Ediz TuncelKöşe YazılarıManşet

Ediz Tuncel yazdı: Mafyanın polis, hükümetin Ombudsman derdi

Bizim milletin tuhaf tuhaf huyları vardır.

Yedikleri haltların sonuçlarından ders almazlar, kafalarını inatla duvara vururlar da vururlar.

Senelerden beridir, en azından son altı-yedi senedir, mafyanın ayak takımı basın ve medya gücünün ülke yönetiminde, algı yönetiminde beşinci kol faaliyeti olarak önemli bir güç olduğunu keşfetmiş ve altıncı kol faaliyeti olarak adına mafyatik medya türevlerini yaratmaya başlamıştır.

Böylece mafyatik emellerinin karşısına dikilen herkese mafyatik medya aracılığıyla saldırmaya başladılar.

Sırayla, son yılların tüm polis genel müdürleri ve bazı polis müdürleri bu mafyatik medya saldırılarından nasiplerini aldılar.

Elbette mafyatik medyanın tetikçileri arasında polisin kendi içinden birileri de vardır ki onlara tetikçilik ve algı yönetimi yapmaya çalışırken kullanabilecekleri polis yasalarındaki detayları ve sair bilgileri de veriyorlar.

Yoksa, bir kalbur samanı iki eşeğe pay etmekten aciz bir beyin kapasitesine sahip haraççı rüşvetçi sokak serserilerinin oturup da polis yasalarını veya başka yasaları okuyup da kendi kafalarına göre yorumlayacak halleri ve çapları yoktur. 

Polis teşkilatındaki başlıca hedefleri sıradan polisler değil, önemli görevlerde bulunan ve genellikle uyuşturucu çetelerini, haraççı rüşvetçi çeteleri tertipleyen, üst düzeyde görev yapan ve genellikle de zaman içinde polis genel müdürlüğü mevkisine aday olma potansiyeli olan polislerdir.

Son zamanlarda Türkiye’de faaliyet gösteren, normalde kimselerin okumadığı ama yayınladıkları haberlerin okunması için özel gayret sarfederek tetikçilik yapan ve KKTC polisini hedef alan bir mafyatik yayın organı Güzelyurt Polis Müdürü Zafer Zaifer’i tamamen uyduruk, kıytırık haberlerle hedef aldı.

Ondan önce sırada şimdiki Polis Genel Müdürü Ahmet Soyalan vardı, ondan önce Süleyman Manavoğlu vardı, ondan önce de Pervin Gürler vardı, benim takip edebildiğim…

Hepsine de sırayla medyanın mafyatik kolundan saldırılar düzenlendi.

Özellikle Ahmet Soyalan’a sürekli saldırı yapan bir tanesi en sonunda fena halde çuvalladı, mahkemelik oldu, boyunun ölçüsünü aldı, mafyatik medyayı kullanarak saldırı yapmasının bir bedeli olduğunu anladı, ötekiler de bunu gördüler.

Ancak Türkiye ayağında olanlar buranın yargısından uzak oldukları için uzaktan borularını öttürüyorlar, sürekli hem KKTC polisine hem de özellikle Güzelyurt Polis Müdürü Zafer Zaifer’e saldırıyorlar.

Neden?

Nedeni çok basit, geçmişte Adli Şube müdürü olan Zafer Zaifer’in kıstırdığı kuyruklarının kuyruk acılarından ve polis teşkilatının içinde bu ayak takımıyla yakın ilişkiler içinde olan biri veya birilerinin kışkırtması sebebiyle!!!

Dahası, bölge müdürleri olası Genel Müdür adaylarıdırlar ve polis teşkilatında önemli görevler yapan ve oldukça da tecrübeli bir polis olan Zafer Zaifer de bu potanın içindedir ve güçlü adaylardandır.

Mafyanın kuyruğunu kıstıran bir polis müdürünün Polis Genel Müdürü olması hiç istenir mi!!!

İşte mafyatik medya da bu yüzden türetildi, yaratıldı.

Mafyavari işlerin beline vuran polislere, siyasilere karşı saldırı yapılsın, karalama yapılsın, kara propaganda yapılsın, aleyhlerinde olumsuz algı operasyonları yapılabilsin diye…

Peki, bu mafyatik altı operasyonlarının sonucu ne oluyor!!!

Son yıllarda benim gözlemlediğim, yedikleri her halt, attıkları her iftira, yaptıkları her saldırı ters tepiyor. 

Özellikle Ahmet Soyalan Lefkoşa Polis Müdürü görevindeyken mafyatik ve tetikçi medyadan bol bol saldırı yedi, yılmadı,  Polis Genel Müdürü olduktan sonra polisin Narkotik departmanı uyuşturucuya karşı çok şiddetli bir mücadele başlattı, memleketin altını üstüne getirdi, bu  memleketin boyutlarına göre çok büyük miktarlarda ve envai tür uyuşturucu ele geçirildi,  ve günün sonunda karşımıza çıkan manzara küçük dilimizi yutturmaya yetti.

Dahası, memlekette nerdeyse faili meçhul bir olay da kalmadı.

Geriye, kala kala bir tek Kutlu Adalı cinayetinde azmettiricinin kim olduğu ve tetiği kimin çektiğini bulmak kaldı, onlar da eğer hayattaysa.

Kutlu Adalı cinayetine karışanların hepsi bülbül gibi öttü ama kendilerini koruyacak, kollayacak şekilde, hiç kimse de okudukları hikayeyi yutmadı.

Ancak azmettiricinin kim olduğu ve tetiği kimin çektiği hala belirsiz.

Bu olayın çözülmesi için Türkiye’deki hükümetin de gayreti ve yardımı lazım, aksi takdirde çözülmez.

Bunun haricinde polis örgütünün temizleyemediği, bu boyutta başka bir dosya yok.

Ahmet Soyalan muhtemelen seneye emekli olacak, yerine bir başkası polis müdürü olacak.

Şimdi anlaşılan o ki, mafya bozuntularının tek derdi, Zafer Zaifer olmasın da kim olursa olsun…

Neyse, ta atalarımızdan kalan bir laf vardır, bugün de geçerliliğini koruyor, yarın da geçerliliğini koruyacağa benziyor; it ürür, kervan yürür…

………………

Hem memleketi idare eden yasalarımız ve idari birimlerimiz vardır, hem de o yasaları ve idari birimleri kendi kafasına göre kullanan bir zihniyetimiz vardır.

Bir diğer deyişle, iki cambazı bir ipte oynatmayı inatla becermek ama her seferinde de çuvallamak gibi bir huyumuz vardır.

Devletiz ama bir türlü adam gibi bir devlet olamadık, kendimizi bildik bileli memleketin tüm maddi ve manevi değerleri yönetici koltuklarında olan siyasilerin emrine amadedir, devlet siyasiler ve onların takımdaşları için vardır.

Normal şartlarda, devlet vatandaşı için vardır, devlet ve siyasiler vatandaşın hizmetindedir.

Bizde ise tam tersidir, vatandaş ve devletin tüm maddi ve manevi imkanları siyasiler için vardır, vatandaş ve devlet siyasilerin hizmetindedir.

Yani, devleti yönetenlerin öncelikleri kendi koltukları ve çıkarlarıdır.

Bu yüzden de ta 74den beri devlet yönetiminde fena halde çuvalladık ve en sonunda dibe vurduk, ağzımızı ayaza açtık.

İşte böyle devlet basiretinin tıkandığı durumlarda, devreye Ombudsman girer.

Devletin işleyişini kontrol eden Ombudsman devlet denetçisi rolündedir.

Kıdemli bir yargıç ve çok tecrübeli bir hukukçu olan ve yaklaşık altı sene önce Ombudsman görevine atanan Emine Dizdarlı dönemine kadar Ombudsman’ın varlığıyla yokluğu birdi, kimsenin umurunda olan veya aldırış ettiği bir kurum değildi.

Ancak Emine Dizdarlı döneminde Ombudsman ağırlığını ortaya koydu ve Ombudsman’ın yayınladığı raporlar zaman zaman ortalığı fena salladı, ses getirdi.

Bunun iki sebebi vardı, birincisi Emine Dizdarlı çok saygın ve tecrübeli bir yargıç idi, ikincisi de hazırladığı raporlarda şikayet konularını kılı kırk yararak işliyor  ve konuyla ilgili her türlü hukuki detayı da raporlarına ekleyerek yayınlıyordu, raporlarının eleştirilmesi öyle kolay olmuyordu.

Kimse de zaten kolay kolay karşı çıkamıyordu.

Yayınladığı raporlardan bir tanesinin bir kısmını bizzat kendim eleştirmeme rağmen, yayınladığı raporları sırf meraktan okuyor, yaklaşımını takdir ediyordum.

Şimdi ise Emine Dizdarlı görev süresinin sonuna yaklaşırken, Ombudsman görevine yaklaşık üç sene önce emekli olmuş bir maliye uzmanı olan Ahmet Havutçu’nun atanmasına karar verilmiş!

Cumhuriyet Meclisi Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi, Ahmet Havutcu’nun Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) görevine atanmak için gerekli nitelikleri taşıdığına oy birliğiyle karar vermiş. 

Ahmet Havutçu tecrübeli bir maliyeci, mali konularda kılı kırk yarabilir, ancak iş hukuki konulara geldiğinde, ki Ombudsman’ın sorumluluk alanına giren konuların hemen hepsi de hukuki konulardır,  Emine Dizdarlı’nın kapasitesine yaklaşması mümkün değil.

Herkes kendi konusunda uzman olabilir, ancak Ombudsman’ın görevi genellikle ve ağırlıklı olarak hukuki bir görevdir ve Ahmet Havutçu’nun da bu görevi Emine Dizdarlı kadar etkin şekilde yapması pek olası değildir.

Emine Dizdarlı’nın yerine yaş haddinden iki sene sonra tekrar emekli olacak olan emekli biri değil, en az Emine Dizdarlı kadar etkili ve uzun süreli, altı yıl boyunca görev yapacak ve hukuk kökenli olan birisi atanmalıydı.

Bütün dünyada Ombudsman görevi hukukçulara verilmektedir, çünkü devlet denetçiliği hukuki bir iştir.

Emine Dizdarlı’dan sonra Ombudsman görevine sadece iki yıllığına ve hukukçu olmayan, maliye konusunda yeterliliği olan birinin atanması, doğrudan doğruya, en azından iki yıllığına da olsa,  Ombudsman makamını zayıflatmak, önemsizleştirmek için yapılan bir atamadır.

Kimse kusura bakmasın ama, amaçlanan, Ombudsman makamının hükümetlerin çarpık çurpuk icraatlarına eleştiri getirmemesi, olabildiğince sessiz kalmasıdır.  

Belki Ahmet Havutçu ummadık taş baş yarar tarzında iki yıl boyunca gayretle çalışacaktır, ancak bu konuda pek ümidim de yoktur, memleketin çivisi çıkmış düzeninde belki de başladığı hiçbir işi bitirmeye vakit bile bulamadan tekrar emekli olacaktır.

Muhalefet de bu konuda, hiç kusura bakmasınlar, resmen uyumuştur, hiçbir konuda yerine getiremediği muhalefet görevini bu konuda da yerine getirememiştir.

Devletin ve bağlı kurumlarının yanlış işlerine karşılık halkın çalabileceği en önemli iki kapıdan bir tanesi Ombudsman’dır ve Emine Dizdarlı döneminde Ombudsman ciddi ciddi ağırlığını ortaya koymuş, bu kuruma herkes tarafından belirgin şekilde saygı duyulmuştur.

Şimdi ise, Emine Dizdarlı’nın yerine yapılan atama, bu saygınlığı artırmaya yönelik değil, tam tersine azaltmaya, kurumu önemsizleştirmeye, halkın gözünden düşürmeye yönelik bir atamadır.

Eğer niyet iyi olsaydı, hem iktidar hem de muhalefet bu makama tecrübeli bir hukukçuyu altı yıllığına atardı, biz de iyi niyete inanırdık.

Bu saatten sonra gelen giden hükümetleri eleştirenlere, çivisini çıkarmak için elinizden gelen gayreti gösterdiğiniz devleti kötüleyenlere de kızmayın, artık zerre zırnık da olsa tutar tarafınız kalmadı be refikler.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu