Ediz TuncelKıbrısKöşe YazılarıManşet

Ediz Tunçel: Ar damarı çatladığında

Dehşetini ve sonuçlarını tanımlamak için kelimelerin kifayetsiz kaldığı, sadece insanlarımızı, çocuklarımızı değil, ruhumuzu da sonsuza kadar mahveden 6 Şubat felaketinden sonra içimden tek bir kelime yazmak gelmedi. Cehalet, ahlaksızlık, rant hırsı, her türlü kokuşmuşluk, belki de çok çok az zayiat ve yıkımla atlatılacak bir doğa olayını olabilecek en dehşetli boyutlara taşımış ve bizi mahvetmişti. Öğrencilerimiz, arkadaşlarımız, tanıdıklarımız, çocuklarımız ve daha nice hayatlar mahvoldu gitti. Araba ile bir saatte ulaşabileceğimiz bir mesafeyi aradaki deniz yüzünden gidemedik, çaresizce, yüreğimiz kan ağlaya ağlaya uzaktan seyrettik. Bu dehşet yıkım ve katliamda çok büyük payı olan ve çarık, çürük, kaçak, derhal yıkılması gereken milyonlarca binaya yıllar yılı siyasi rant için af çıkaran AKP iktidarının ve destekçilerinin doğrudan sorumluluğu vardır, ancak iktidarda onlar oldukları için insani adalet onlardan hesap sormayacak, bu dünyada yaptıkları yanlarına kar kalacak…

Sadece günü geldiğinde ilahi adalet hesap soracaktır, o da genelde çok kesin ve net şekilde sorar, amansızdır, öyle de olmalıdır. O günden sonra benim ve daha birçok insanın yaşama sevinci hepten söndü, bitti, gitti. Toplumu esir alan ahlaksızlık, cehalet ve envai tür kokuşmuşluğun olduğu bir yerde insanın yaşam sevinci duyması zaten mümkün değil, bütün bu rezilliklerin sonucu da dünyanın başımıza yıkılması oldu. Daha 6 Şubat felaketinin travmasını atlatamadan, yine zırcahil, ahlaksız ve kokuşmuş mahlukatların sayesinde bölgemizde kan gövdeyi götürmeye başladı. Din sömürüsünden beslenen, insanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan, sapık katiller sürüsünden oluşan bir güruh durduk yerde İsrail’in içine daldı, önlerine gelen sivilleri kadın, çocuk, erkek, yaşlı demeden katletti, kurşuna dizdi. Karşılık olarak da İsrail karşı saldırı başlattı, böylece yedinci Ortadoğu savaşı başlamış oldu. 1960’lar ve 1970’ler Arap-İsrail savaşlarıyla geçti. 1980’ler İran-Irak savaşı ile geçti. 1990’lar birinci Körfez savaşı ile geçti. 2000’ler ikinci Körfez savaşı ile geçti. 2010’lar Arap Baharı dedikleri çapulculuklar ve katliamlarla geçti. Şimdi sıra 2020’lerde, şak diye kana susamış bir megalomanyak sürüsü İsrail’e dalıp, durduk yerde, olası sonuçlarını hiç düşünmeden, görünüşe göre İran’ın kışkırtmasıyla, bir katliam başlattı. Böylece gelenek bozulmadı, her on senede bir Ortadoğu yine kan gölüne döndü, daha doğrusu döndürüldü. Kısacası tarih tekerrür etti ve 2030lara, 2040lara geldiğimizde de edecektir… Tarihten ders almayan, kandan ve cehaletten beslenen bunca ahlaksızın olduğu bir coğrafyada başka bir şey beklemek abesle iştigaldir. Amerika iki uçak gemisini ve elit askerlerden oluşan bazı timlerini İsrail’e gönderdi. Sivilleri kurşuna dizen sapık katiller sürüsü şimdi hem İsrail’in hem de dünyanın en elit askeri gücüyle karşı karşıya gelecek, savaşın bundan sonraki kısmı kanlı katillerin sokak ortasında masum insanları katlettiği bir süreçte ilerlemeyecek, zırcahil çapulcu sürüsü sonuçta darmadağın olacaklar, yaptıkları alçaklığı belki canlarıyla ödeyecekler, belki her zaman yaptıkları gibi sıkıyı görünce tabanları yağlayıp kaçacaklar, ama ne çare ki yüzbinlerce, belki de milyonlarca masum can, çocuk çoluk demeden, her iki taraftan da azap çekecek, hayatını kaybedecek, savaşın travmasını bir kez daha yaşayacak. Körfez savaşlarında Amerikan uçak gemileri ve askerleri bölgeye geldiklerinde süs olsun diye gelmemişler, doğrudan eyleme geçmişlerdi, şimdi yine öyle olacak, kendine Hamas, Hizbullah, bilmem ne tugayı diyen çapulcu sürüleri darmadağın olacak, bu arada da, yukarda belirttiğim gibi, masum halk mahvolacak, bölgeden kaçabilen kaçacak, kaçamayan kırıma uğrayacak. Fanatik dinci çapulcu sürüsü rüzgar ekeyim derken fırtına biçecek ve bu fırtınada maalesef ki hiçbir suçu olmayan birçok Filistinli de zarar görecek. Ve tabi ki, bu süreçte, İsrail ve müttefiklerinin önünden kaçan Filistinlilerin büyük bir bölümünün de çareyi açık hava mülteci kampına dönen Türkiye’ye sığınmakta bulması hiç şaşırtıcı olmaz. Ha, unutmadan hatırlatalım, bugün ve geçmişte AKP iktidarı ve muhalefet Filistinlilere kol kanat geriyor ama, özellikle son yüz yıllık tarihimize baktığımızda ne Filistinlilerin ne de diğer Arapların bir kez bile Türk milletinin yanında durmadığını, aksine hep arkadan ve kalleşçe vurduğunu, her türlü kalleşliği yaptığını, Türk milletinin tüm düşmanlarıyla tarih boyunca işbirliği yaptığını, köşeye sıkışınca da Türk milletinden yardım istediğini söylemeden geçmeyelim… Örneğin yakın tarihe bakarsak, PKK’nın ilk militanlarının sözde din kardeşimiz Filistin Kurtuluş Örgütü denen çapulcuların kurduğu kamplarda eğitildiğini, donatıldığını, silahlandırıldığını, sonra da Türk askerine kurşun sıktığını, bu çapulcular tayfasının Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı, Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’ye karşı Rumları bol kepçeden desteklediğini unutmayalım… İsrail’e ve İsraillilere gelince, Türkiye içindeki sahtekarlık ve sapıklık paçalarından akan, kin kusan, nefretten beslenen, din sömürüsünde sınır tanımayan, Türk ve Atatürk kelimesini duyduklarında tüyleri diken diken olan çakma dindarlar her ne kadar İsraillilerden ölümüne nefret etseler de, son 2400 yıllık tarihte, bu tarihi süreci işleyen sayısız kaynakta Yahudi ya da İsrail milletinin Türk milletine karşı tek bir kötü eylemini, hatta tek bir kurşun sıktığını anlatan tek bir olay bile hatırlamıyorum…

Sadece Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, memleketi ve milleti düşmana satan molla tayfasının Yahudileri ajanlıkla suçladığını gördüm, ama işin özüne bakıldığında, Yunanlılar dahil, düşmanla her türlü işbirliğini yapanlar Anadolu’daki Yahudiler değil, Yahudileri suçlayan ve din sömürüsünden beslenen zırcahil ve ahlaksız din sömürgenleriydi… Türkiye’yi ve Türk milletini arkadan vuran ve her fırsatta bize karşı kin kusan muhterem din kardeşlerimizin yaptıklarının tam aksine, Azerbaycan hariç, tüm Ortadoğu’da, sevgili Arap din kardeşlerimizin tümü Amerikan uşağı PKK’yı desteklerken PKK’ya karşı Türkiye ile tek mücadele eden, PKK’ya en ufak bir şekilde destek vermeyen, Türkiye’yi destekleyen, Azerbaycan-Ermenistan sürtüşmesinde Azerbaycan’ı destekleyen, Ermeni vahşetine hiçbir sempati göstermeyen, aksine Ermenistan’a karşı duruş sergileyen ve Azerbaycan’a her türlü desteği sağlayan bir tek İsrail olmuştu. Bu yüzden de ABD senatosundaki Rum-Yunan-Ermeni lobisi Yahudi lobisiyle hiç anlaşmaz. Zaman zaman Rum tarafı ile İsrail arasında bazı işbirlikleri olmuştur ve halen de olmaktadır, ancak durum dikkatle izlendiğinde, İsrailliler Rum tarafında değil, Türk tarafında, yani Kıbrıs’ın kuzeyinde yerleşmeyi tercih etmektedirler. Elbette bunun da çeşitli sebepleri vardır, olumlu ya da olumsuz, ama bu konuya şimdi girmeyeceğim. Ancak, durum buyken, özellikle bizim tayfanın ne halt etmeye kanlı katiller sürüsünü desteklediğini ve İsrail’i eleştirdiğini anlamak, pek mümkün değil, bu tavırları olsa olsa din sömürgenliğinden beslenmeye doyamamış olmalarındandır.

Şimdi soru şu; akıl tutulmasına uğramış, kana susamış bir çapulcu sürüsünün gaza gelerek başlattığı bu dehşet ve katliam süreci ne kadar sürecek… Hiç şüpheniz olmasın ki bu daha başlangıç, bundan öncekiler ne kadar sürdüyse, bu da o kadar sürecek, ve bir sonraki felakete zemin hazırlayana kadar da durmayacak. Gelelim İran’a, Türkiye’deki laikliği, demokrasiyi ve cumhuriyeti berhava etmek için çok özel bir çaba sarfediyor, bunun için de ne idüğü belirsiz Afganları, ki bunların hemen tümü silahlı Taliban militanlarıdır, ta Afganis’tan alıp, Türkiye sınırına kadar getirip bırakıyor. Bütün dünyanın terör örgütü olarak gördüğü Hizbullah’ı ve Hamas’ı destekliyor, hele söz konusu olan Türkiye, Türk ve Atatürk düşmanlığıysa, bunları körüklemek için bol kepçeden harcıyor. Birkaç gün önce başlayan savaş kendilerini de yakmaya, yıkmaya başladığında dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak, masumlar, özellikle de çocuklar, zırcahil ve ahlaksız tayfasının yaptıklarının bedelini feci şekilde ödeyecek, her zamanki gibi… Peki, bu dehşet gidişat durdurulabilir mi? Durdurulsun diye başlatılmadı, aksine çok daha büyük boyutlara ulaşsın ve Ortadoğu’da devler bir kez daha kozlarını paylaşsınlar diye başlatıldı ve biz dahil, herkes az ya da çok bu dehşetten nasibini alacaktır. Ar damarı çatladığında, kötülük hiçbir şekilde durdurulamaz.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu