KıbrısManşet

Seheroğlu: Geleneksel üretimden vazgeçmedik

Seheroğlu Süt ve Süt Ürünleri Ticaret Direktörü, Ziraat Mühendisi Hayrettin Seheroğlu yerli üretimin önemine değinerek küçükbaş hayvancılıkta yaşanan sıkıntılar hakkında görüşlerini Kıbrıs Arena’ya aktardı.

‘’Geleneksel üretinden vazgeçmedik’’

‘’Üretmekten vazgeçmedim’’

Soru: Kendinizi tanıtır mısınız?

1996 yılında Güzelyurt’ta doğdum. Üniversite lisansımı Adnan Menderes Üniversitesi`nde 2018 yılında Ziraat Mühendisi olarak tamamladım. Atalarımızdan beridir hayvancılık sektöründe hizmet veriyoruz. Zaten bu mesleği yapanlar çocuk yaştan ailesine yardım ederek sektöre başlar ve o şekilde devam eder. Ben de bu şekilde üretime başladım ve bir daha üretmekten vazgeçmedim.

‘’Geleneksel yöntemlerin, modern üretim koşullarıyla birleştirilmesiyle üretim yapan yerel firmayız’’

Soru: Üretim yelpazenizden bahseder misiniz?

Şu anda işletmemizde tamamıyla koyun ve keçi sütünden hellim, koyun sütünden yoğurt üretiyoruz. Hellimimiz tamamıyla geleneksel usul ve tamamıyla koyun veya tamamıyla keçi sütünden yapıyoruz. Atalarımızdan öğrenerek bugünlere kadar gelen hellim üretimimiz, kazanlarda sütü kaynatarak başlanırdı. Eskiden koyun ve keçi sütünün bol olduğu dönemde komşular bir evde buluşur, herkes el birliğiyle yıllık hellimini yapardı. Ancak şu anda bu geleneğimiz yok olmaya gitmektedir. Bizler eskiden hellim nasıl üretiliyorsa şu anda da aynı şekilde üretim yapıyoruz. Hellim, aslında yapılması en zor bir peynir türüdür.

Hellim üretimine öncellikle sütü süzerek başlıyoruz. Daha sonra ısıtır ve mayalama derecesine kadar bekliyoruz. Mayalandıktan sonra teleme oluşur. Teleme daha sonra parçalanır. Biraz daha ısındıktan sonra toplanır ve bastırılır, suyu çıkar. Bu esnada hiçbir makine kullanılmaz. Çelik tezgahlarımızda yapıyoruz. Zaten üretim için bütün izinlerimizde alınmıştır. Hellimi yaptığımız sırada noru da çıkarırız. Noru çıkarttıktan sonra bastırdığımız telemeyi hellim şeklinde kesiyoruz ve tekrar pişirmeye veririz. Hellimi mutlaka kendi suyuyla pişiririz. Çünkü bazıları daha çok hellim elde etmek, daha hızlı üretmek için normal su ile üretim yapıyorlar. Ancak biz asıl olması gerektiği gibi kendi suyuyla pişiririz. Kendi suyuyla pişirdiğimiz hellim daha sonra dibine çöker. Piştikten sonra yukarıya çıkarırız. Çünkü hellim üretiminde pişirme çok önemlidir. Özellikle az pişirip yine hile yapanlar da var. Biz hellimi iyice pişirdikten sonra tuzlar ve hemen sıcak sıcak katlarız. Katlandığı sırada kendi suyunda bekletir ve soğumasını bekleriz. Soğutulan hellimler daha sonra paketleriz.

Biz, Seheroğlu Süt ve Süt Ürünleri olarak ürettiğimiz tüm ürünlerimiz gelenekseldir. Hatta şirketimizin sloganı da; ‘’geleneksel yöntemlerin, modern üretim koşullarıyla birleştirilmesiyle üretim yapan yerel firma’’ olarak geçmektedir. Kendi küçükbaş hayvanlarımız ve aile dostlarımızdan sütlerimizi alıyoruz. Tamamıyla güvendiğimiz kişilerden sütü alıp, işliyoruz.

Yoğurt üretiminde özellikle önemsediğimiz bir husus vardır. Yoğurdunu yaptığımız keçi veya koyun sütü dışında kesinlikle hiçbir katkı maddesi eklemiyoruz. Maalesef yoğurta da hellim kadar hileler vardır. Katkı maddeleri eklenebilir. Özellikle yoğurdun sıkması gerekir. ‘’Yoğurt dedin mi taş gibi olması gerekir’’ tabiri için tamamıyla koyun sütüyle yapılması gerekir. Ancak koyun sütünün yılın tüm aylarında bulunamadığından dolayı inek sütüyle de yapılıyor. Bunlara ek olarak kimyasal maddeler de ekleniyor ve o taş kıvamının alınması sağlanıyor. Ancak eklenen kimyasal maddeler her ne kadar yasal düzeyde olsa bile kesinlikle insan sağlığına zarar vermektedir ve kesinlikle geleneksel lezzeti yok olur, doğallığı ortadan kalkar.

‘’Küçükbaş hayvancılık başlı başına büyük bir sorundur’’

Soru: Küçükbaş hayvancılıkta ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz?

Maalesef küçükbaş hayvancılık başlı başına büyük bir sorundur. Çünkü ülkemizde kuraklık sorunu var ve küçükbaş hayvanları sadece ağılda beslemek mümkün değildir. Biz hayvanlarımızı günde en az 5 saat dışarıda otlatıyoruz. Ek olarak arpa, saman, balya yediriyoruz. Ancak en büyük sorunlarından birisi kuraklık olduğu senelerde arpa veya samanlarımızı dışarıdan almak zorunda aldığımızdan dolayı verim çok düşüyor. Örneğin iyi bir koyundan günde 1 litre süt alabiliyoruz. Zaten bir koyunun süt vermesi 5 aylık bir süre içerisindedir. Küçükbaş hayvandan verim alıp, kar etmeyi düşünemeyiz. Özellikle ülkemizde bunu düşünmek mümkün değildir. Çünkü girdi maliyetleri de çok fazladır. Üzerine de kuraklık olduğu yıllarda topraktan başka hiçbir şey bulunamaz. Yağışın olduğu senelerde küçükbaş hayvanlar dışarıda verimli bir şekilde beslenir, verimli süt verir.

‘’Melezler hastalıklara daha dayanıklı olur’’

Soru: Ülkemizde hangi hayvan ırkları vardır? Bu anlamda bizleri bilgilendirir misiniz?

Ülkemizde yaygın olarak İvesi ırkı ve onun kırmaları, melezleri vardır. Bakanlık tarafından da getirilen Asaf koyunları vardır, fakat bu koyun ırkı halen üreticilere ulaşmamıştır. Aslında ülkemizde saf ırkı yetiştirmek çok kolay değildir. Girdi maliyetleri daha da artar. Bu yüzden melez olan bir hayvan oluşturulmaya çalışmaktadır. Çünkü melezler hastalıklara daha dayanıklı oluyor.

Küçükbaş hayvanlarda en büyük sorunlar birisi hastalıktır ve bunların mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bir dönem Güney’den hayvan kaçakçılığı yapılıyordu. Getirilen hayvanlarda mutlaka hastalıklıydılar ve ülkemizde çokça hastalıklar ortaya çıkmaya başladı. Maalesef veteriner hizmetleri de ülkemizde çok kötü bir seviyede olduğunu da belirtmem gerekiyor. Çünkü çok defa veterineri arayıp gelmesini dilememize rağmen çağrılarımız cevapsız kalıyoruz. Öte yandan ülkemizde laboratuvarımız yok ve hayvanımızın kanını alıp hangi hastalığa yakalandığını göremiyoruz. Son olarak Brusella hastalığına bakıldı ve onunla ilgili tenkitler yapıldı fakat onun dışında hiçbir hastalık için herhangi bir çalışma başlatılmadı.

‘’Hellim bizim geleneğimizdir, kültürel ürünümüzdür’’

Soru: Hellim AB tarafından tescil edildi. Bu bizim açımızdan ne gibi bir etki yaratacaktır? Değerlendirir misiniz?

Hellimin tescil edilmesi bizler için çok büyük bir şanstır. Ancak maalesef ki bizler şu anda istenilen üretimi karşılamak için uygun değiliz. Bunun için uzun yıllar küçükbaşın geliştirilmesi gerekir fakat bu imkânsız değildir. Önümüzde büyük bir pazar vardır ve bu pazar tamamıyla satış yapabileceğimiz, kâr elde edebileceğimiz bir pazardır. Dolayısıyla bize verilen bu büyük şansı çok iyi kullanmamız gerekir. Aksi halde kaybedecek olan biz oluruz.

Tescilde; inek sütü oranının, koyun ve keçi sütünden az olması gerektiği maddesinin yer alması beni çok sevindirmiş, çok memnun ettirmiştir. Fakat ülkemizde bırakın koyun, keçi veya inek sütünden hellim yapmayı; süt tozundan hellim yapanlar var. %100 inek sütünden de hellimin yapılmadığı da ortadır. Ancak %100 inek sütüyle yapılan sütlerde var. Bu durumda tamamıyla imalatçıları da suçlamak doğru değildir. Çünkü her zaman koyun ve keçi sütü bulmak mümkün değildir. Maalesef bu durumda yıllardır uygulanan politikaların sonucudur. Küçükbaş hayvancılığı bitirdiler. Dolayısıyla büyük işletmeleri daha da büyüten, küçük işletmeleri tamamıyla bitiren politikalarla bugünlere geldik. Çünkü büyük sermayeler, büyükbaş hayvan sektörüne girdiğinden ve büyükbaş hayvanları makinalar vasıtasıyla rahatlıkla bakılabildiğinden ve çok uygun olduğundan büyükbaş sektörü çok gelişti. Ama bizim büyükbaş inek sütünü çok fazla üretmekteyiz. Tamamını tüketemiyoruz. İhracat yapmakta zorlandığımızdan da dolayı büyükbaş sütte sorun yaşanıyor. Maalesef yıllardır küçükbaş göz ardı edildi. Ülkemizde mutlaka küçükbaş hayvancılık tercih edilip, geliştirilmesi gerekir. Bunlar için hem maddi hem de manevi olarak destekler verilmelidir. Bu konuda liselerde de eğitimlerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hellim bizim geleneğimizdir, kültürel ürünümüzdür.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu