Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Senaryo

Amerikalılar inanılmaz senaryoların ustasıdırlar. 

Gelecekte olacak birçok olayı filmlerinde birebir yansıtırlar.

Örneğin 2011’de çekilen Contagion (Bulaşma veya Bulaşıcı Hastalık diye çevrilebilir) isimli filmde bugün yaşadığımız pandemi süreci, virüs de birebir aynı kalmak suretiyle, tasvir edilmiş ve virüsün genetik kodları bile birbuçuk dakikalık bir kesitte birebir verilmişti, tek farkla ki o filmde virüsün yarasa ve domuzdaki virüslerin birleşmesinden olduğu iddia edilmişti, filmin bir tek burası külliyen palavraydı, gerisi bugün yaşadığımız senaryonun birebir aynısıydı. 

Nükler savaş filmlerinde ise senaryo hep aynıydı, ve halen de aynıdır, Rusya ile ABD kıytırık, kuyturuk sebeplerden dolayı hep nükler savaşın eşiğine gelirler ama Amerikalı bir veya birkaç kahraman iki ülke arasında nükler füzelerin düğmelerine basılmasını son anda engeller ve dünyayı bir nükler savaştan kurtarırlar. 

Ancak, Amerikan filmlerinin bazı senaryolarında, özellikle de Oliver Stone’un yönetmeni olup da çektiği filmlerde, Amerika’nın kirli yüzü ve komploları sıkça ve çok net şekilde anlatılır, hatta bu filmlerde vurgulanan komploların gerçekliği Amerikan senatosunda bile tartışılır.

Örneğin New York’taki İkiz Kuleler’in uçaklar tarafından vurulması, Pentagon’a sözde bir uçağın çarpması hikayesi tam bir komploydu ve Amerika’nın Afganistan’a ve Ortadoğu’ya istediği gibi girebilmesi için kuyruklu bir yalandı, bir bahaneydi.

Binalardan ikincisine dalan uçağın uç kısmı, hatta nerdeyse yarıya yakını binanın diğer tarafından en ufak bir hasar almadan çıkmış, uçağın ana gövdesi tam binanın ortasında patlamıştı. 

Bu uçak kapkara bir uçaktı ve üzerinde hiçbir pencere filan yoktu, beton ve çelik binayı da bıçağın peyniri delmesi gibi delip geçmiş, binanın tam ortasına gelince de patlamıştı, ucu ise hiçbir hasar almadan diğer taraftan dışarı çıkmış, patlamadan sonra yere düşmüş, daha binalara kurtarma müdahalesi yapılmadan uçağın ucu ortadan kaldırılmıştı. 

Başka ilginç bir durum ise, bu uçağın arkasından gelen ve patlamanın nerdeyse tam içinden geçen, gözle görülemeyecek kadar süratli uçan, nerdeyse saniyede iki kilometer sürate ulaşmış, kanatları öne doğru kıvrık, kafası ok kafası gibi olan, kuyruğu ise gayet kısa, uçan dairemsi cisimdi. 

Uçağın ucunun nasıl olur da hiçbir hasar almadan betonu ve çeliği delip geçtiğini anlamak için filmi milim milim ilerlettiğimizde bu cismin korkunç bir hızla patlamanın içinden geçtiğini zar zor görebildik.

Pentagon’a dalan uçak ise binada bir dozerin açabileceği kadar bir delik açmıştı ve binanın içine girdikten sonra buhar olup uçmuştu, ne hikmetse, geriye molekülleri bile kalmamıştı, çarpma sırasındaki patlama da büyük bir bidon benzinle yapılabilecek boyutta bir patlamaydı.

Amerika’nın emperyalist politikalarına kılıf olması için dehşetli bir senaryoya ihtiyacı vardı, gereğini yaptı, senaryo uygulandı, ve Amerika Ortadoğu’ya ve Asya’ya daldı, hatta Kuzey Afrika’ya da daldı. 

Bu dehşetli senaryodan hemen önceki gün Bush ailesinin ortağı olan Bin-Laden ailesinin üyeleri özel bir uçakla Amerika’dan İngiltere’ye götürüldüler, Suudi Elçiliği de özel korumaya alındı.

Kulelere uçakların vurduğu gün ise iki kulede çalışan toplam dört bin Yahudi çalışandan bir teki bile o gün işe gitmedi. 

Sonra Bush “Ya teröristlerin yanındasınız, ya da bizimle” diyerek doğudaki hedeflerine doğru saldırıya geçti. 

E, aynı senaryo iki kere tekrarlanır mı hiç!

Yersen tekrarlanır, ama ne Rusya, ne Çin, ne de Avrupa Birliği içinde Amerikalıların kirli oyunlarına pek de sempatiyle bakmayanlar bu oyunların tekrarına göz yummaya niyetli olmadıklarını defalarca dile getirdiler. 

Amerika’nın yanında bir tek net olarak duruş sergileyen İngiltere vardı ve Amerika’nın aklına uyarak AB’den ayrılmak gibi bir gaflete düşmüştü. 

Fransa, Almanya, İtalya, Türkiye gibi görünüşte ABD müttefiki ülkeler de ABD ile sürekli sürtüşme içindeydiler ve Amerika’nın bitmek tükenmek bilmeyen entrikalarından illallah çekmiş durumdaydılar. 

Almanya enerji politikasında Rusya ile birlikte hareket ediyor, Rusya Avrupa’nın enerji ihtiyacını ve sektörünü giderek kendine daha bağımlı hale getiriyordu. 

Türkiye yediği kazıklardan usanmış, bıkmış vaziyette yüzünü Rusya’ya doğru dönüyordu.

Amerika’nın kendi kutbunu yeniden oluşturmak, kendi ekibini yeniden toparlamak ve en büyük rakibi Rusya için yeni bir dert yaratmak için yeni bir senaryoya ihtiyacı vardı. 

1950lerden beri özenle beslediği Ukraynalı neo-nazi bozuntularını 2010’lu yıllarda nüfusunun yarısından fazlasının Rus kökenli olduğu Ukrayna’da piyasaya sürdü ve Ruslara karşı Ukrayna içinde bir terör ve anarşi eylemleri fırtınası yarattı. 

Sonra, 5 milyar dolar harcayarak kendilerine uşaklık yapmakta bir an bile tereddüt etmeyecek bir komedyen bozuntusunu siyaset piyasasına sürdüler ve seçim kazandırdılar. 

O saate kadar kimse Avrupa’nın en yozlaşmış, dünyanın da en yozlaşmış ülkelerinden biri olan Ukrayna’da olan biteni pek görmedi, duymadı, kimse de ilgilenmedi. 

Neo-nazi bozuntularının Ukrayna içinde Ruslara karşı yarattığı terör giderek Rusya’nın tepkisini çekti.

Dev Rus balığı oltaya gelmişti. 

Amerika işi biraz daha ileri götürdü ve Ukrayna içinde Rusya karşıtı eylemleri artırdı, Ruslara karşı tam bir anarşi düzeni yarattı ve nihayetinde Ukrayna’yı NATO’ya alma girişimi başlattı. 

İşte tam bu noktada, balık oltaya geldi ve Ukrayna’ya saldırdı.

Balığın oltaya gelmesiyle birlikte çevresindeki ağlar örülmeye başladı, gerek ekonomik, gerek siyasi, gerekse finansal ve askeri açıdan hareket alanı giderek daralmaya başladı. 

Rus balığının askeri gücü çoğunluğukökende kendileri gibi Rus olan, Rusça konuşan Ukrayna halkına karşı demir yumruk kullanmadı, kadife eldivenle dövmeye başladı.  

Bu da Rusya açısından sonuca gidişin hızını yavaşlattı, Amerika’ya Rusya’nın çevresinde ağlarını örmesi için zaman kazandırdı.

Zelenski denen komedyen bozuntusu da senaryoda harcanan piyon olduğunu çok geç anladı ama nihayetinde anladı. 

Sonuçta, can kayıpları beklenenden az oldu ama Ukrayna halkı bir anda dehşetli bir kaosun içine sürüklendi,  büyük bir sefalete sürüklendi, önünü göremez oldu, milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu, özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar tarifsiz eziyetler ve korkular çekmeye başladılar. 

Amerikan kumpası Rusya’nın çevresinde ağlarını örerken bedeli ödeyen, Amerikan tezgahı doğrultusunda başlarına üçüncü sınıf bir komedyen bozuntusunu seçerken başlarına geleceği öngöremeyen Ukraynalılar oldu. 

Amerika ise, Rusya’ya karşı kontrolünü elinden kaçırmaya başladığı Avrupa ve NATO ülkelerini yine kendi safında toplamayı başardı, uzun sürecek bir krizde Rusya’yı kendi sınırları dahilinde gördüğü müttefiklerinin sınırları dışına iteklemeyi kısmen de olsa başarmış oldu. 

Kısacası, Doğu-Batı kamplaşması yeniden şekillendi, sınırlar yeniden usulüne uygun olarak çizilmiş oldu, dünyanın en güçlü adamlarından biri olan Putin’in de gücü sorgulanır olmaya başladı. 

Şimdi ne mi olacak?

Kendilerine ucuz enerji sağlayan Rusya’dan kopan Avrupa ekonomik ve enerji ihtiyacı yönünden sarsılacak, tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Marshall Planı’nda olduğu gibi yine yüzünü Amerikan sermayesine dönmek zorunda kalacak. 

Rusya, Avrupa ile olan ticari ilişkilerinden elde ettiği kazançtan feragat etmek zorunda kalacak, uzun vadede ekonomisi bir duraklama yaşayacak, Amerikan ekonomisi ise özellikle enerji sağlama ayaklarıyla Avrupa’nın imdadına yetişecek, iki kat mal ve hizmet sağlayacak, karına kar katacak.

Şimdi sıra, Doğu Akdeniz gazını Rus gazı  yerine Avrupa’ya akıtmakta…

Anladınız mı senaryonun kaç boyutlu olduğunu!!!

Yoksa, kısaca özetleyelim mi?

Özetleyelim;

  1. Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını durdur, enerji ihtiyacını Yahudi-Amerikan-Rum ortaklığında olan şirketlerden karşıla, nasılsa Amerika’da iktidarda şu anda bunların ekibi var, ekibin başında da beyni sulanmış, ipleri tamamen onu oraya taşıyan güç odaklarının eline vermiş bir ihtiyar var!!!
  2. Amerika olarak kaybetmek üzere olduğun Avrupa ve NATO kontrolünü yeniden sağla, güven tazele, ya bizim tarafımızdasınız ya da Rusya’nın de, soğuk savaş dönemindeki Doğu-Batı kutuplarını yeniden oluştur, böl-yönet politikasını ipleri elinde tutacak şekilde canlandır.
  3. Rusya’yı Avrupa’dan geriye doğru itekle, dünyanın en güçlü üç adamından biri olan, ama üçlü arasında en güçlüsü olan ve giderek daha da güçlenen Putin’in prestijini sars, kendi ülkesi içinde gücünün sorgulanmasını sağla, dünya çapında, özellikle Avrupa, İngiltere ve Amerika gibi ülkelerde sermaye bakımından güçlenmiş ve seçimleri bile tehdit edebilecek duruma gelmiş, girdikleri yerleri adım adım ele geçiren zengin Rus oligarklarını da sıkıya sok, Avrupa ve Amerika’daki etki alanlarını yok et, böylece Rusya kaynaklı siyasi ve ekonomik müdahaleleri de engelle.

Dahasını da sayabilirim ama manzara artık netleşmiştir, fazlasına gerek yok. 

Komedyen müsveddesi ise güvendiği dağlara karlar yağdı, NATO gümbür gümbür yardıma gelmedi diye ağlayadursun…

Biz ise, sürekli olarak başımıza liyakatsiz siyasileri seçtiğimiz için yediğimiz kazıkların bileşkesiyle sürüm sürüm sürünürken, Türkiye tam bir açık hava mülteci kampına dönmüş ve başta Suriyeliler olmak üzere mülteci istilasına uğramışken ve ülke mülteci akını yüzünden Tanrı bilir kaç yüz milyar dolar zarar etmişken, millet eksi beş derecede ucuz ekmek kuyruklarında sürünürken, kalkıyoruz dünyayı yöneten üst akılın ayak oyunlarında kendimize rol biçmeye…  

Halimize bakmadan bir rüzgar da biz ekelim derken fırtınalarda biçilmekten artık biçilecek halimiz de kalmadı.

Amma ve lakin, filmin yeni bölümü daha yeni başladı, iyi seyirler… 

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu