Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Geçmişe saplananlar geleceğe yürüyemezler

Bugün CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman UBP ile neden bir koalisyon kurulmasında isteksiz olduklarına ve kendilerine yönelik eleştirilere dair 11 maddelik bir “bildiri” yayınladı ve o bildirinin sonuncu maddesinde kapıyı açık bıraktı.

Yayınladığı bildirinin içinde UBP ile CTP arasında geçmişe dönük atışmaları içeren “o onu dediydi, bu bunu dediydi” türünden bol bol atıf var.

Bunların hiçbirine değinmeyeceğim, akıl ve mantık açısından hiçbir mana ifade etmese de, sadece söylenmiş olmak için söylenmiş olsalar da, meraklısı açar, okur.

Ancak şunu açıklıkla söyleyeceğim; Geçmişe saplananlar geleceğe yürüyemezler!!!

Tufan Erhürman ve CTP, eğer tüm CTP’nin görüşü buysa, tam da bunu yapıyorlar, geçmişe çakılıp kalıyorlar, gelecek ise ellerinden kaçıyor.

Eğer CTP’nin de geçmişteki hatalarını sıralamaya kalkarsak ve son yirmi senelik basındaki argümanları tararsak, değil 11 madde, 10 bin madde bile çıkar.

Ama bunların tümünü birden özetlersek, her iktidar sonrasında CTP’ye şu suçlamada bulunulmuştur, hem de sadece CTP’ye oy verenler tarafından değil,  bizzat kök CTPliler tarafından; HESAP SORACAĞIZ DİYE DİYE GELDİLER, HESAP SORULACAK HALE GELDİLER!!!!

Yeterince açık ve net mi!!!

Ancak, yukarda dediğim gibi, derdimiz artık geçmiş değil, gelecektir.

CTP’ye oy veren seçmenin bile derdi, CTP’nin geçmişe saplanıp kalması değil, iktidara geçip, hem kendi geçmiş günahlarını temizlemesi, hem de ülkeyi ve toplumu içine düştüğü kaostan kurtarmak için elini taşın altına koymasıdır.  

Tufan Erhürman 11 maddelik bir bildiri yayınladı ama ülkenin içinde olduğu kaotik duruma yine bir zırnık katkı koyamadı, sadece kendince daha seçim biter bitmez “güçlü muhalefet yapacağız” derken kendi kalesine acemice attığı golün etkisini hafifletmek için bir savunma yaptı.

Tufan Hoca hiç kusura bakmasın ama ne CTP’ye oy veren insanların ne de vermeyenlerin CTP’nin kaçamak dövüşmek için ileri sürdüğü bahanelerini dinlemeye ihtiyacı yoktur, sorunlarına çözüm için icraat görmeye ihtiyacı vardır.

Aksini yapmak, ülkenin tarihinin en kötü dönemlerinden birinde hem kendilerine oy verenleri, hem de vermeyenleri cezalandırmak, ülkenin kaotik yangınına benzin dökmek demektir.

Daha önce defalarca yazdım, söyledim, bir daha yazayım; Liderler zor zamanlarda kendini gösterir, toplumuna önder olur, sorunlara radikal ve akılcı çözümler üretir, yaptıkları yapacaklarının teminatı olur.

Aksini yapıp, havanda su dövenler, rakiplerinin hatasını kendi hanesine artı olarak yazdırmak gafletine düşenler, laf ebeliğini siyaset veya muhalefet zannedenler, olsa olsa siyaset artisti olur, eninde sonunda tarihin çöplüğünü boylar.

Bugün evine ekmek götüremeyecek, evini geçindiremeyecek durumda olan, akıl almaz sıkıntılarla karşı karşıya kalan  onca insan neden elinizi taşın altına koymuyorsunuz diye sorarsa ve siz de “CTP’nin ilkeleri” diye başlarsanız, alacağınız cevap en hafifinden “başlatma şimdi CTP’nin ilkelerinden ha!!!” olur, arkasından da devamını saydırırlar, duyduğunuza duyacağınıza pişman olursunuz, zaten şu anda olan da budur, her ağzınızı açtığınızda bol bol küfür dinliyorsunuz…

Konuşmak gümüşse sükut altındır deseniz, kılı kırk yararak ve mevcut şartları biraz empatiyle değerlendirseniz, durum bu kadar vahim olmayacaktı.

Farkında değilmiş gibi davranıyorsunuz ama bu seçimin kazananı yoktur, sadece kaybedeni vardır, UBP 24 vekille birinci parti çıkmış olsa bile istediğini alamamıştır, ezici bir çoğunlukla tek başına iktidar olamamıştır, dolayısıyla o da kaybetmiştir.

CTP ise 21 vekilden 12 vekile düşmüş, sonra kaybettiği 9 vekilin bir kısmı aldı ve mevcut vekil sayısını yüzde elli artırdı diye züğürt tesellisi ayaklarına yatmıştır.

Bu seçimin esas kazananı, sandığa gitmeyerek her iki tarafı da protesto eden ve ne haliniz varsa görün diyen en az 50 bin seçmendir.

Sandığa gitmeyen onbinlerce seçmen her iki tarafa da açıkca “canınız cehenneme, bunca zaman hamasetinizle bizi yiyip bitirdiniz, şimdi de birbirinizi yiyip bitirin, nasılsa derdiniz koltuk, kendi çıkarınızdan başka derdiniz yok, bize bir faydanız yok, her halinizden olmayacağı da belli, artık size oy moy da yok…” demiştir!!!

Hala dersinizi almadıysanız, umutsuz vakasınız demektir.

203 bin seçmenin en az 150-160 bini ülkededir ve en az üçte biri sandığa gitmemiştir.

Siz hala sandığa gidenin üçte birinin oyunu aldık diye avunuyorsunuz.

E, kardeşim sandığa gidenin üçte ikisi sana oy vermedi, bir de sandığa gitmeyip de seni protesto edenleri de hesaplarsan, aldığın oy oranı devede kulak kalır.

Bu şartlar altında, “Biz sandığa giden seçmenin üçte birinin oyunu aldık” demek züğürt tesellisi değildir de nedir!!!

Yoksa alem ahmak, bir siz mi akıllısınız!!!

Sayısız kez söylediğimizi bir daha söyleyelim, yazalım; bu ülkede muhalefet demek havanda su dövmektir, laf ebeliği yapmaktır, başka da birşey değildir, buna da artık hiç mi hiç ihtiyacımız yoktur.

UBP kapıyı açmışsa, karşılıklı şartlarınızı, hedeflerinizi ortaya koyarsınız, ben değil biz-hepimiz diyerek ülkenin, halkın menfaatine asgari müşterekte buluşup buluşamayacağınıza bakarsınız, halk da bunları görür, anlaşamazsanız herkes yoluna gider, ak koyun kara koyun kimdir, o da belli olur.

Ha, ülkenin, toplumun menfaatleri değil de CTP’nin ilkeleri önde gelir diyerek kendi menfaatlerinizi ideoloji safsatası altında ön plana çıkarır ve toplum ve ülke menfaatleri önüne koyarsanız, o zaman da ilk seçimde bedelini çatır çatır ödemeye de hazır olun…

İki büyük partinin asgari müşterekte buluşarak uzun süreli bir koalisyon hükümeti kurması, birbirlerine denge unsuru olması, birbirlerine karşı kontrol mekanizmaları oluşturmaları, iktidardayken aynı zamanda yanlışlara karşı muhalefet görevi de yapmaları, hükümetin yanlışlarını azaltacak, doğrularını artıracaktır.

Bu saatten sonra haspası çıkası sağ-sol kavgasının, posası çıkmış ideoloji tantanalarının girdabında kalmak, en hafifinden zırcehaletin, bencilliğin, egoistliğin göstergesidir, ve dahası, ülke bu haldeyken ve ülke ve toplumun iyiliği için yapılacak onca  iş varken yan çizmek, en hafifinden ülkeye ve topluma ihanettir.  

Zaten en az elli bin kişi siyasilerin ihanetine uğradığını hissettiği için sandığa gitmemiştir.

Bu aşamadan sonra seçimde cezalandırma yöntemi sandığa gitmemek değil, sandığa gidip, oyunbozancılık rolünü üstleneni cezalandırmak olacak.

Diğer taraftan, UBP ile bir koalisyon kurup da uzun ömürlü bir icraat hükümetinde yer alması istenen CTP bulunmaz hint kumaşı değildir, hiç de o zanna kapılmasın!

Geçmişi en az UBP ve diğer partiler kadar şaibelidir, sol gösterip sağ vurduğu zamanlar hala hafızalardadır, biz de tarihe bir not düşmüş olalım!!!

Ancak yazının başında belirttiğimiz gibi, geçmişe saplanıp kalanlar, geleceğe yürüyemezler.

Bu aşamadan sonra derdimiz, geçmişimizde olanlar değil, geleceğimizde olacaklardır.

Bu süreçte önceliklerimiz, 60 senedir üzerinde havanda su dövülen ve Rum tarafının mevcut şartlarda asla yanaşmayacağı haspası çıkası federasyon tantanası değil, kendi iç barışımız ve huzurumuzdur.

Diğer taraftan, sağcısı veya solcusu hiç farketmez, Türkiye’nin gelen giden iktidarları ile bizim gelen giden iktidarlarımızın yıldızının hiçbir zaman barışmadığı da bir gerçektir.

Ancak, bu durum bizim küçük ülkemizde kurulacak hükümetler üzerinde bir engel teşkil etmemelidir, en azından bir faktör olarak karşımıza çıkmamalıdır.

Kaldı ki, ne Türkiye’nin iktidarları kendi içlerinde barışık olabilmişlerdir, ne de bizim iktidarlarımız.

Aksi olsaydı, bu küçük ülke ve Türkiye bugün çok daha iyi durumda ve yerlerde olurdu.

Tamamen yıkılmış, yok olmuş bir imparatorluğun küllerinden on yılda doğan ve o dönemde dünyanın en önemli ve güçlü birkaç devletinden biri haline gelen Türkiye’nin kurucusu Atatürk ve onun izinden gidenler, bunu geçmişe saplanıp kalmadıkları, tüm benliklerini geleceğe çevirdikleri, geçmişe hiçbir özlem veya saplantı duymadıkları için başarmışlardır.

Bugün Türkiye’nin içine düşürüldüğü durum hiç iç açıcı olmasa da, umutsuz vaka değildir, önümüzdeki yıllarda toparlanabilir, yeter ki bunu yapacak irade ve vizyon olsun.

Diğer taraftan, bizim küçük ülkemizi toparlamak çok daha kolay ve hızlı olabilir, yeter ki ortak akılla, ortak yürekle, ortak iradeyle ve iyi niyetle hareket edilsin, herkes elini taşın altına koyması gerektiği gibi koysun.

Genelde dünyanın içinde bulunduğu şartları, özelde ise bölgesel şartları değerlendirdiğimizde, en azından şu anda Türkiye ile ortak çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmekten başka hiçbir çaremiz olmadığı, geriye kalan tüm aktörlerin kendi çıkarları doğrultusunda davrandıklarını (zaten aksi de beklenemez) ve iyi niyetli olmadıklarını da artık herkes anlamak ve kabullenmek zorundadır.

Yüreğiniz varsa, geçmişi bırakır, geleceğe bakarsınız.

Yok, kaprise devam derseniz, günü geldiğinde bedelini de paşa paşa ödersiniz, ama bu arada bu ülke ve toplum da sırf kaprisleriniz yüzünden çok daha ağır bedelleri ödemiş olur, kimse kazanmaz, herkes kaybeder…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu