Ediz TuncelKöşe YazılarıManşet

TİLKİLERİN TİLKİSİ ve THE END…

Belki de bin kez dosdoğru yazdığım ve anlattığım şeyleri bir de farklı ama aynı kapıya çıkan bir bakış açısıyla yazayım…

Aslında kim bunlar!!!…

Kısa adları AKP veya kendi deyimleriyle AK Parti.

“Eski kurtlar” Ecevit-Erbakan-Demirel-Türkeş döneminin kapanmasıyla, genç nesilden Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’in de çuvallamasıyla ortaya çıkan, daha doğrusu çıkarılan bir alternatiftiler.

Şubat 2002’de kuruldular, Aralık 2002’de külliyen Amerika’da Başkan Bush’un karşısındaydılar.

Ilginç olan şey şu ki, o sırada Erdoğan AKP’nin başkanıydı ama milletvekili veya Başbakan filan değildi, yani Amerikan Başkanı ile görüşmek için ne diplomatik, ne de siyasi mütekabiliyete sahip değildi, buna rağmen Amerikan hükümeti Erdoğan’ı sanki Türkiye’nin seçilmiş lideriymiş edasıyla karşıladı, Amerikan medyası ise Erdoğan’ı sanki Türkiye’nin başbakanıymış, lideriymiş gibi tanıttı.

O sırada, Fetullah Gülen de Erdoğan-Bush görüşmelerinin yapıldığı yerin az ilerisinde, özel koruma altındaki villasında keyfine bakmaktaydı.

Amerika ve CIA, son yüzyılda farklı farklı ülkelerde rejimleri değiştirmek için gerçekleştirdiği sayısız darbe ile bilinir, bu darbelerde de hep hedef ülkenin kendini alemin akıllısı sanan tilkileri kullanılır…

Anladınız, değil mi? Ama ben yine de devam edeyim, film mühim…

Washington yönetimi, Bush ile Erdoğan’ı dünya medyasının karşısına çıkartarak, aslında tüm dünyaya doğrudan bir mesaj veriyordu, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz coğrafyasında Amerikan emperyalizmine karşı ayak sürüyen, zorluklar çıkaran Türkiye’nin gelecekteki lideri olarak kimi destekleyeceklerini açık açık ifade ediyordu.

O dönemde baba tilki ABD’nin Ortadoğu’daki tüm rejimleri yıkıp, yavru tilkiler aracılığıyla kendi kukla devletçiklerini kurma politikası açık açık sürüyordu, halen de sürüyor.

Niye tilkiler aracılığıyla olduğunu da aşağıda bir daha izah edeceğim, az sabredin.

O dönemde ABD’nin bölgedeki emperyalist politikalarının karşısındaki en büyük engel ve güç ise Atatürkçü ve laik çizgideki Türk Silahlı Kuvvetleriydi, kümese dadanan tilkilere aman vermiyordu.

Türkiye’nin iç barışını tehdit etmek ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak amacıyla Amerika tarafından kurdurulan PKK, 2000’li yılların başına kadar 20 binden fazla askerin ölümünden sorumluydu, bir o kadar da sivil vatandaş hayatını kaybetmişti.

Ancak 2000’li yılların başına gelindiğinde, TSK dağdaki terörist ile mücadele etmeyi öğrenmiş, gerek yurt içinde gerekse sınır ötesinde düzenlediği yıldırım harekatları ile Amerikan desteğindeki PKK’yı darmadağın etmiş, kafasını iyice ezmişti.

Aynı zamanda, yine Amerikan Yeşil Kuşak projesinin icadı olan ve din sömürüsünden beslenen, tilkilik yaparak mağdurları oynayan, zavallı müslümanlar rolüne bürünen, her fırsatta deliklerinden çıkarak ortalığı velveleye veren, hatta kan gölüne çeviren zırcahil tarikat-cemaat çetelerini de iyice sindirmişti.  

PKK’nın iyice ezildiği ve azgınlıkta sınır tanımayan tarikat-cemaat fanatiklerinin de sindirildiği, ama başta Ecevit olmak üzere, hükmedenlerin beceriksizlikleri yüzünden ülkenin ekonomik açıdan belini bir türlü doğrultamadığı bir dönemde, zırt diye sahneye AKP çıktı, daha doğrusu çıkarıldı.

10 Aralık 2002 tarihinde Amerika’daki şovda AKP ve Erdoğan tüm dünyaya yenilikçi, yüzünü Avrupa’ya dönmüş, özgürlükçü, barışçı, ılımlı islami bir figür olarak tanıtılıyordu, Erdoğan da medya önünde tüm dünyaya bu mesajları veriyordu.

Aslında olan şuydu; tilki-tavuk projesi tıkır tıkır işliyordu, “baba” tilki, “yavru”  tilkiyi meydana çıkmış, allayıp pulluyordu, kümesi nasıl ele geçireceğini gösteriyordu, rol biçtiriyordu…

Günün birinde kendini baba tilki sanacak olan yavru tilki de tüm dünyaya mesaj veriyor,  kümesi bana verin, korkmayın, tavuklar emniyette olacak, “eski kurtlar” ne kümes bıraktı, ne de tavuk diyordu…

Ve artık tüyleri ve dişleri dökülmüş, kuyrukları düşmüş eski kurtların çağdışı zihniyetleri ve aymazlıkları sayesinde, yavru tilkilerin baba tilkinin yöntemini gösterdiği kurnazlıkla iktidara gelmeleri hiç de zor olmadı…

İktidara geldikleri andan itibaren ilk işleri, ABD emperyalizminin Doğu Akdeniz coğrafyasındaki hedeflerinin önündeki en önemli engel olan TSK’yı hedef almak oldu.

TSK’yı komplolarla çökerterek, açılım saçılım dedikleri süreçlerde, ABD emperyalizminin uşağı PKK ile el ele kol kola girerek, düzenledikleri envai tür ihanet komplolarıyla komutanları sanık, PKK teröristlerini de tanık sandalyesine oturtarak, hem TSK’yı içten vurdular, hem de bitmiş tükenmiş olan PKK’nın yeniden canlanmasına ve sonraki yirmi yılda en az bir 20 bin askerin ve bir o kadar da sivilin daha hayatını kaybetmesine neden oldular.

Bu bakımdan AKP’nin tilkileri PKK’nın aldığı canların doğrudan sorumlusu ve suç ortağıdır.

Yine bu süreçte, AKP’nin tilkileri sayesinde canlanan PKK, düzenlediği terör eylemleriyle tüm ülkenin dikkatini dağıtırken ve maddi manevi kayıplar korkunç boyutlarda yaşanırken, ülke içinde tarikat-cemaat tilkilerinin örgütlenmeleri ve devletin ve ülkenin dört bir köşesinde örümcek ağlarını kurmaları da tüm hızıyla ve iktidardaki AKPnin koruması ve kollaması altında sürüyordu.

TSK ise bir taraftan terörle uğraşayım derken diğer taraftan AKP kanadındaki tilkilerin birbiri ardına düzenlediği komplolara maruz kalıyordu, envai tür entrikalarla çökertilmeye devam ediyordu.

Muhalefet ise yapılanlar karşısında guguk kuşuna dönmüştü, sadece zayıf ve cılız sesler çıkarıyor, yaşanan olayların hızı karşısında ve muhalefete karşı sürekli saldırı halinde olan AKP tilkileri karşısında sürekli bocalıyordu, seçimlerden de süreki çuvallayarak çıkıyordu, tilkiler trafolara kediler sokuyor, sahte oy pusulalarını sandıklara dolduruyorlardı, 100 tilkilik sandıktan 130 tilkinin oyu çıkıyordu, tilkiler ise napalım yani hangisinin sahte oy olduğunu bilmiyoruz, o yüzden hepsini sayıyoruz diyorlardı…

AKPli tilkiler ve destekçileri tarikat-cemaat çetelerindeki tilkiler olabilecek en ölümcül kanserden daha beter bir kötülükle devleti ele geçiriyor ve sömürüyordu, tilkiler artık çıraklıktan çıkmış, ustalık devirlerini yaşıyorlardı.

En nihayetinde, bu tilki çetelerinin en güçlüsü ve Amerika’dan doğrudan desteklenen fetoşlar çetesi ile AKP’nin bir kesimi, ki o kesimin başını Erdoğan çekiyordu, güç paylaşımı konusunda ters düştüler ve bir çakma darbe gerçekleştirildi, ne olduğunu anlamadan sahneye sürülen birçok masum asker ve vatandaş feci şekilde katledilerek hayatını kaybetti, neticede ise AKP çatısı altında yıllar yılı bunların korunup kollanması ve beslenmesi sayesinde memleketin nasıl bir kötülükle kuşatıldığı, sebep oldukları kanserin ülkenin ve milletin tüm milli, maddi ve manevi değerlerini nasıl mahvettiği, tilkilerin kümesi paylaşamaması ve birbirlerinin kuyruğunu kovalaması neticesinde koskoca memleketi de nasıl mahvettikleri gün yüzüne çıktı.

Ama tilkilik bu ya, birbirinin kuyruğunu kıstırmaya çalışan tilkilerden biri işin içinden sıyrıldı, kümesi darmadağın edenin aslında sümüklü tilki olduğunu, ve kendilerini de kandırdığını, aldattığını iddia etti.

Güya bir tilki, öteki tilkiyi aldatmıştı!!!

Bir tilki yok vallahi yapmadım dedi, öteki de he vallahi da sen yaptın dedi, bunlar kapışırken çevirdikleri “Tilkilerin tilkisi” filmini de bütün dünya seyretti…

Bu arada, “Tilkilerin Tilkisi” filmini seyreden şeytan bile vallahi bunlar benim bile pabucumu tersine giydirir, cehennemin bile tapusunu benden çalar,  uzak durayım bari diyordu…

Paçalarından cehalet akanlar da bu filme inandı ve tilkinin arkasından giderek, kümesi bir daha tilkiye emanet etti ve horozun tahtını da tilkiye verdi, böylece artık horoz da kanatlarını açıp, gagasıyla ve mahmuzlarıyla tavuklarını savunamayacak durumdaydı.

Tilkilerin tilkisi artık astığı astık kestiği kestikti, Amerikan emperyalizminin karşısında da artık direnecek bir TSK kalmamıştı, artık AKP-tarikat-cemaat tilkilerinin tam da Amerika’nın Yeşil Kuşak ve BOP projelerine uygun saltanat dönemi başlamıştı, ama arada bir birbirlerinin kuyruklarını da ısırıyorlardı…

Örneğin “kedicikleri” çok seven tilkinin bir taraftan namaz kılarken diğer taraftan kediciklerle oynaşması pek de hoşlarına gitmemişti, kedicik meraklısı tilkiyi kuyruğundan yakaladılar, kuyruğunu kestiler, içeri tıktılar,  ama tarikat cemaat yurtlarında pençelerine düşürdükleri çocuklara tecavüz eden, minicik kız çocuklarını sapık emellerine alet eden sapık tilkileri özel bir korumaya aldılar…

Tilki bu ya, nerede ne zaman ve nasıl bir halt edeceğini kestiremezsiniz, ama her türlü tilkiliği yapmasını beklersiniz.

Bir bakarsınız, tavukların hayatına sahip çıkacağına dair şerefi ve namusu üzerine yeminler billahlar eder, bir bakarsınız Allah’ın en sevgili kulu kılığına girerek sabah akşam namaz kılar, bir bakarsınız onbir ayın sultanı Ramazan’da oruç tutar, orucu açarken de koruyacağına yemin ettiği tavuğun kızarmış buduyla açar, bir bakarsınız imam kılığına girer, namus dersi verir, caminin arka odasında komşunun karısıyla gizli gizli özel ders çalışır, yakayı ele verince de şeytan şaşırttı der, bütün suçu şeytana yükler…

Gel zaman git zaman,  yerel seçimlerde aynı zarftan çıkan dört oydan işlerine gelen üçünü  kabul etmek, işlerine gelmeyen dördüncüsünü kabul etmemek gibi bir tilkilik denedikten ve kürkçü dükkanının yolunu da ilk defa gördükten sonra, rotayı değiştirip, hem Amerikan emperyalizminin değirmenine su taşımak için hem de TSK’ya yeni bir uğraş çıkarmak ve ilgi odağını başka bir noktaya yoğunlaştırmak için Rusya’nın Ortadoğu’daki son kalesi olan Suriye’yi de tertiplemeye, Şam’da namaz kılmaya kalkıştılar, ama Suriye’nin arkasında duran Rus ayısının gücünü ve öfkesini hesaba katmadılar.

İşin doğrusu, TSK’nın içine fetoşlar tayfasını doldurma gayretleri sürerken, Amerika’nın kuzey Irak’tan İskenderun körfezine kadar olan bölgede uydu bir Kürt devletçiği kurma gayretleri de tam gaz sürüyordu ve tilkiler TSK’yı ele geçirelim, ülkeyi de tarikat ve cemaatlarımızın yardımıyla parsel parsel işgal edelim, tüm gücü de elimize geçirelim derken, yanıbaşlarındaki tehlikeyi göz ardı ediyorlardı.

Aynı zamanda, Yunanistan’daki tilkiler de boş durmuyor, bizim tilkiler birbirinin kuyruğunu kovalarken, Türkiye’nin dibindeki adaları işgal edip, asker çıkarıyordu.

Sonuçta, bizim tilkiler birbirlerinin kuyruğunu yakalamaya çalışırken, golü yediklerini geç de olsa farkettiler ve bir tilkilik daha yapalım diyerek, yarattıkları çapulcu sürüsünden orduyla Suriye’ye girelim derken, milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye girdi ve Türkiye’nin ve Türk milletinin milli kimliğine, güvenliğine, ekonomisine, kültürüne ve sosyal yapısına karşı tarifsiz bir tehdit haline geldi, ve dahası, on senede Türkiye’ye en az 200 milyar dolar doğrudan maddi külfet getirdiler, milletin cebinden beslendiler, sebep oldukları maddi ve manevi sorunlarla milletin ve devletin belini kırdılar.

Tilkiler tayfası, tilkilik yapalım, başka kümeslere de dadanalım, hükmedelim derken, yine yüzlerce askerin ve binlerce masum sivilin ölümüne de sebep oldular, tilkilikleri yine Türk milletine ve devletine çok pahalıya mal oldu, hem sayısız can gitti, hem  yüzlerce milyar dolarlık zarar ziyan ortaya çıktı, hem de kendileri, ülke ve millet içinden çıkılmaz bir bataklığa saplandı.

Tilkiler tayfası sebep oldukları onca kaostan sonra  birşeyin daha farkına vardılar; hem kümesi kaybetme tehlikesi ortaya çıkmaya başlamıştı, hem de son kullanım tarihleri de göstere göstere yaklaşıyordu…

Tüm tilkiliklerine rağmen, bunun anlamadıkları, anlayamayacakları tek bir sebebi vardı; tilkinin tüm hayatı vurgunla ve entrikayla geçer, tilki üretmez, tilki yaratmaz, tilki sadece kandırır ve çalar, ta ki hırsızlığa dadandığı mekanda herşeyi silip süpürüne veya ev sahibine yakalanana ve hesabı görülene kadar…Ve tilki, aslında tilki olduğunun farkında değildir, çünkü tilkilik ve sinsilik onun doğasındadır,  tilkilik onun için bir yaşam tarzıdır, zihniyeti domuzun kuyruğundan beterdir, ne yaparsanız yapın, asla düzelmez…

Neticede, bizim tilkiler kendilerini alemin akıllısı sanarak, yıllarca cevizcinin çuvalından oynadılar, ömürlerini uzatmak için elde ne var ne yok hepsini harcadılar, yetmeyince, yine tilki taktiğini uyguladılar, eskiden düşman olduklarına yanaştılar, mavi boncuk dağıttılar, el etek öptüler, borç harç dilendiler, ülkenin toprağını sattılar, vatandaşlığını sattılar,  ülke içinde ne kadar yolsuz, arsız, çarık, çürük iş varsa, hepsine bir kulp uydurdular, envai tür rant çarkına su taşımak için eğreti değirmenler kurdular, kasada para tükenince sürekli karşılıksız para bastılar, kendilerini eleştirenlere “sizi gidi hainler sizi, tüm bunları siz yaptınız, tüm bunların sorumlusu sizsiniz” dediler, kendi suçlarını, günahlarını ve hatalarını hep masumların sırtına attılar, aldatıldık dediler, her aldatıldıklarında ve millet feci bedeller ödediğinde duygu sömürüsü yaptılar,  helallik istediler, milleti bizden olanlar ve bize düşman olanlar diye ikiye böldüler,  milyonlarca kaçak, çürük binayı da insanlar için mezar olacağını bile bile, sırf üç kuruşluk maddi ve siyasi rant elde etmek için affettiler, göz göre göre gelen depremle de on milyondan fazla insan perişan oldu, tilkilik edip rakamı küçültseler ve elli bin deseler de, yüz binin üzerinde insan ezim ezim olarak hayatını kaybetti, Türk tarihinin en büyük felaketi yaşandı, ülke ve millet yiten canlar ve yüzlerce milyar dolarlık maddi kayıpla karşı karşıya kaldı…

Kısacası, Türk milleti tarihinde gördüğü en büyük travmayı ve kaosu tilkilerin zırcehaleti ve ahlaksızlığı sayesinde yaşadı…

Son çare olarak da, bu tilki müsveddeleri kendilerini suçlayan, eleştiren ve karşılarında duran herkesi eski ahbapları PKK ve FETÖ yandaşı olmakla suçlamaya başladılar…

En büyük dertleri de beş horoz ve bir Asena’dan oluşan tilki düşmanı masaydı…

Horozların kellelerini koparmak kolaydı da şu Asena fena halde dişlerini gösteriyordu, pençeleri de oldukça sertti…

Masayı dağıtmak ve horozlarla dişi kurdun arasını açmak için her türlü entrikayı çevirdiler.

E, herifin adı tilkidir, ne yapsa yeridir, elbette bu da tilkinin tilkiliklerinden biridir diyebilirsiniz…

Amma ve lakin, tilkilikler sökmedi,  Asena ya kazanacak aday, ya da kazanacak yöntem, başka çıkar yolu yok, tilkilikler buraya kadar dedi, tilkilik yapanın döne dolana en sonunda uğrayacağı yerin kürkçü dükkanı olduğu mesajını verdi, mesaj da net şekilde anlaşıldı!!!

Böylece “Tilkilerin tilkisi” filminin son perdesi başladı…

Tilkiye duyurulur!!!!

Kürkçü dükkanları kendini alemin akıllısı, gerisini de alemin ahmağı sanan, yavru tilkilikten baba tilkiliğe soyunan, günün sonunda leşi iki seksen serilmiş tilkilerle doludur…

Amerika’daki BABA TİLKİLERİN senaryosunu yazdığı “Tilkilerin tilkisi” filmi önünde sonunda işte böyle “mutlu sonla(!)” biter, başka da THE END yoktur…

Söz konusu vatan ve millet olduğunda, Asenaların erkeklerinin önünde yürüdüğü, evlatlarına yol gösterdiği, varlığını onurlandırdığı Türk milleti tarihteki yolculuğuna onuruyla, şerefiyle devam eder, Atatürk’ün Türk milletiyle birlikte şanla, şerefle kurduğu Türkiye Cumhuriyeti de ilelebet payidar kalır…

THE END…

Diğer Haberler

Başa dön tuşu