Ediz TuncelKöşe Yazıları

Seçimler, reklamlar, gerçekler, zerdaliden düdük…

Çok değil, üç aya kalmadan ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak.

Parayı verenin düdüğünü öttüren, öttürdüğü düdük de zerdaliden düdük türü olunca her seferinde duvara toslayan anketçi müsveddeleri piyasaya çıktı bile…

Hoş, fazla da aldırmamak lazım, onlar gibilerin bazıları bizimki gibi zerdaliden düdük öttürülen çakma demokrasilerde yollarını ancak bulurlar, aksi olsaydı aç kalırlardı.

Memleketteki başlıca adaylara ve dengelere bir göz atalım.

Bu seçimin ikinci tura kalacağı kesindir.

UBP’nin adayının Ersin Tatar olacağı artık kesin gibi.

UBP’nin bu memlekette 35% oyu var ve Ersin Tatar bu oyların tümünü alacak, ikinci tura da kalacak.

UBP gibi köklü bir parti Kıbrıs Türk siyasetindeki her türlü entrikayı bilir ve hesabını kitabını ona göre yapar.

UBP’nin şu andaki hesabı, seçim sonrasında hem Cumhurbaşkanlığını hem de Başbakanlığı elinde tutmaktır, görünen o ki, tutacak da, sonra da hazırlığını yaptıktan sonra erken genel seçime gidecek ve daha da güçlenerek seçimden çıkacak.

Ersin Tatar, en kötü ihtimalle, 30% oy alsa, yine ikinci tura kalacak ve en yüksek oyla kalacak aday olacak.

Onu  20% cıvarında bir oyla Tufan Erhürman izleyecek.

CB Akıncı’nın performansından memnun olmayanlar yeni bir yüz olarak Erhürman’ı tercih ederlerse, alacağı oy 25%lere kadar gider ve bu şartlar altında da ikinci tura Erhürman ve Tatar kalırlar.

CB Akıncı’nın alacağı kesin oy oranı TDP’nin oy oranıdır, o da 7%’dir, bunun ötesindeki ise sadece beklentidir.

YDP’de Erhan Arıklı faktörü var ki bundan sonra seçimlerde kilit parti ve isim olmaya adaydırlar.

Bugün YDP’nin oy oranı 10%-15% arasındadır ve yavaş ama emin şekilde giderek de artmaktadır.

DP’nin bugün adayı Serdar Denktaş olsa da ikinci tura kalması pek olası değil, o da bunun farkında, ancak şansını deneyecek ve son kalan gücünü görecek, söyleyeceği sözü varsa söyleyecek.

Nerden baksanız DP’nin de oy oranı da şu an için 5% ile 10% arasındadır, ki bu oylar da ikinci turda UBP’nin adayına gidecek.

HP’nin durumu şu anda hiç de iç açıcı değil ve seçmeninin önemli bir bölümü uğradığı muazzam hayal kırıklığı nedeniyle Özersay’ı terketmiş durumda, çünkü HP demek, her ne kadar şu anda genel başkan olmasa da, Özersay demek…

Dolayısıyla HP’den kopan oylar büyük oranda CTP ile UBP arasında bölüşülecek.

Mevcut şartlarda, Tatar’ın ikinci tura kalması durumunda, YDP’nin ve DP’nin de oyları Tatar’a gidecek.

En kötümser tahminle bu iki partinin oy oranının toplamı 15%’i bulsa, Tatar 50% ve artıyı rahat bulur.

Bu şartlarda UBP’nin adayı seçimi rahat alır.

CTP’nin adayı da onu biraz farkla takip eder.

Akıncı’nın bu seçimde favori olamamasının, önünün kesilmesinin başlıca üç sebebi vardır.

Birincisi, Derviş Eroğlu’nun imzaladığı 11 Şubat belgesinden sonra hiçbir açılım ve kazanım getirememiş, görevde bulunduğu beş yıl boyunca Kıbrıs sorununda bir milim bile ilerleme sağlanamamıştır, umutlar boşa çıkmıştır, federal devlet ve bağımsız devlet söylemleri arasında duruma göre gidip gelmiştir.

İkincisi ise, görevde kaldığı süre boyunca hep polemikler arasında kalmış, özellikle Türkiye’deki sığ görüşlü siyasetçilerin kendisine karşı saldırılarını, ki bunların kasten yapıldığı da düşünülmektedir, mağdurları oynama açılımına dönüştürmüştür.

Son örnekte, ne idüğü belirsiz birinin, ki kullanılan ismin arkasındaki şahsın da o ismin gerçek sahibi olup olmadığı bir muamma, sosyal medyada kendisine ölüm tehdidi yapmasını mağdurları oynama vesilesi olarak kullanmıştır, mağdurları oynama konusunda hiçbir fırsatı kaçırmamıştır.

Kısacası, mağdurları oynamak için her türlü fırsat kullanılmış, siyasetin reklamlar ayağı bu vesileyle olabildiğince kullanılmıştır.

Kendisine saldırıldığında, savunmada kalmış, mağdurları oynamış, “neden böyle yapıyorsunuz, yakışıksız tavırlarınızla, söylemlerinizle ayıp ediyorsunuz, 450 yıllık bağımızı zarara uğratıyorsunuz, bizim kendi ortak değerlerimiz olan manevi değerlerimize saldırıyorsunuz, sırf tribünlere oynamak için amacını aşar şekilde hakaret ediyorsunuz, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun, Kıbrıs Türkünün duymak istediği bu değildir, ama saygıdır, sevgidir, anlayıştır, gelin bu tarz ve tavırlardan vazgeçin, biz 450 yıl boyunca bu toprakta kendimizden önce hep Türkiye’nin çıkarlarını düşündük, bu tavırlarınız ve söylemleriniz dostu üzer, düşmanı sevindirir, vazgeçin artık…” dememiştir.

Ancak bu kısır döngü, hiç kimseye zerre zırnık fayda getirmemiş, tam tersine, özellikle Türkiye’de iktidarı elinde tutan AKP ve Kıbrıs Türkü arasında gereksiz polemikler ve sinir harbi yaşanmasına ve iplerin daha da gerilmesine vesile olmuştur, ki belki de istenen de budur.

Sonuçta, bulundukları mevkilerde toplum ve ülke menfaatine ele gelir iş çıkaramayan siyasilerin en sık başvurduğu yöntem polemik yaratmak veya polemik yaratılmasına zemin hazırlamaktır, ki siyaset tarihi bunun feci sonuçları olan örnekleriyle doludur.  

Diğer taraftan, bir kesim, Akıncı ile AKP ve destekçisi MHP arasındaki sürtüşmenin tamamen uydurma bir senaryonun ürünü olduğunu, Akıncı’nın AKP ve MHP’nin Kıbrıs politikalarına kusursuz şekilde hizmet ettiğini, dolayısıyla yeniden seçilmesi için Kıbrıs Türkünün bilinç altına kasten algı operasyonları yapıldığını, Kıbrıs Türkünün bir türlü yıldızının pek barışmadığı AKP ve MHP istemiyorsa, o zaman Kıbrıs Türkü için doğru aday Akıncı’dır algısının yerleştirilmeye çalışıldığını da düşünmektedir.

Bu da Akıncı’nın eksi hanesine yazılan bir faktördür, ki bu kesim önceki seçimde Akıncı’yı desteklemiştir ve bu seçimde desteklemeye niyetli değildir.  

Üçüncü sebep, Sn. Akıncı’nın sözde havarisi geçinen, sosyal demokratlığı ve solculuğu kendileri gibi düşünmeyen herkese zıvanadan çıkarak saldırmak sanan ve kendilerine ters düşen herkesi faşist ilan eden bir avuç terbiyesizin yaptıklarının Akıncı’nın önünde duvar gibi durmasıdır.

Geçen seçimde Akıncı’ya oy veren ciddi bir kesim, bu seçimde sırf bu terbiyesiz sürüsünün yaptıklarından dolayı Akıncı’ya oy vermeyecek, çünkü Akıncı’ya gidecek her oyun Akıncı’nın havarisi rolleriyle kendi çarpık zihniyetlerinde olmayan herkese posta koyacaklarını sanan bu terbiyesiz sürüsünü daha da azdıracağının farkındadırlar.

Tek bir oyun bile bazen çok önemli roller oynadığı, hatta tarihi bile değiştirdiği siyaset tarihinde, Sn. Akıncı, kendi ismi arkasına saklanarak aklına estiği gibi sosyal medyada rol kesen bu terbiyesiz tayfası tarafından uğratıldığı zararı net şekilde görecek, bu konuda tarihe bir dipnot daha düşülecek.

Kıbrıs Türkü, artık şu gerçeği de net şekilde farketmiştir; Cumhurbaşkanlığı koltuğundan kimin oturduğu, hangi ideolojinin, hangi siyasi partinin adayının o koltuğu işgal ettiği artık çok da önemli değil, önemli olan o şahsın kalıcı çözüm niyeti ve attığı adımdır ve  Rum tarafının aynı oranda çözüm isteğidir, hatta Rum tarafının çözüm isteği çok daha önemlidir.

Aynı şekilde, ikinci tura hasbel kader kalması durumunda CTP’lilerin bir kesimi de Akıncı’ya destek çıkma niyetinde değildir.

Yerel seçimlerde Lefkoşa’dan aday göstermeyip de TDP’nin adayına destek çıkılmasını, aynı şekilde önceki CB seçiminde CTP’nin adayı Sibel Siber’e destek çıkmayan bir kesimin Akıncı’yı hem birinci, hem de ikinci turda desteklemesini bir kesim CTP’li hiç mi hiç hazmedememiştir.

Dolayısıyla bunların oyları da ikinci tura kalması durumunda Akıncı’ya gitmeyecek, hem TDP’ye hem de Akıncı’ya ikinci bir şans vermemek için karşı adayı destekleyecekler.

Aksi takdirde, solun büyük partisi CTP olacak, ama solun dernek çapından bir milim ileri gidemeyen partisinin adayları da CTP’nin desteğiyle memleketin önemli koltuklarında, önemli mevkilerinde oturmaya devam edecekler.

CTP’nin artık buna katlanması, tahammül etmesi veya daha fazla bu konuda taviz vermesi, CTP’nin siyasi gücünü kırmaktan başka hiçbir işe yaramaz, zaten bir kısım CTP’li bunu hazmedemiyor, dolayısıyla CTP büyük abi olarak küçük kardeşin sürekli can simidi olmayacaktır, bu rolü artık bırakacaktır.

Akıncı’nın seçimde gitmesi demek, erken genel seçimde ortada kararsız duran sol seçmenin ağırlıklı olarak ılımlı solu temsil eden CTP’ye yönelmesi, artık mevcut yapısı siyasi bir dernekten öteye gidemeyen TDP’den de tamamen kopması, can simidiyle ayakta duran küçük kardeşten uzaklaşıp, büyük abinin kollarının altına girmesi ve büyük abi olarak CTP’yi daha da güçlendirmesi demektir.

Bu da, daha sonra CTP’ye hem genel hem de yerel seçimlere daha güçlü şekilde girme ve memleketin en güçlü iki partisinden biri olarak kalma, hatta UBP’nin falsoları neticesinde, Sibel Siber’in döneminde olduğu gibi, tekrardan en büyük parti olma fırsatını da verecektir.

Seçimlerdeki dengeyi kısmen de olsa değiştirecek tek faktör, Sibel Siber’in aday olmasıdır.

Bu saate kadar bir sürpriz yapmamıştır, bizim memleketin buram buram entrika kokan siyasetinden uzak durmayı tercih etmiştir, ancak mevcut adaylar arasında kararsız kalan seçmen için de bir alternatiftir ve ciddi bir alternatiftir.

Ancak aday olacaksa da, çok ciddi bir ekiple yola çıkması ve seçim sonrasında da bir siyasi parti oluşumuna gidilmesi için kolları sıvaması gerekmektedir.

Kısacası, önümüzdeki seçim adaylar arasında geçiyor gibi görünse de, aslında seçim reklamlar, gerçekler ve CB seçimi sonrasında yaşanacak olan genel seçime hazırlık planları ve hesapları arasında geçecektir.

Sonuçta ne derseniz deyin, siyasette entrikaların sonu gelmediğini defaeten gördük, sol gösterip sağ vuranları, sağ gösterip sol vuranları da yıllar yılı gördükten sonra, artık herşeyden ders çıkarır hale geldik ve olayları ilk anda dıştan göründükleri gibi değil, sebeplerini 360 derece analiz ederek görmeye başladık.

Dolayısıyla, zerdaliden düdük anketlerin öttürdüğü artık bizim için sadece vız gelip, tırıs giden bir sestir…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu