KıbrısManşet

Yazgan: Kıbrıs’ta TSE standardında belge alan ilk firmayız

Kıbrıs Arena-Su Üçüz

Su sektöründe ismini kaliteli ve sağlıklı üretim yaparak duyuran Hediyem Su, ülkenin en önemli ihtiyacını karşılıyor.

“KIBRIS’TA TSE 266 STANDARDINDA BELGE ALAN İLK FİRMAYIZ”

Hediyem Su Üretim Müdürü Mehmet Akif Yazgan, şirketin çalışmalarından bahsederek ülkedeki denetim konusuna değindi.

‘’Hediyem Su’yu Kıbrıs’ta bir numara yapma hedefi ile çalışıyoruz’’

 Hediyem Su’nun çalışmalarından bahseder misiniz?

“Yaklaşık 5 yıldır Hediyem Su’da Müdürlük görevini üstlenmekteyim. Markamız Hediyem Su’yu ada çapında yayabilmek, her noktaya ulaştırabilmek, raflarda tanınabilirliliği artırmak için ekip arkadaşlarımızla beraber çalışıyoruz. İdari bölümde, satışta, üretimde bir çok arkadaşımız var. Hep beraber, bir takım çalışması halinde üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz. 

Hediyem Su’yu Kıbrıs’ta bir numara yapma hedefi ile çalışıyoruz. Kıbrıs’ta TSE 266 standardında belge alan ilk firmayız. Bu doğrultuda her yıl TSE kurumu bizi  denetlemeye tabi tutuyor. Geliyorlar, çalışmalarımızı izliyorlar ve hazırladıkları raporları Türkiye’ye götürüp, standartların içerisinde miyiz dışarısında mıyız diye kontrolünü yapıyorlar. Bu sonucun doğrultusunda belgelerimiz ya yenileniyor ya da askıya alınıyor. Bugüne kadar böyle bir sıkıntımız olmadı. Üzerimize düşen görevlerimizi en iyi şekilde çalışarak yaptık. Kalite anlamında halkımıza standartların üzerinde hizmet verebilmek için çalışıyoruz.”

“Hammeddeyi kalitesi kabul edilmiş büyük firmalardan alıyoruz”

Hediyem Su ne zaman kuruldu?

“Hediyem Su, 2010 yılında aile şirketi olarak kuruldu. Hediyem ismi Hayri Küçük’ün vefat eden kızının adı. Şirket ortaklarından Hayri Küçük bey kızları vefat ettikten sonra damadı ile beraber evladının anısını yaşatmak üzere önce tankerle, sonra damacana dolum yapıyordu. 2012 yılından itibaren damacana, bardak ve pet alanında üretim faaliyetlerine başladılar. Bu süreç içerisinde başta başka isim altında üretim yaparken sonradan ismini Hediyem Su olarak değiştirdi. Piyasa koşulları şartlarında şirketimize zarar gelmeyecek şekilde diğer üretici firmalar ile rekabet etmeye çalışıyoruz. Piyasada ayakta kalmanın birinci şartı hedefi belirleyerek, doğru rekabet koşullarında hizmet sunmaktır.

Tüm bu çalışmalarımızın yanı sıra girdi noktasına baktığımız zaman suyu sunmak için hammmade olması gerekiyor. Türkiye ve KKTC’de bu tarz kullanılan hammaddesel ürün yok. Bulabildiklerimizi buradan almaya çalışıyoruz. Diğer malzemelerimizin hepsi Türkiye’den geliyor. Burada hammadde üreten birisi yok. Hammaddeyi kalitesi kabul edilmiş büyük firmalardan alıyoruz. Dolayısı ile fiyatlar önemli ama kalite de önemli. Bizim için birinci etken kalite sonra da fiyattır. Her ikisini birden değerlendirerek bir analiz yapıyoruz ve bayilerimiz üzerinden dağıtım yaptığımız için ağırlıklı olarak, ona göre kar marjımızı dengede tutup piyasa rekabet koşullarında su üretmeye çalışıyoruz.”

“Standartlaşmak için her türlü çabayı gösteriyoruz”

Sektörde çok firma olması doğru mudur ?

“Piyasada çok firma olmasından ziyade bu işi nasıl yaptıkları önemlidir. Her şey usulüne uygun yapılıyorsa sıkıntı yok. Ayakta kalabilen, güçlü kalabilen devam eder. Ama rekabet şartlarında farklı şekilde çalışıp, piyasayı kırmak veya müşteri bulmak adına kalitesi doğru orantılı olarak ucuz fiyatlara inip, her tarafı ele geçirme noktasında kalitesiz üretiyorsa tüketici zaten gerekli değerlendirmeyi yapacaktır. Bizler bugün Sağlık Bakanlığı’nın vermiş olduğu standartlara ve denetlemenin isteklerine göre kendi gıda mühendisimizi istihdam ediyoruz. Standartlaşmak için her türlü çabayı gösteriyoruz. KKTC’de Sağlık Bakanlığı’ndan ilk üretici belgesi alanlardan bir tanesiyiz.”

Ülkemizdeki denetim ne noktadadır?

“Sağlık Bakanlığı sürekli olarak aylık denetimler yapıyor. Numune alıyorlar. Piyasadan nasıl yapılıp yapılamaz noktasını bilemem ama bizim fabrika anlamında normal rutinler vardır. Ayrıca arada yaptıkları denetlemeler de vardır. Bu denetimlerde üretici belgemizin güncelliği kontrol edilir. Uygun gördükleri takdirde o belgeyi yenilerler. Ya da bir eksiğimizi görürlerse uyarırlar. Eğer eksiğimiz varsa düzeltmemizi yaparız. Burada baktığımızda bir belge veriliyorsa bu belge birkaç firma için olmamalı. Bu işi yapanlar belgeyi alıyor ise, alması gerekenleri de almaya zorlamak gerekir. Sağlık Bakanlığı’nın üretici belgesi verdiği ve denetimleri geçenler bu işi yapması gerekmektedir. İzin verdikten sonra takip de edilmelidir. Bizler firma olarak üretimimizin tüm aşamalarını ve kullandığımız malzemeleri Devlet Laboratuvarı’na numune olarak verip, gerekli kontrolleri yaptırırız. Çıkan sonuçları da müşterilerimizle sosyal medya hesaplarımızdan paylaşıyoruz.”

“Maddi ve manevi olarak damacana su almak çok daha sağlıklı ve karlıdır”

Son yıllarda gördüğümüz yaygın bir şey vardır ki evin su sistemine arıtma sistemi yapıyorlar. Bu ne kadar sağlıklıdır?

“İş biraz politik, siyasi bir hal aldı. Yani birilerini karşı karşıya getirme durumu doğdu. Tabi eğer o sistemi evinize kuruyorsanız ideal bakımlarını sürekli yapmanız gerekir. Analizlerini de yapmanız gerekiyor. Yani aldığınızda güvenle içiyorsanız sorun yok ama kafanızda sürekli bir soru işareti varsa tahlile götürmeniz gerekir. İşin mali boyutuna baktığınızda; buradaki ürünlerin tümünün kimyasal analizlerden de geçtiğini ve size bir sağlık taahhüdü verdiğimizi düşünürseniz maddi ve manevi olarak damacana su almak çok daha sağlıklı ve karlıdır. O cihazlar ilk anda fiyat yüksek veya düşük gelebilir. Ama şebekeden eve gelen sularda klor olmadığını biliyoruz. Filtreye girdiği zaman, mikropların öldürülmesi adına klor dolaşımdaki dengeyi de bozabilir. Ayrıca karbon filtresinde sorun yaratabilir. Eğer o özelliğini kaybederse -karbon filtresi klor elenmeden suyu almış olursunuz. Benim kendi evimde yok. Almayı da açıkçası düşünmüyorum.  Bu cihazların kalitesi ile alakalı değil. Ben buradan ürünü bedava almıyorum. Buranın müdürü de olsam, bende paramla satın alıyor evime götürüyorum. Damacana ve içme suyunu kullanıyorum. Birçok insan bu cihazlardan aldı ve elden çıkarttı onu da biliyorum. İlk süreçlerde uygun olabilir. Almayalım demiyorum. Öyle bir iddiam yok. Tamamen onu kullanan insanın o cihazdan memnuniyetine bağlı. Firmaları da önemli. Arıtma sistemlerinin evlerdeki daha küçük işlevli halleridir. Biz burada “arıtma” yaparken, değer olarak mineral anlamında içilebilme özelliği olmayan, kimyasal minerallerin atık olarak dışarı atıyoruz. Ama evlerde kullandığınız o lavabo altı kullanım cihazlarında suyu direkt süzer ve dolayısı ile içerisinde filtreler vardır. Bu filtreler üzerinde bakteri tutar. O suya ne kadar bakteri olarak yük taşıdığı önemli. Eğer yoğun bir bakteri varsa suda, bu sefer o flitleri çok daha sık değiştirip, kendi sağlığımız açısından ona göre hijyen sağlamak gerekecektir. Tabi “filtre fiyatı şudur, pahalıdır, 1 yıl kullanırım v.s.” dediğinizde o zaman bu cihazın da etkinliğini kaybediyorsunuz. O noktada bakteri anlamında su da içebilirsiniz.

Biz burada gıda mühendisi ile sürekli denetim yapıyoruz ve öyle bir şey olsa anında müdahale edebiliyoruz. Bizde öyle sıkıntılar yaşanma ihtimali yok. Kaldı ki birçok firmada bizdeki kadar sıkı denetim de yoktur. Hepsinde yoktur demiyorum çünkü kimisi dışarıdan da destek alabiliyor. Kimisi haftada 1-2 kez destek çağırıyor. İstihdam yapmıyor. Gıda mühendisine verilecek maaş konusunda rekabet alanında öne geçmeye çalışıyor. Ama bu da kalite düşürüyor. Piyasa koşullarında fiyat rekabetinde bunlar çok önemli etkenlerdir. Bu şekilde maliyeti düşürmek için uğraşan firmalar da var.”

Peki fiyatlandırma politikası nedir ?

“Fiyatlandırma politikasını iki başlıkta değerlendirebiliriz. Birincisi işçi maliyetleri ikincisi ise hammaddenin döviz karşılığı temin edildiği için yarattığı gider ve kur farklı oluyor. Çünkü anlık fiyat değişikliğini siz üretici olarak yapamıyorsunuz. Ekstra fiyat artışı olmadığı sürece siz de yükseltemiyorsunuz. Hammaddenin de kendi maliyetleri ve üretim maliyetleri önemli etkendir. Döviz etkeninin de hareketliliği de önemlidir. Belli bir bütçe hazırlarken döviz kurunu Merkez Bankası’nın öngörülerine göre bir noktada diyoruz ki “şu noktada bütçeyi ayarlayalım”. Mesela bugün dolar kuru 18 TL ise biz 19 TL’ye sabitlenir ama ertesi gün o doların 20 TL olacağını biliyoruz. Siz içindesinizdir. Bu şekilde hesaplanır. Tabi bu hesap da ne kadar uzun ömürlü kalır ayrı mesele. Dövizde fazla hareket olmadı diyelim. Bu defa da hammaddenin borsadaki arz-talep dengesi de mevsimsel fiyatları yükselebilir. Sezon burada etkendir. Mesela Mayıs ayından itibaren yaz döneminde talepler yükselir. Fiyatları firmalar artırır. Hammadde fiyatı artar. Düşmeye başladığı zaman da ona göre fiyatlar geriye doğru günün şartlarına göre ayarlanır. Hiçbir zaman geçen yılbaşı aldığımız fiyatla aldığımız fiyatla bu yılbaşı alınmaz. Yıl sonunda bu fiyatlar yazın getirdiği fiyatlarda en üst seviye neyse onun bir miktar daha altına fiyatlar geriler. Bu noktada da tamamen stok maliyeti ile bağlantı yapabilirsiniz. Bu de ekonomik güce bağlı. Peşin para bulup stok yapmak da sıkıntılıdır. Bunların tümü birleştiği zaman ortaya maliyet dediğimiz rakam çıkıyor. Bu işin üretim kısmıdır. Bir de dağıtım maliyeti de var. Tüm bunlar hesaplanır ve rakam çıkartılır. Bunun bir de piyasaya yani markete nasıl çekileceği sorunu var. Benim ağırlıklı olarak damacana ve pet ağırlıklı bayii ağım var. Onlar aracılığı ile sunuyoruz. Ayrıca kendi dağıtım ekibimiz de var. Onlar daha çok toplu götürmesi gereken yerlerde kendi ekibimiz götürüyor. O noktaya baktığımızda işin araç maliyeti ve giderleri; yakıt giderleri ayrıca araç servis maliyetleri ve bunların canlı maliyeti etkileyen etkenler var.”

Piyasaya verdiğiniz fiyatı makul diyebiliyor musunuz?

“Şu anda aslında tam da sınır çizgideyiz diyebilirim. Yani bu yaşadığımız sıkıntılardan sonra da pek öyle çok yüksek paralar kazanmaktan ziyade -ki su işinde o kadar düşünülen kadar yüksek rakamlar yok- akıllı çalışmak gerekiyor. Ancak da zarar etmeden gidebiliyorsanız ve tüketicimize yerli alternatif faaliyetler de sunabilmek için de para kazanmanız gerekiyor. Mesela cam şişe üretme projemiz var. Makine getirmek önemli değil ama ürünler çok pahalı. Bugün cam şişenin yüksek bir maliyeti var. Bu da tamamen hammaddenin kendi maliyetinden kaynaklı. Bunun üstüne kapak yani metal anlamında fiyatı da yüksek bir maliyet. Ama içindeki su yine ayni. Burada sorun algı sorunudur. Tüketici memnuniyeti söz konusu olduğu için bütçesine göre o da istediği ürünü alabilir. Bu konuda da çalışmalarımız var. Umarız en kısa zamanda hayata geçirebiliriz. Buradaki sorun sunum sorunudur. Bundan para kazanıp da iyi olacak mantığı ile değil ama cam şişe koymak adına çalışmalarımız var. Hazırlık aşamasındayız. Hem market rafında hem otel, restoran gruplarında olsun talepler geliyor. İstek var, piyasası var. Herkesin aldığı noktaya göre sunum yapacağız.”

Diğer Haberler

Başa dön tuşu