Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Kibir ve korkunun bedeli…

Kibir ve korkunun bedeli…

Bizim memleket son bir yıldır “hükümetimsi” hükümetlerle yönetiliyor, daha doğrusu yönetiliyor gibi yapılıyor, ama gerçekte son bir senedir memlekette hükümetin sadece adı var, kendisi yok…

Hoş, ondan öncesi de pek parlak değil ya…74 sonrasında sayısız siyasi rezalet yaşadık, bu rezaletlerin neticesinde 46 senede 44 hükümet kuruldu ve bozuldu, dolayısıyla da yarım asırdır bizim memlekette sadece hükümetçilik oynanıyor, iktidarsız iktidarların, etkisiz eleman muhalefetin şovlarını seyredip duruyoruz.

An itibarıyle Türkiye ekonomisi ve parasının değeri çakılmış durumda, Türkiye gerek ekonomik, gerekse siyasi açıdan dünyanın en istikrarsız on ülkesi arasına girmiş durumda, enflasyonda ise zirveyi zorluyor.

Türk lirasının sürekli değer kaybetmesi dolayısıyla dışa bağımlı hammadde, mal ve hizmetler ile temel tüketim mallarındaki fiyat artışları akıl almaz boyutlara ulaştı.

Daha geçen sene bir liraya mal edilen bir ürün bugün beş liraya mal edilebiliyor, ama tüketicinin cebindeki parada veya gelirde bir kuruşluk artış yok, aksine eksilme var.

Hal buyken bizde de beteri oluyor, 83% diye açıklanan enflasyon oranı aslında tam olarak iki katıdır, piyasada tam bir vurgun düzeni kurulmuş durumda, tüm bunları da cebimizde büyüyen delikten net şekilde görebiliyoruz.

Ve yine hal buyken bizim seçilmiş siyasilerin tek bir istisna olarak Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu hariç, gerisi gayet sorumsuzca davranıyor,  akıl almaz bir tiyatro oynuyor, daha dün bitmiş olan erken genel seçimin sonuçlarından ders alınmamış olacak ki yeniden erken genel seçim tamtamları çalıyor, sağ partiler ekonomik krizin tek sorumlusunu Türkiye olarak görüyor, sol partiler ise hem Türkiye hem de UBP-DP-YDP olarak görüyor.  

Fazla uzatmadan bir daha yazayım, bu ülkenin mevcut seçim sistemini düzeltmeden yeni bir seçime ihtiyacı yoktur, yeni bir seçimin bir faydası da yoktur, sonuçlar değişecek değildir, UBP yine birinci parti çıkacak, CTP ise ikinci parti çıkacak, ne biri iktidarı ele geçirecek çoğunluğa sahip olacak, ne de öteki.

Dolayısıyla yapılması gereken her iki partinin de bir an önce akıl yoluna dönmesi, aralarında bir mutabakata varmaları ve uzun soluklu bir icraat hükümeti kurmalarıdır, ülkenin başka çıkar yolu yoktur.

Bunun aksi davranan, kendi toprağına, kendi toprağına ihanet eder.

Ülkede sorunlar resmen felakete dönüşmüştür.

Türkiye kaynaklı bir ekonomik kriz var ama tek sebep bu değildir, ülkedeki kayıt dışı ekonomi yüzde 70lere ulaşmıştır, buna rağmen Olgun Amcaoğlu Maliye Bakanlığı koltuğuna gelir gelmez ne yapıp edip, kasa bomboştur denirken maaşları ödeyebilmiş, hatta para da artırabilmiştir.

Demek ki bir yerlerde para var, yeter ki o paraya ulaşılabilsin…Hep deriz, varlık içinde yokluk yaşıyoruz, kaynak var ama siyasilerin memleketteki mevcut rant çarklarındaki dertleri  yüzünden o kaynaklara dokunulamıyor.

Pandemi de bitmemiştir, aksine test ve pozitif vaka sayılarına baktığımızda artmıştır, buna rağmen hem devlet hem de halk dört ucundan koyvermiştir, bir senede ölen insan sayısı 240lara ulaşmıştır ve bu sayı küçük bir köy nüfusuna eşittir, ölen insanların ölümlerinin tek sebebi pandemi değildir, toplumun ve siyasilerin bencil, çarpık zihniyetidir.

Sağlık sistemimiz yerlerde sürünmektedir, pandemiden dolayı yoğun bakıma girenlerin bir kısmı malesef sağ çıkamamaktadır; ulaşım sistemimiz de yerlerde sürünmektedir, daha bayram öncesi biri yakın tanıdık, iki insanımızı trafiğe kurban verdik;  ekonomimiz yerlerde sürünmektedir, varlık içinde yokluk yaşanmaktadır; eğitim sistemimiz sadece öğretmenlerin çabasıyla kısmen de olsa ayakta durabilmektedir; turizm sektörü tepetaklak gitmiştir, üniversite sektörü de eli kulağında, tepetaklak gitmek üzeredir; asgari ücretli açlığa mahkum edilmiştir, asgari ücret tam anlamıyla bir sefalet ücretine dönüşmüştür; enerji sektörü tepetaklak gitmiştir, Kıb-Tek ayakta kalabilmek için faturalarda icat üstüne icat çıkarmaktadır, ayakta kalabilmek için son bir gayretle halkı kazıklayabildiği kadar kazıklama derdine düşmüştür;  ayakta kalan tek sektör ise kumar sektörüdür, milyarlarca dolar sessiz sedasız kumar sektöründen gelip geçmektedir.

Bugün 40 senelik bir memur emekliye ayrılacak olsa, Türk lirası o kadar değer kaybetmiştir ki, alacağı emekli ikramiyesi ile kendine yeni bir araba bile alamaz.

Emekliler ise düşük ücretle çalışan çocuklarına bugüne kadar destek çıkmıştır ama artık bu desteği çıkabilecek durumda değildirler, aldıkları emekli maaşı kendilerine bile yetmemektedir.

Kısacası, kendi çapında tüm hayatı boyunca çalışıp didinen insanların ne emekli ikramiyesi ne de alacağı maaş bu ülkede kendilerine insanca yaşama şansı vermemektedir.

Gençler ise ülke şartlarında ne doğru dürüst iş sahibi olabilmektedir, ne de doğru dürüst bir gelir sahibi olabilmektedir, ne yapayım edeyim de gidip yurt dışında bir iş bulayım, insanca yaşamaya bakayım derdine düşmüşlerdir…Çünkü bugünkü şartlarda bir ev sahibi olabilmeleri, bir yuva kurabilmeleleri, çocuklarına bir gelecek sağlayabilmeleri imkansız hale gelmiştir.  

Hatta ve hatta, bugün sayısını bilmediğimiz kadar genç insanımız Rum tarafında iş bulmakta, kendine ekmek kapısı aramaktadır ve işin doğrusu, hallerinden de gayet memnundurlar, ortamala olarak 1500-2000 Euro kazanmaktadırlar, yaptığı işe göre çok daha fazlasını kazananlar da vardır.

TL değer kaybettiğinde yaklaşık iki sene boyunca Rumların kuzeydeki marketlere akın akın geldiğini gördük, Rum tarafından Türk tarafının piyasasına oluk oluk para aktı, buna rağmen bizim maliye yine dikiş tutmadı, ama şimdi iş tersine döndü, kuzeydeki enflasyon o kadar ileri gitti ki, Rum tarafındaki marketler kuzeyden çok daha ucuz hale geldi.

Örneğin biz bir kilo domatesi 40 liraya alırken Rum tarafında domatesin alası yarı fiyatına, en alası da 30 liraya satılıyordu, temel gıda maddelerinin hemen tümü de Türk tarafından çok daha ucuza satılıyordu, halen de durum aynıdır.

Arada bir tek benzin fiyatlarında fark vardı, ama akaryakıt fiyatlarına habure yüklenen zamlarla o fark da kapandı, dolayısıyla Rum tarafından gelen altın yumurtlayan tavuk da kesilmiş oldu.

Eskiden öğle yemeğini ofisin dışında yiyen birçok memur bugün öğle yemeğini atlamaktadır, ya da birşeyler geveleyip, açlığını bastırma yoluna gitmektedir.

İnsanlar çocuklarına verdikleri günlük cep harçlığını kesebildikleri kadar kesme yoluna gitmiştir, mecburen.

Günlük haberlerdeki hiç değişmeyen klasik gündem polisin yakaladığı uyuşturucular, envai tür suçlar, trafik kazaları ve siyasilerin sebep olduğu rezaletlerdir, insanın içini ferahlatacak hiçbir şey yoktur.

Rusya-Ukrayna savaşının ülkede ekonomik kaosa sebep olduğu tam bir palavradır, kimse bu savaşın ardına saklanamaz, kaldı ki hem Türkiye’deki hem de KKTC’deki ekonomik kaos savaşın başlamasından çok önce ortaya çıkmıştır, savaşın etkilerini bugün yaşadığımız kaosun sebebi olarak göstermek tam bir aymazlık ve terbiyesizlik örneğidir. 

Kısacası Kuzey Kıbrıs’taki hayat resmen bir kabusa dönüşmüştür.

Neden?

Tek bir sebepten; siyasilerin kibiri, hırsı ve elini taşın altına koyma korkusu, partizanlığın ve çete usulü siyasi zihniyetin inatla devamı yüzünden!

Hala insanların vasıfları değil, kimi tanıdıkları, hangi torpile sahip oldukları önemlidir!

Sendikalar bile siyasi çetelerin uzantılarıdır, bu yüzden hak arayışına filan giremezler, sadece laf kalabalığı yapıp, havanda su döverler, kimse kimsenin tavuğuna kış demek istemez, kimse kimseden hesap sormaz, soramaz, çünkü herkesin sorulacak bir hesabı vardır, dolayısıyla da herkes ötekinin yaptığına göz yummak zorundadır.

Ama artık bitti, bir yerlerden başlayıp, ülkeye çeki düzen verme yoluna girilmelidir, hem de derhal.

Ülke ve toplumdaki mevcut tükeniş, yeni bir başlangıca vesile olmalıdır, olmak zorundadır.

Bu başlangıcı da kimin yapacağı önemli değildir, ama mecburen şu anda Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran iki büyük parti yapmalıdır.

Yapmayacaklarsa, külliyen istifa etsinler, mahallenin yolunu tutsunlar, yerlerine yapacak olanlar gelsin.

Kibir ve lafazanlıklar artık gerçekten mide bulandırıyor, hem de fazlasıyla, ve bedeli de çok ama çok ağır oldu…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu