KıbrısManşet

Ertuğruloğlu: “Başkanlık sistemi şart”

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Başkanlık sisteminin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için uygun bir sitem olduğunu savunarak, ‘’halkın her yıl değişen hükümetlere ve siyasilere saygınlığı kalmadı’’ diyerek Başkanlık sisteminin ülkemizdeki önemine vurgu yaptı.

Ertuğruloğlu, parlamenter sistemin, popülizmi besleyen ve yaygınlaştıran bir sistem haline dönüştüğünü vurguladı

Kıbrıs Arena Röportaj: Deniz Gürgöze

Ertuğuloğlu Başkanlık sistemini Kıbrıs Arena!ya değerlendirdi.

‘’Milletvekilleri bakan olmamalı’’

Soru: Başkanlık sisteminin neden gerekli olduğunu düşünüyorsunuz?

Bürokrat yıllarım da dahil olmak üzere tüm siyasi yaşamım boyunca başkanlık sistemini, parlamenter sisteme tercih ettim, halen daha düşüncelerim ayni doğrultudadır.

‘’Parlamenter sistem, kötü bir sistemdir’’ diye bir iddia içerisinde değilim. Demokratik bir sistemdir ve başarılı olarak yürütüldüğü ülkeler vardır, ama KKTC bu ülkeler arasında değildir. Tam aksine bizler uygulamalarımızla parlamenter sistemi sıfırladık. Parlementer sistem herhangi bir başarı şansı olmayan bir sistem haline dönüştü. Temel nedeni de; bütün siyasi yapının ve siyasi yapı dolayısıyla tüm sektörlerin popülizme teslim olmasından kaynaklıdır. Gelinen aşamada parlamenter sistem, popülizmi besleyen ve yaygınlaştıran bir sistem haline gelmiştir. Dolayısıyla başkanlık sisteminin de temel özelliklerden bir tanesi, milletvekillerinin bakan olmadığı bir sistem olmasıdır. Milletvekili adayı olan insanların, seçilmeleri halinde asla bakan olmayacakları bilerek milletvekili adayları olmaları gerektiren bir sistemdir. Ancak mevcut yapımızda milletvekilliği adaylığının temel gerekçesi, milletvekilliğini basamak olarak kullanarak bakan olmaktır. Bu da sistemi çökerten başlıca nedendir.

‘’Koalisyon hükümetinden söz etmek mümkün değildir’’

Başkanlık sisteminin bir avantajı da; koalisyon hükümetlerinden söz etmek mümkün değildir. Erken seçim veya olasılığı yoktur. Siyasi istikrar oluşur. Halka karşı sorumlu olan tek bir makam vardır o da Cumhurbaşkanı’dır. Halk onu seçer ve onu sorgular. İşini doğru yapıp yapamadığı halkın değerlendireceği siyasi makam; Cumhurbaşkanı’dır. Cumhurbaşkanı, bakanları meclis dışından seçer. Her başkanlık sisteminde meclis dışından bakan seçilmez. ‘’Her başkanlık sisteminde bu mutlaka böyledir’’ diye bir kural yoktur. Örneğin Güney Kıbrıs’ta başkanlık sistemi var, milletvekili Cumhurbaşkanı veya bakanlık yapabilir. Ancak bakan olan milletvekilinin, milletvekilliği düşer. Yerine başka biri gelir. Aynı sistem Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki başkanlık sisteminde de geçerlidir.

‘’Cumhurbaşkanı doğru isimleri atadığı sürece güçlü olur’’

Cumhurbaşkanı doğru insanların bakan olabileceğini bilecek ki; doğru bakanların, doğru yerde iş yapabilir olmalarıdır. O konuda uzman olan kişilerin doğru icraatları kendisinin başarılı görülmesine sebep olacaktır. Eğer Cumhurbaşkanı’nın atadığı bakan, yanlış bir isimse yanlış bir iş yapacaktır. Bu yapılan yanlışlık Cumhurbaşkanı’na yansıyacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı başarılı görünmek isteyecektir ve doğru isimleri bakan olarak atayacaktır.

‘’Birçok başkanlık sistemi formülü vardır’’

Başkanlık sistemine bir eleştiri de, bunun da diktatörlüğe yol açan bir sistem olduğu yönündedir. Bu doğru değildir. Dünyada çeşitli başkanlık formülleri vardır. Hiçbir başkanlık modeli, diğer başkanlık modeliyle taban tabana örtüşmez. Farklı nüanslarla başkanlık sistemi kurulabilir. Yarı başkanlık sistemi de gündeme gelebilir. Burada önemli olan yasama, yürütme ve yargı ayaklarının birbirlerinden ayrı ama birbirlerini denetleyen bir yapı içerisinde olmasıdır. Arzumuz ‘’Bütün gücü cumhurbaşkanına verelim, o nasıl isterse yapsın’’ anlamında bir başkanlık sistemi değildir. Meclisin güçlü bir meclis olması gerekir. Yürütmeyi denetleyen bir meclis olması gerekmektedir. Denetlenmesinde hatalı olduğu ortaya çıkan yürütmenin de yargı tarafından tarafsız bir şekilde yargılanmasının yolunun açık olması gerekir.

‘’Siyaset popülizme teslim oldu’’

Demokratik sistemlerin temel özelliği; yasama, yürütme ve yargıdır. Buna basın da eklenir. Tabi hemen değil. Ancak basın ayağı da en az bunlar kadar güçlüdür. Basın, tüm ülkelerdeki parlamenter veya başkanlık sistemlerinde hayatidir ve önemlidir. Ancak popülizme teslim olmuş bir sistemde basının da başarılı olamayacağı da tartışmasız bir realitedir. Dolayısıyla KKTC olarak bizim üzerinde durmamız gereken popülizme ‘dur’ diyebilmemizdir. Popülizme, siyasetin ‘dur’ diyebildiği noktada basın da, sendikal yaşam da, sokaktaki vatandaş da popülizmden arındırılmış veya arındırılma yolundaki sisteme adapte edecektir. Ancak siyaset, popülizme teslim olduğu anda bütün diğer sektörler ve vatandaşların popülizme teslim olmaktan başka seçenekleri yoktur. Bu durum da KKTC’nin bugünkü durumudur. Geldiğimiz noktada siyasetin, siyasetçinin, hükümetin saygınlığı yok ve devlete, Anavatan’a olan inanç yıpranmıştır. Neresinden tutarsanız tutun, mevcut sistemle hiçte arzu edilen bir noktada değiliz. Bundan çıkmamız gerekir. Bunun içinde birilerinin bize söylemesine gerek yoktur. Değişim için anayasal 3’te 2’si mecliste oylanması gerekir. 3’te 2’si denilen ise 34 milletvekilinin el kaldırarak, parlamenter sistemden çıkılıp başkanlık sistemini karar altına alacak ve halkın referandumuna sunulacaktır. Ancak bu süreç, söylenildiği kadar kolay yaşanacak bir süreç değildir. Son iki referandum denemesi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra halka izah edilemediği takdirde, halkın referandumdan ‘evet’ denmesi beklenemez. Esas sıkıntı da bu noktadır.

‘’Milletvekilliği bakan olmak için basamak olarak kullanılıyor’’

Milletvekilleri inanarak parlamenter sisteme son vererek, ‘’başkanlık sistemine geçişi karar altına alacaklar mı? Almayacaklar mı?’’ Şu anda milletvekillerinin temel gerekçesi, milletvekilleri olurken bakan olmaktır. Ancak başkanlık sistemiyle ‘’anayasayı değiştirelim ve milletvekilleri bakan olamazsın’’ denilecektir. Bu konuda ben birçok milletvekiliyle tartıştım. İlk tepki, ‘’o zaman niye milletvekili olalım’’ deniliyor. Bakan olmak için milletvekili olmak istiyorsan, başkanlık sisteminde milletvekili olmayarak bakanlık yolu açılır. Dolayısıyla bu kısır düşünce şeklinden çıkmak mecburiyetindeyiz. Ülkenin bugün geldiği aşamada hiç arzu edilen bir aşama değildir. Bu sistemle gittiğimiz sürece, bugünleri dahi arama aşamasına gelebiliriz. 

‘’Amerika bir örnektir’’

Amerika’da üniversite eğitimimi orada aldığımdan dolayı bazı özelliklerini daha yakından tanıyorum. ‘’Başkan, kraldır veya diktatördür. Ne yaparsa yapar, ne isterse olur, herkes boyun eğer’’ sistemi yoktur. Tam aksine çok güçlendirilmiş yasama ayağı vardır. Hatta başkanın yasama ayağında görevden azledilmesi bile vardır. Örneğin Trump, 2 defa azledilmekle tehdit edildi. Hatta Amerika’da başkan bakan atarken, atayacağı kişiler resmen bu görevi üstlenmeden önce meclisteki ilgili komitenin sorgulamasından geçer ve o komite onayı alırsa eğer bakan olabilir. Hatta bu büyükelçiler için de geçerlidir. Eğer Amerika, Ankara’ya yeni büyükelçi gönderecekse o kişi önce Dış İlişkiler Komitesi’nin sorgusundan geçer ve onay aldığı takdirde büyükelçi olur. Kimse, ‘’başkanlık sistemiyle diktatörlük kurulacak, memleket bir kişinin insafına terkedilecek’’ düşüncesine kapılmasın. Bu düşünce başkanlık sistemine istemeyenlerin öne sürdüğü bir mazerettir. İyi niyetli olunduğu takdirde başkanın diktatör olmamasını sağlayacak anayasal yetkileri çok kolaylıkla monte edebiliriz. En azından başkanlık sisteminde başarı şansımız olacaktır. ‘’Kesin başarıdır’’ iddiasında da olamayız. Çünkü bir sistemi çalıştıran veya çökerten mantalitedir. Parlamenter sistemi çökertmemize neden olan düşünce yapımız, başkanlık sisteminde de aynı şekilde devam ederse eğer onu da çökertiriz. O zaman hiçbir şekilde şansımız kalmaz. Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz tabloda parlamenter sistemde hiçbir şansımız yok. Başkanlık sisteminde bir şansımız var,  eğer değerlendirebilirsek ve halka anlatırsak… Eğer anlatılmazsa halk referandumda ‘Hayır’ diyecektir. Mevcut sistemin doğru bir sistem olmadığını herkes görmüştür. Hatta yüksek mahkeme başkanı da üzere açık açık söylemiştir.

‘’Bu sistem devam ettiği sürece başarı beklenemez’’

Ben milletvekilliğinin bakan yapıldığı sistem devam ettiği sürece hiçbir şekilde bir artısı olacağına inanmıyorum ama şimdilik bu şekildedir. Sonuçta bir seçime gidilecektir ve parlamenter sistem içerisinde tekrar gidebileceğiz.

Soru: Seçim ve Halk Oylama Yasası değişmeli mi?

Karma oyun gündemden kalkması artık bir zaruret haline gelmiştir. Bu kişiyi partinin önüne oyun bir oy şeklidir. ‘’Çarşaf listeye geçildi’’ diye bir argüman oluştu ama tam çarşaf listeye de geçilmedi. Tam çarşaf liste, her parti ilçe ismi belirtmeden 50 aday çıkarır ve vatandaş o 50 kişi arasından tercihini yapar. Biz çarşaf dedik ama Lefkoşa’nın 16, Girne 13, Mağusa 10 diyerek bölgeleri açıkladık. Bu durumda tam bir kaos ve oy kaybıdır. Dolayısıyla tercih edeceğim sistem eski sistemdeki karma oyun kaldırılmış olmasıdır. Çünkü karma sisteminin çok olumsuzluklarını yaşadık. Aslında çok demokratik gibi görünür ve öyledir de ama istismara açık bir oyun kullanma şeklidir. Adayların istismar edebileceği bir sistemdir. Dolayısıyla bunun kalkması ve kişilerin partinin önüne değil; partinin önde olduğu bir sisteme geçilmesi daha doğru olacaktır. Ayrıca seçim barajının da %5’in üzerinde olması gerektiğini düşünüyorum.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu