Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Ala  da güzel çaktılar

Ala  da güzel çaktılar

Önce, insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en şerefli, en şanlı, emperyalizmin tüm gücüyle uğraşsa da dize getiremediği, milletin ve ülkenin havada, karada, denizde en büyük güvencesi ve koruyucusu olan, “çakma” politikalarına karşı da en büyük engel olarak gördükleri TSK’nın beline çaktılar, orduyu itibarsızlaştırmak için her türlü hayasızlığıa, ahlaksızlığa başvurdular, akla hayale gelmeyen entrikalar çevirdiler.

Sonra, adaletin beline çaktılar, teröristleri tanık, TSK’nın komutanlarını sanık yaptılar, hapislere tıktılar, uzaktan kumandalı tarikat-cemaat beslemeleriyle devleti ele geçirmeye çalıştılar.

Sonra, temel eğitimin beline çaktılar, nerdeyse adını bile yazmaktan aciz, sadece zırcehalete biat etmesi hedeflenen, üretmeyen, sadece tüketime odaklanan, sonra da madem paranız yok elinizde niye son model telefon var, niye şükretmiyorsun da hep lüks istiyorsun diye aşağılamaya çalıştıkları, ama kendi taraflarında olanların bir eli yağda, bir eli balda peri masalı hayatı yaşadığı, görgüsüz, doyumsuz, beceriksiz, hazırcı, bencil bir nesil yetiştirdiler.

Sonra, yüksek öğretimin beline çaktılar, ortalığı üniversite müsveddeleriyle, çakma akademisyen, çakma profesör bozuntularıyla doldurdular, memleketteki her sorunu Atatürk’e, eğitime, laikliğe, taktiken icat ettikleri dinsizliğe, yüklemeye başladılar.

Sonra, ülkenin, milletin ve nerdeyse her bir metrekaresi şehit kanıyla ıslanmış, sınırları şehit kanlarıyla çizilmiş bu kutsal toprakların vatan toprağı yapılmasının yegane sebebi, zırcahil olsalar bile varoluşlarının yegane sebebi, zırcehaletin ve emperyalizmin gelmiş geçmiş en büyük rakibi ve emperyalistlerin bile mezarı önünde boyun eğdiği Atatürk’e saldırdılar, Atatürk’ün milleti millet, devleti devlet yapan değerlerine çaktılar, Anıtkabir’i bile yıkacaklarını böğüre böğüre söylediler, hala söylüyorlar.

Sonra, dini değerlerin beline çaktılar, bir yerlerinden icat ettikleri uydurma din şarlatanlıklarıyla, şeyhleriyle, şıhlarıyla, en büyük marifetleri kadına, çocuğa tecavüz ve döve döve cin çıkarmak olan şarlatanlıklarıyla memlekette din kisvesi altında envai türlü sapıklığın peydahlanmasına gaz verdiler, cenneti bile cinsi sapıklıklarına alet ettiler.

Sonra, laikliğin beline çaktılar, ortalığı ağızlarında zehirli salyalara akıtarak kendileri gibi zırcahil olmayan herkese tehditler savuran, kendini alim ilan eden, hacı, hoca kılığında tımarhanelik tarikat-cemaat çapulcularıyla, şarlatanlarla doldurdular.  

Sonra, Cumhuriyeti cumhuriyet yapan, devleti devlet yapan değerlerin beline çaktılar, devlet binalarından Türkiye Cumhuriyeti adını bile kaldırdılar, binlerce yıllık insanlık tarihe damga vuran Türk kimliğine çaktılar, Türk lafına tahammül edemediklerini her fırsatta gösterdiler, tek bir kez bile Türk milleti lafını ağızlarına almadılar, kurulduğu günden beridir hazımsızlıkla Türkiye’nin tüm milli, maddi ve manevi değerlerine kudurarak  saldıranların karşısında, sen Fransız isen, İngiliz isen, Rus isen, Amerikalı isen, Alman ise, Arap isen, milli kimliğinle, milli kültürünle gurur duyuyorsan, ben de  ne mutlu Türküm diyemediler.

Sonra, liyakatın beline çaktılar, devletin tüm kilit noktalarını iki eliyle bir gözünü çıkaramayan, tamamen vasıfsız, ne idüğü belirsiz tarikat-cemaat beslemeleriyle, ahbap çavuşlarıyla doldurdular.

Sonra, sağlık sisteminin beline çaktılar, horlaya horlaya doktorları, sağlık çalışanlarını hedef tahtası haline getirdiler, sağlık sisteminin ruh sağlığını, dengesini bozdular, tımarhanelik delileri sağlıkçıların üzerine saldırması için her türlü bahaneyi yarattılar,  sağlıkçılar sağlık sisteminden kaça kaça bir hal oldu, gidecek ülke arar oldu.

Sonra, binlerce yıllık tarihe sahip milli değerlerin, milli kültürün, milli kimliğin beline çaktılar, mülteci kılığı altında memleketi ne idüğü belirsiz çapulcularla doldurdular, emperyalizmin yüz yıldan fazla bir süredir bozmak için uğraşıp da bozamadığı milli kimliği kendi elleriyle ülkeye doldurdukları, vatandaşın üzerinde hak sahibi yaptıkları ne idüğü belirsizlerle bozdular, kimlik verdiler, isimlerini bile değiştirdiler, memleketin her tarafını arapça tabelalarla doldurdular, Türk olan kimsenin giremediği gettolar yarattılar, şehirlerin mahallelerinin ele geçirilmesine göz yumdular, resmen ülkede devletin giremediği, dokunamadığı kurtarılmış bölgeler yaratılmasına göz yumdular, ipin dört ucundan kaçırdılar, göz göre göre memleketin en iyi korunan caddesinde, İstiklal Caddesi’nde, milletin ortasında bomba patlatılmasına seyirci kaldılar.

Sonra, ekonominin ve üretimin beline çaktılar, cevizcinin çuvalından bol keseden oynadılar, ülkenin tüm maddi değerleri yerle oldu, parası resmen zibil oldu, kasası tamtakır, kurubakır haline geldi, üretim tükendi, millet buz gibi havada üç kuruş daha ucuz ekmek almak için kuyruklarda donmaya başladı, manzaradan sanırsın ki memleket bir dünya savaşı kıtlığı yaşıyor, kasa boşalınca kapı kapı dolaşıp, eski düşmanlarından borç dilenip, taşıma suyuyla değirmen döndürmeyi denediler, onu da beceremediler. 

Sonra, ülkenin baştan sonra bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini göz ardı ettiler, üç kuruş vergi alabilmek için memlekette kümes bile olamayacak kadar tehlikeli yüzbinlerce, hatta milyonlarca çarık, çürük, döküntü binayı imar afları getirerek tam bir ölüm tuzağı haline getirdiler, kaçak yapılaşmayı teşvik ettiler, yanlışı adeta ödüllendirdiler, milletin bilinçaltına kaçak koçak iş yaparken sanki doğru birşey yapıyormuş algısını soktular, milleti sahtekarlığa, cehalete yönlendirdiler, kaçak işlerin sayısız ölümcül örneği var, aman yapmayın, en ufak bir depremde bunlar kafamıza yıkılır, altında evlatlarımız ezilir, mahvoluruz demediler.

En sonunda da bangır bangır bağırarak geliyorum diyen depremle milletin beline çaktılar, çocuklarımızın hayatlarına çaktılar, ruhlarımıza çaktılar, beynimize, kalplerimize çaktılar, hem de öyle bir çaktılar ki yaşamamıza sebep oldukları travmayla değil sadece bu dünyada, öteki dünyada bile ruhlarımız rahat etmeyecek.

E, bu kadar çakmadan sonra, şimdi sıra “çakılmada”…

Eskilerde bir laf vardır, dövüle dövüle dövmeyi de öğrenirsiniz derlerdi…

E, millet bunca çakılmadan sonra, çakıla çakıla çakmayı da öğrenmiştir artık…

Tanrı’nın İlahi adaletinin kitabında çakma ve çakılma parayla değil, sırayladır…

Gocunma yok arkadaş, yalakalıkta, zırcahillikte sınır tanımayan elinle ayakkabı yalama zihniyetinle çakarsın, çakarsın, çakarsın, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner, en sonunda sen de çakılırsın…

Çakılma sırası sana geldiğinde, millete çakarken kader böyleymiş diyorsun ya, çakılma sıran geldiğinde de kader böyleymiş diyeceksin, çakılmak için sıranı bekleyeceksin!

Bu saatten sonra artık hem millet çakacak, hem de ilahi adalet çakacak!!!

Birinden kaçabilsen bile öteki kesinlikle çakacaktır, yolun sonunda kesinlikle kaçış yoktur!

Ve sen, zırcehaletinle birilerinin kıçının kılı olmakla övünen zırcahil kardeşim, acep şimdi nerdesin!!!

Ben çocuklarımızın, canlarımızın, can parçalarımızın nerde olduğunu biliyorum, senin zırcehaletinin yarattığı bir yıkımın altında ezilmiş, bizden ilelebet koparılmış, hiç haketmedikleri bir dehşetle hayatlarını kaybetmiş bir şekilde yatıyorlar, biz yaşamaya devam etsek de yaşayan ölüler olarak devam edeceğiz, tanıdığımız, tanımadığımız hayatların nasıl bir dehşetle yok olduğunu düşündükçe, hayatımızda artık huzur diye birşey olmayacak ve tüm bunlar senin o kıç kılı olma hevesinin, elinle ayakkabı yalama hevesinin sonucudur…

Acaba senin o zırcehaletinle yatacak yerin kaldı mı!!!

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu