Candaş Özer

Candaş Özer Yolcu yazdı: Kıbrıslıyık yani be hoca!

Söyleşi için bir üniversitede kürsüdeyim. Karşımda, gencecik Türkçe, Edebiyat öğretmeni adayları ve geleceğin gazetecileri.

İletişim Fakültesinden radyocu, gazeteci, televizyoncu olabilirliği yüksek öğrenciler de salonda.

Diksiyon, anlatım, ifade ve tuluat çerçevesinde

Artikülasyon, fonetik ve ağızlar konulu, iletişim ders niteliğinde söyleşide bulunuyorum.

Öğrencilerden çoğu ilgisiz. Oysa hiç bir öğrenci söyleşiye katılmaları konusunda mecbur bırakılmamıştır.

Bu durum bana enteresan geldi.

Söyleşinin ortalarında, gayet rahat, genişçe, yayvan oturuşlu. Yüzünde lakayt bir ifade, gözlerindeki baneneci bakışlar. Sivri burnu hafif yukarda. Kibrinden tüy aldırmayan.

Çok şey bilmeyen, ama bildiğini sanan. Ki o yaşta ne kadar yanlış konuştuğunu ancak otuzlu yaşlarının sonunda, belki idrak edebilecek.

Sesinin tonu hadsiz, kelime vurguları münasebetsiz ve külliyen hatalı bir Türkçe ile. Diyalekt mi, şive, ağız, jargon veya argo mu kullandığı belirsiz öğrenci. Homurtulu, anlaşılmaz ifadelerle bir şey soruyor ama anlayan beri gele.

Ayağa kalkma nezaketi bir kenara.

Oturduğu yerden afralı tafralı cümlelerle ne söylediğini zor da olsa en nihayet anlayabildim.

Şöyle diyordu:

“Yani be hoca, aha görür izlerik sizi. Televizyon programınızda idediyinüz gibin Kıbrıs şivesiynan gonuşursunuz.

Neçin ararsınız bize düzgününümüş öyredesiniz?!!!

Midem siz şiveynan poroğram yaparsınız. Gagıp da bize doğru Türkceyi deyin iddia eddiğiniz. Bağa komik gelen nazik Türkçeyi öğredmeye galkışmanız gereksiz gelir baa. “Hem biz Kıbrıslıyık, böyle gunuşuruk” deyiverdi.

Bölümünü sordum. Türkçe öğretmenliği öğrencisiymiş.

Niçin bu eğitimi tercih ettiğini sordum. İngilizce ile uğraşmak istemediği içinmiş.

Bir başka Kürt kökenli Türkiyeli öğrencim ise aldığı onca diksiyon dersine rağmen geçer not alamayınca evimin kapısını çalmıştı.

“Hocam, gur’eanıma benim anam ilkhohula başlayana khaader benimle hep Kürtçe khnuşdu. Oğhula başladığim’daa Türkçe anlıyor fakat khhonuşamıyordum. Yani, hani siz, hep anadilin önemini anlattınız ya!

İşte o yüzden, derdimi size açıhlayıım bana yardımcı olun. Benim anadilim Kürtçe’dir çünkü anam Kürttür ve Türkçe bilmez.

Peki o zaman neden Türkçe öğretmenliği eğitimi aldığını sorduğumda aldığım cevap beni fazlasıyla şaşırtmış ve güldürmüştü.

Cevap şuydu:

“Hığocam bir çok bölüme girmek içiiiin, İngilizce hazırlıh bölümünü geçmah gereğhiyordu. Ben Türkhçeyiii ancak bu khhadar öghrenmişim. İngilizceyi nasıl öğreneyim.

Bildiğim ve anladığım tek yabancı dil Türkhçe’ydi ben de o sebepten İngilizce yeterliligi gerektirmeyen Türkçe öğretmenlighini seçmişim.”

Her farklı coğrafyadan adamıza eğitime gelen öğrencilerin kendilerine göre elbet haklı sebepleri vardı.

Elbette her birinin yöresine, kökenine göre bir ağız, tonlama ve boğumlama biçimi vardı.

Kiminin nedeni ideolojik, bazılarının siyasi, mesnetsiz nedenlere dayalı iddiaları olan da vardı Türkçe diline karşı.

Cevaben şunları anlattım:

Ben Tanzanyalı değilim, doğma büyüme Mesarya Ovası çocuğuyum. Üstelik belirli bir dil coğrafyasında doğdum diye. Başka bir dil, ağız veya jargon öğrenip kullanamam veya ağız çeşitlerini öğrenip kullanmam imkansız, ayıp veya hata değildir.

Benim annem babam da ağız Tükçesi kullanan insanlar. Türkçesiyle meslek icra eden bireyler ve özellikle yüksek öğrenim gören bireyler. Kürsüye, ekrana veya hitap için mikrofon başına geçtiklerinde. Doğru bir telafuz, anlaşılır bir ifadeyle Türkçe kullansalar iyi ederler.

Aksi taktirde, aldıkları eğitimin boşa gitmesi gibi. Öğrendiklerini anlaşılır ve güzel bir Türkçeyle aktaramadığı sürece bilgilerinin kimseye faydası olmaz.

Anadilimiz Türkçe’nin estetiğini, kıvraklığını, matematiğini, zekasını bilmeden ve kullanamadan bir şey elde etmez hiç gelir,

hiç gideriz.

Anadil, doğuşla birlikte dünyaya geldiğiniz anneden, çekirdek, sosyal çevreden. Buna mukabil şekillendiğiniz coğrafyadan alınan birinci derecede bilgi ve kültür alışveriş aracıdır.

Her ne tip ağızla yetiştirilmiş olursanız olun. Dil kültür dağarcığına doğru telafuzla kullanılan bir Türkçe koymanız sizin avantajınızadır.

Herhangi bir dili kullanırken Fransızca gibi romantik, Almanca misali öfkeli, İngilizce gibi kibirli ve Arapça gibi doğuştan torpili kutsal.

Türkçe gibi asil, derin anlatımlı, anlaşılır olmalı.

Etkileyici ve anlaşılır akıcı konuşmak bir sanattır.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu