Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Bu muydu olacağı!

Son genel seçimden çok dersler aldık, halen de almaya devam ediyoruz.

UBP’de 11 yeni vekil var, eski vekillerin yarıya yakını Meclis’e giremedi.

CTP’de de yeni yüzler var.

Mevcut garabet seçim sistemiyle yine bildik rezillikler yaşandı, daha önce eleştirdiğim bu konuyu tekrar eleştirmeyeceğim.

En azından, seçim öncesine kadar bu düzeni savunan siyasilerin büyük çoğunluğu da artık bu garabet seçim sistemiyle bir yere gidilemeyeceği konusunda benimle hemfikir oldu.

Seçim birtakım dengeleri değiştirdi, burası kesin, ama neticede o değişen dengeler halkın iradesini beş yıl boyunca temsil edecek güçlü bir hükümet kurulabilmesi için tek bir açık kapı bıraktı.

O da UBP-CTP hükümetidir.

Ancak CTP, daha seçim biter bitmez, 18 vekille hükümete girmeyeceğini, muhalefette kalıp “güçlü muhalefet” yapacağını açıklayıverdi.

Daha önce yazdım ama bir daha yazayım; bizim Meclis’te muhalefet yapmak demek bol bol havanda su dövmek, kabak doğramak, laf ebeliği yapmak, elinizi taşın altına koymamak, başkasının hatalarını eleştirerek o hataların kendi hanenize pozitif puan olarak yazılmasını beklemek,  bunu yaptığınız için de bir dolgun maaşın sizin cebinize, bir dolgun maaşın da partinize gitmesi demektir.

Halktan güçlü bir destek sağlayamayıp, birkaç vekilde kalırsınız ve hükümete girme şansınız olmaz, koltukları büyük partiler kapar, cılız bir varlıkla cılız bir muhalefet yapmak zorunda kalırsınız, buna birşey demem, diyemem, çünkü bu şartlar altında yapılacak çok da birşey yoktur.

Ama gelin görün ki, sandığa giden seçmenin yüzde 36sının oylarını alan ve ikinci parti olarak çıkan bir parti, UBP kendisine açık kapı bırakmasına rağmen, ehten püften sebeplerle, egolarını ve şahsi çıkarlarını halk ve devlet çıkarlarının önüne koyuyor, üstelik de memleket tarihinin en kötü zamanında!!!

Neymiş efendim, CTP’nin ilkeleri varmış!!!

E, son yirmi yıl içinde sizing de ilkelerinizi gördük be efendiler!!!

Birkaç kez hükümete geldiniz, önce UBP içinden satın alınabilecek olanları ayarttınız, bir gecede hülle hükümeti kurdurdunuz, el birliğiyle memleketin canına okudunuz, sonra süpürüldünüz, sonra bir geçiş hükümetinde yer aldınız, Sibel Siber’in başbakanlık performansı size seçimde muhteşem bir sonuç getirdi, Sibel Siber’e sahipleneceğinize ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde kadını arkasından vurdunuz, bir yarınız size zerre kadar faydası olmayan Akıncı’ya işledi, sonra Sibel Siber’in CTP başkanlığına aday olmaması için tam bir yıpratma harekatı yaptınız, kadın bir sonraki seçimde aday bile olmadı, vekil sayınız da tam olarak yarı yarıya düştü, çünkü halkı ve destekçilerinizi aptal yerine koymanın bir bedeli olduğunu anlayamadınız, koskoca Lefkoşa’da iki dönem aday bile çıkaramadınız, bir avuçluk TDP’nin adayını desteklediniz, ama siz kendiniz aday çıkarıp da soldan destek isteyemediniz, solda birlik de sağlayamadınız, kaprisleriniz ve liderlik yapamamanız yüzünden sol son seçimde en az 5 vekil kaybetti ve sonuç olarak solun Meclis’e yansıyan oylarının oranı yüzde 36ya düştü.

İşin doğrusu, artık bu sol ideoloji lafazanlığı fena halde mide bulandırıyor.

Bu çağda sol diyeceğinize, sosyal demokrasi diyebilseniz, belki anlaşılır tarafı olur.

Bu çarpık ve bölük kafalar eskiden yüzde 48-49larda gezen sol oyları bugün yüzde 36ya düşürmüş durumda ve buna da “başarı” diyorlar!!!

Düştükçe, belleri kırıldıkça, sayıları azaldıkça, oradan buradan emanet oy çalarak kendi içlerinde balonu şişirdikçe, kendilerini başarılı sayıyorlar!!!

İlk defa, UBP’ye kızamıyorum, çünkü hem çok hızlı bir şekilde kabuk değiştirdi ve şu anda  hem ülkenin, hem de seçimin ortaya koyduğu şartlara göre makul bir politika izliyor ve CTP’ye samimi olarak gelin birlikte güçlü bir hükümet kuralım, sen-ben değil, “biz-hepimiz” olalım diyor.

CTP ise, artık çivisi iyice çıkmış federasyon tezindeki tezatlığı öne sürüyor, ve artık kargaların bile güldüğü “ilkelerinden” bahsediyor!!!

Kardeşim, bu ülkenin ve toplumun menfaatleri senin lafta kalan, icratta ise tam tersini yaptığın ve yapmaya da devam ettiğin ilkelerinin önünde değildir!!!

Eğer bir siyasi partinin ilkelerinin önceliği toplum ve ülke menfaati değilse, önceliği kendi partisinin çıkarlarıysa, o partinin Meclis’te de yeri yoktur, olmamalıdır da…

UBP hala kapıyı açık bırakmış durumda, yüreğin yerse oturur ve şartlarını ortaya koyarsın, karşı taraf şartlarını kabullenir veya görüşmeler neticesinde ortak bir noktada buluşursanız, hükümeti kurarsınız, ortak noktada buluşamaz ve koparsanız, o zaman da size oy veren vatandaş “denediler de olmadı, madem öyle herkes yoluna” deme şansına sahip olur.

Bunun aksini yapmak, iradesizlik, bencillik, sorumsuzluk, korkaklık ve ileriye dönük şahsi çıkar hesabından başka birşey değildir.

Eğer 18 vekille muhalefet yapacağım diyerek havanda su döverseniz, bir sonraki seçimde, ki o da belediye seçimidir, bir güzel dövülürsünüz, arkasından gelecek olan erken genel seçimde, bir güzel daha dövülürsünüz, halı gibi silkelenirsiniz, başladığınız noktaya dönersiniz.

Sibel Siber döneminden ders almadıysanız, tarih tekerrürden ibarettir.

Diğer yandan, sıfırı tüketmiş olan Kudret Özersay ve başladığı noktadan bir milim ileri gidemeyen DP, şu anda hükümette yer almak için yanıp tutuşmaktadır.

Bu dönemde hükümete girememek demek, DP, HP ve YDP için TDP’nin düştüğü kaçınılmaz son demektir, bir sonraki seçimde oylarının büyük kısmını UBP’ye kaptırma ve baraj altı kalma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.

Bu yüzden bu üç küçük parti de hükümete girme derdindedirler.

Eğer CTP bu kritik dönemde yan çizmeye devam ederse, hükümet yine yamalı bohça olarak kurulacak, UBP kendinden emin olduğu bir anda ülkeyi yine bir erken genel seçime götürecek ve tek başına iktidar olmayı da başaracaktır.

Eğer bugün UBP’nin açtığı kapı değerlendirilmezse, ikinci adımda bunu yapmak UBP’nin hakkıdır ve akıl koymayanlara dersini vermek için yapmalıdır da!!!

Aksi takdirde bu memlekette 47 senedir süren garabet düzenin düzeleceği yoktur.

Şu an memlekette olan ama tepki olsun diye sandığa gitmemiş olan en az 50 bin kişi vardır, anlaşılan o ki kimse bu insanların tepkisini üstüne almamıştır.

203 bin seçmenin hade 50 bin tanesi ölmüş veya yurt dışında olmuş olsun, ki bu kadar büyük bir rakam ihtimal dışıdır, yine de geriye en az 50 bin seçmen kalır ki bunlar tepki olsun diye sandığa gitmedi.

Bu rakam, birinci parti gelen UBP’nin aldığı oylardan bile daha fazladır.

İşin özeti, memleketteki siyaset tarzı, sağ ya da sol, hiç farketmez, halkın en az üçte birinin umutlarını tüketmiştir.

UBP bunun farkındadır ve işin ilerisini de düşünerek her türlü sorumluluğu almaya hazırdır, ancak ikinci büyük parti olarak seçimden çıkan CTP bunun farkında değilmiş gibi davranmaktadır.

Bu saatten sonra, ne olursa olsun, ülkede yaşanacak her türlü olumsuzlukta, muhalefette kalsa bile, en büyük sorumluluk CTP’de olacaktır, her ağzını açıp da eleştiri yaptığında kendisine verilecek cevap “laf ebeliği yapacağına yüreğin yetseydi de gelip elini taşın altına koysaydın” denecektir ve kaçak dövüşmenin bedelini de kısa süre içinde, bu yıl bitmeden ödeyecektir.

Bu kadar bencilce davrandıktan sonra memleketteki sorunların sebeplerini Rumların, AB’nin, BM’nin, Türkiye’nin üzerine yıkmaya çalışmak, kendi sorumluluklarını günah keçilerine yüklemeye çalışmak en hafif tabirle aymazlıktır.

Bu bencillik ilk seçimde UBP’yi 28-30 vekille tek başına iktidar yapar, süreç böyle kepazeliklerle gidecekse, çok da iyi olur!

Olacağı budur…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu