Yaşam

Salgının psikolojik etkileri: Kaygı, korku, panik atak

Kısıtlamalar ve tedbirler artık hayatımızın merkezinde. Yeni normallere ayak uydursak da salgın tedbirleri her birimizin psikolojisini etkiliyor. Eski hayatımıza özlem duyuyoruz. Peki, bu travmayı nasıl atlatacağız?

Maske, karantina, kısıtlamalar… Tedbirler insan psikolojisini derinden etkiliyor. Psikiyatri kliniklerine talep artıyor. Başvuran her 10 kişiden 4’ünün şikayeti benzer; salgının yol açtığı ruhsal tahribat.

Yetişkinlerin yaşadığı en büyük sorun, aile bireyleri dışındaki tanıdıklarından uzak kalmak.

Psikiyatrist ve Psikoterapist Prof. Dr. Kemal Sayar, insanların aynı masa etrafında buluşmaya, birbirlerine sarılmaya hasret kaldığını söylüyor.

“Sosyal izolasyonun getirdiği, yalnızlığın getirdiği bir çaresizlik, önemsizlik ve kendini bu dünyada değersiz hissetme duyguları da depresyonu tetikleyebiliyor. İstanbul’un özellikle de eski semtlerinde bitişik düzen yapılaşma hakim. Buralarda yaşayan insanlar için en önemli sosyalleşme alanı, bu dar sokaklardaki irili ufaklı kafeler. Tabii salgın önlemleri kapsamında bir süredir buralarda oturmak da mümkün değil artık. Bu da bazı insanlar için yalnızlık duygusunu artıran sebeplerden biri.”

Salgın döneminde aile problemleri arttı

Türkiye’de salgın önlemleri kapsamında evde geçirilen süre 11 ayı buldu. Bu durum, sürekli bir arada olan aile bireylerinin ilişkilerini de zaman zaman olumsuz etkiliyor.

Prof. Dr. Sayar, “Aile problemleri çok fazla ortaya çıkmaya başladı. Dünyadan gelen istatistikler boşanma oranlarının giderek arttığını gösteriyor pandemi sürecinde. İnsanlar evde birbirleriyle çok uzun zaman geçirmeye başladıkları için sürtüşmeler de arttı” diyor.

Çocuklar üzerinde bıraktığı etki daha fazla

Salgının çocuklar ve gençler üzerinde bıraktığı etki ise çok daha fazla. Okullar uzun süredir kapalı. 

Gençler, arkadaşlarıyla çok kısıtlı saatlerde görüşebiliyor ya da hiç görüşmüyor. Bu da beraberinde ekran üzerinden sosyalleşmeyi getiriyor. Okul, arkadaşlık, oyunlar… Hepsi artık küçük bir ekranda. Kemal Sayar, “zombi nesil” tehlikesine dikkat çekerek aileleri uyarıyor.

“Çocuklar için annelerin mutlaka küçük gruplar halinde, ikili üçlü guruplar halinde organize ederek çocukları sağlıklı şartlar altında açık havada birbiriyle görüştürmeleri, genç annelerinin babalarının çeşitli organizasyonlar yaparak, gençlerin birbirini hiç olmazsa haftada bir veya iki haftada bir görmelerini sağlamalarını şiddetle tavsiye ederim.”

Salgına karşı “bilgi diyeti” önerisi

Peki, akıl sağlığımızı koruyarak bu süreci atlatmanın yolu ne? Prof. Dr. Kemal Sayar’ın önerileri…

“Bunun için önerdiğimiz çok temel bir şey var. Bilgi diyeti yapın. Asla çok televizyon haberi izleyerek, çok COVID haberi okuyarak geleceğe hükmedemezsiniz. Yani siz tedbirlerinizi almak, burada ve şimdi yapmanız gereken şeyleri yapmak mecburiyetindesiniz. Ondan ötesi sizin işiniz değildir.”

“Ruhsal pandemi olacak diye kehanetler var”

Yorgun ruhlar için esas sorun belki de salgın sonrasında gündeme gelecek. Kemal Sayar konuyla ilgili şunları söylüyor:

“Pandemi sonrası gelecek asıl pandemi, ruhsal pandemi olacak diye kehanetler var. Ben bunun çok da yanlış olmadığını düşünüyorum. Yani sel gittiği zaman bir kum kalacak. O kum da psikiyatrist sorunlar ve rahatsızlıklar olacak galiba.”

Haber: Tayfun Öçal-trt

Diğer Haberler

Başa dön tuşu