Candaş ÖzerKöşe Yazıları

Candaş Özer Yolcu: Annem, Elmalı şeker, çocuk ve gelecek

Saçma sapan eleştirilsem de.. Bir çocuğun elma için ağlamasını dert edindim, evet. 
Çünkü iyi beslenmeyen bir nesil, zeka yönden de beslenemez. 

Dolayısıyla da mevcut adaletsiz, kötü ve zeka yoksunu bu düzen berdevam eder!!

Bazı çocuklar canının çektiğini yiyor, diğerleri yemiyorsa, düzenin çarpıklığı ve azılılığı devam edecek demektir. 
Etmesin efendim. 

Tüm çocuklar eşit şartlarda yetişsin, aynı standartlarda yaşasın.. 

Eğer bir memleketin çocuğu gönül almanın simgesi elma için ağlıyorsa!
O memleketin geleceği de  gönül kırıklığından başka bir şey değildir. 

Size kendi çocukluğumun elma hikayesiyle ne demek istediğimi anlatacağım. 
Hem de Elmalı şekeri üzerinden..

Elmalı şeker yediniz mi hiç? 
Şimdilerde pek yok, ama benim çocukluğumda vardı. Babam çok cömert, annemse fazla ihtiyatlıydı. 
Annem şikayet sebebi, babam şikayet merciiydi hep.

Babayla kral gibiydim, anneyle, terbiyeli, her gördüğünü istemeyen uslu bir çocuk olmalıydım, zorundaydım. 

Küçük bir çocuktum, 10 yaşında en fazla. Lefkoşa’daki bazı çeşmelerden su içebiliyorken  hala..

Annem ve ben, önce hastane işimizi halleder. Sonra İskan Dairesi’de çalışan babamı ziyaret ederdik. Babamın kesesinden Yenişehir ışıklarındaki Vasvi’s’de güzel bir yemek yerdik. Oradan da annemle Arasta çarşısına yürürdük. 

Çarşıdaki işimiz bitti!
Otobüs durağımız, Selimiye Camii’nin Güney cephesindeki, yıkılan, Deveciler Hanı arazisiydi. Annem ve ben otobüste otururken bir adam elindeki camekanlı, muhafaza içindeki elma şekerleriyle çıkageldi. 

Köşede durdu, görüş açımda..
“Eeeeelmalı şekeeeeer, görenin canı çekeeer” cazgırlığında canımı çektiriyor. Çocukluk işte, her gördüğünü tatmak istiyor velet. 
Annem istifini bozmadan oturuyor. 
Bir anneme bakıyorum, bir elma şekerlerine. Hiç oralı değil bizimki! 

Baktım annem aldırış etmiyor. Elma şekeri almasını istedim. Şeker çocukların dişlerini çürütür, dedi. O zaman ben de şekerini değil elmasını yerim, dedim. Evimizde elma var, eve gidince yersin, dedi. 
Ağladım almadı, zırladım olmadı. 

Annem, bana, 1984 yılında, Lefkoşa’da, 10 yaşındaki bana, o elma şekerini almadı ya!
Bugün hala elma şekeri görsem gözlerim dolar, kendimi güçsüz, zayıf ve yenilmiş hissederim. 

Ve bugün, hala, annem bunu hiç yaşanmamış varsayar ve kabullenmez. 

Çok titiz bir kadındır annem, bir nevi temizlik takıntısı var diyebilirim. Hala da öyledir. Bir de geleceğe yönelik çok ihtiyatkar yaşamış bir kadındı ve 72 yaşında hala öyle yaşar!

Babam fazlasıyla cömert, annem gereksizce ihtiyatlıydı. 
Parası falan olmadığından değil ha!
Silkelesen üstünden 9 kişilik yemek parası dökülür. 
Ya ellerimin, üstümün başımın yapış-yapış olup kirleneceği için almamıştır o emalı şekeri bana..
Ya da ihtiyatlı duruşundan ödün vermemek için, bilemiyorum. 

Neden ihtiyat, çocukların geleceği kaygısı ve korkusu. 
Yıllar geçti ben orta yaşa geldim. Peki, bitti mi genç annelerin gelecek kaygısı. 
Maalesef hayır!

Bugün tertemiz üstüm başım, elmalı şekerimi kendim alacak param da var çok şükür. 
Ama, elmalı şekerci yok artık. 
Bir yerlerden bulsam da, gidip satın alabilecek cesaretim yok. 

Neden mi? 

O çocuk ki 10 yaşında umsuluk olmuştur. 

Dedim ya, ne zaman elmalı şeker veya elma görsem içimde 10 yaşında bir çocuk umarsızca ağlar. Titrek bir çaresizlik yaşar. 
Kendini kırılgan ve yalnız hisseder.

Çocukların gereksiz tüketim hikayesi değil anlatmak istediğim. 
Basit, küçük, ucuz olması gereken, faydalı ihtiyaçları ertelenmemeli çocukların..

Ve bir çocuk meyve için ağlıyorsa.  
Annesi göz yaşlarına aldırmaksızın, içi kan ağlayarak çocuğunu sürükleyerek çıkarıyorsa marketten. 
Utansın o memleketi yönetenler Allah aşkına, hakikaten..

Ve bir anne, 2022 yılında, gelecek kaygısıyla, pahalıdır diye, elma alamıyorsa çocuğuna. 
Kopsun o memleketin dingili. 
Dine imana gelsin, Allah’ından koksun yöneteni.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu