Köşe YazılarıManşet

Candaş Özer Yolcu yazdı: Deprem ve imtiyazlıları!

Böylesi bir afet felaketinde bile:

Kurtarılma çalışmaları uzadıkça ve zaman ilerledikçe sabırlar tükenip panik artıyor.

Ayrışmalar, kayırmalar, siyaset, partileşme yaşanıyor, yapmayın.

Yüreğim, spor müsabakasına giden KKTC’li çocuklarımızın ve hocalarının can sağlığına yandığı kadar.

1974’ten beri KKTC kimliği ve kıbrıslı Türk kültüründe Kıbrıs’ta yaşayan, görüştüğü veya hiç tanışma fırsatı bulmadığı, birinci veya ikinci dereceden akrabalarından kaybı olan bizim gibi insanlar için de kanıyor yüreğim.

Adıyaman’da göçük altındaki çocuklarımız gibi. Adana, Osmaniye ve Hatay illerinde. Bir çoğu aynı zamanda Kuzey Kıbrıs vatandaşı olan. insanlarımızın acısına da yanıyor yüreğim.

Bizim vatandaşımız, şehrimiz ve bizim semt insanımız acısı değil bu. Bu topyekün bir acı. Yıkılan şehirlerin toplam acısı.

Yapmayın etmeyin.

Bizim sokak, bizim apartman, benim ailem, benim vatandaşım önce kurtarılsın ayrışmalarından insan nefsini uzak tut ya Rab.

Hırsızlık, yağma, bencillik, hizipleşme, ayrışma, reklam, gösteri, ben yaptım yarışı, siyasi eleştirel yaklaşımın sırası değil.

Asparagas bilgiler, sansasyonel duyumlar, kulaktan dolma iddialar. Doğruluğu veya yanlışlığı teyit edilemeyecek satırlar karalamak yersiz ve vicdansız çıkışların zamanı hiç değil.

Her duyduğunuza inanıp yaymayın.

Her edindiğiniz yardım çağrısı veya feveranın doğruluğundan emin olmadıkça mesnetsizce sosyal medya aracılığıyla yaymayın.

Şöyle bir bakıyorum da:

Kuzey Kıbrıs medyacılığının doğru haber verme yarışında birbirlerini yerme ve küfürleşen ötekileştirme psikozuna girmiş olması ve bu çekişmeye sadece Adıyaman göçük otel odaklı zaman ayırması gazeteci yüreğimi sızlattı doğrusu.

Yapmayın, etmeyin meslektaşlarım birlik olma zamanıdır. Enerjinizi haberde herkesin önüne geçme hırsı yerine, doğru bilgi ulaştırmaya harcayın.

Tek bir noktaya odaklaşma yerine felakete geniş çerçevede yaklaşın.

Toplumsal acının üstüne, kim daha iyi veya kötü gazeteci çamur atmalarının zamanı değil.

Boşa umutlandırıcı veya umutsuzluğa sürükleyici habercilik yaklaşımları yapmayın.

Takipçi toplana uğruna.

Kişisel sosyal medya üzerinden pompalanan yürek burkucu, travma yaratıcı, başkalarının acı ve kaybını hafife alıcı ve veya abartan durumlar dramatize etmeyin.

Can kurtarıp yardım etmenin dışında hiç bir şeyin yarışına veya mücadelesine yanaşılmamalı.

Zaman göçük altında veya bu kış kıyamet soğuğunda Kıbrıslı Türk, Anadolu Kürt, Türk, Arap, Sünni Alevi ayırımı yapmaksızın insana insancıl yardımları sunma zamanıdır.

Hiç bir vatandaş diğer vatandaştan daha üstün, ayrıcalıklı ve imtiyazlı değildir.

Hep söylerim, savaş veya büyük felaketlerde acılarda birleşemeyenler, başarı ve barışta bir olamazlar.

Bizim Kıbrıs’tan devlet eliyle Adıyaman’a giden bir gazetecinin, göçük altından çıkarılan cansız bedenlerin haberini sunduğu esnada.

Kimlik tesbitinin ardından “Şükürler olsun, kayıplar bizden, bizim catandaşımız değilmiş” cümlesiyle insanlığım göçük altında kaldı.

Anlıyorum. Her zaman söylerim acı duygusu en bencil histir.

Bunu kendi aranızda konuşup önce bizim canımız insanımız şeklinde konuşabilirsiniz.

Ve fakat sosyal paylaşımlarınızda bencil duygulara, temennilere yer vermek vicdani değil. 

Tepki, temenni ve umutlarınızı paylaşırken bizdendi, bizden değil, bizim ülkenin vatandaşı ya da değil yaklaşımı etik değil.

Binlerce kayıp ve yaralı varken bu devasa felaketi sadece öğrenci çocuklarımıza indirgemekle toplumsal vicdanımız başka gözlerde yanlış anlaşılabilir.

Şu ana kadar 6000 kişinin hayatını kaybettiği kesinleşen bu devasa felakette.

Kürt, Türk, Arap, Kıbrıslı Türk farketmez, ölen, göçük altında sıkışıp kalmış kurtarılmayı bekleyen herkes, nereli olduğuna bakılmaksızın hepsi insan ve can taşıyor.

Daha hassas, çok daha dikkatli bir yaklaşık ve sabırla dua edelim.

Savaş ve doğal afetlerin can pazarına, toplum vicdanı terazisinde kimse ayrıcalıklı ve imtiyazlı değildir.

Candaş Özer Yolcu

Diğer Haberler

Başa dön tuşu