemelerde konuşulanlar dışında yoğun içerikte olan haberlerin paylaşılması kamuoyunu yönlendirecektir. Şiddete ilişkin davalarda konunun masumlaştırılmaması gerektiğinin, kadına karşı şiddet vakalarının ataerkil bir düzende yaşarken ve hali hazırda her üç kadından birinin fiziksel şiddete maruz kaldığının raporlandığı bir dönemde yaşarken şiddet olaylarının gerçeğinin kamuoyuna yansıtılması gerekmektedir.”

Ülkeyi derinden etkileyen İskele’deki cinayete ilişkin düşünceleriniz nedir? Sizce güvenlik görevlisi olacak kişilerde ne gibi özellikler bulunmalıdır? Burada devlete düşen sorumluluklar nedir?

“Birilerinin bakımını üstlenmeyi taahhüt eden, güvenliği sağlayıcı olduğunu söyleyen kurumlar sağlık kurumları veya birçok alanda çalışma yapan noktaların bünyesinde çalıştıracakları insanların konu ile ilgili yeterli donanıma haiz olduğunu gösteren bir takım evrak veya tecrübelerin var olduğunu teyit etmeleri gerekiyor. Bizim ülkemizde maalesef herkesin her şeyi yapabilirim noktasında bir güveni var ve bu aslında bana göre oldukça yanlıştır. Siz kendinizi o işi yapabiliyor olarak görebilirsiniz fakat bunun devlet nezninde yeterliliğinizin teyit edilmesi gerekiyor. Son yaşadığımız olay bu durumu suyun yüzeyine çıkardı. İskele’deki vakada kontrolsüz güç kullanıldı ve kişiye ağır bir şekilde müdahale edildi. Bu da bir kişinin hayatına sebep oldu. Ülkede ben bunu yapabiliyorum dedikten sonra talip olursanız o işe alınabiliyorsunuz. Güvenlikle görevli olan kişinin psikolojisi, soğukkanlılığı, olaylara bakış açısı ve kültürel bakış açısı gibi birçok konuda donanımlı olduğuna dair testlerden geçmiş olduğuna ilişkin evrakları olması ve bu işi yapabileceği garantisinin alınması gerekiyor. Fakat ülkemizde hiçbirşeyde olmadığı gibi bu konuyla ilgili de bir denetim yoktur. Bundan dolayı olaylar meydana çıkınca ve geriye dönüşü imkânsız hal alınca biz birkaç gün konuşuyoruz. Şu an da en azından güvenlik şirketleri ile ilgili çalışanların yaşı, durumu, psikolojisinin derhal denetlenirse halka bu durum güven verecektir.

Çünkü, KKTC Anayasası’nda bireyin güvenliğini, sağlığını, eğitimini ve bu toplumun huzur içerisinde yaşamasını devletin garanti ettiği ifade ediliyor. Ben gittiğim herhangi bir yerde öldürülebiliyorsam, yollarda şu anda gerekli donanım olmadığı için sürücü hatası olmadan ölebiliyorsam, ekonomik olarak güçsüz bir duruma geliyorsam ve bunlar olurken devlet kayıtsız kalıyorsa benim toplumsal olarak güvenim zedelenir veya toplumsal huzurum kalmaz. Dolayısıyla, tüm bunların büyük bir kısmının devletin kendi politikası olarak bireyini koruma vazifesi olduğunu düşünüyorum ve bu anlamda da yetersizliklerin olması bizi her gün daha da geriye götürdüğünü açık olarak söyleyebilirim.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu