Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Kına da yakın!

Halil Falyalı olabilecek en hunharca şekilde işlenen bir cinayete kurban gitti.

Hemen klavyenin başına oturup şakır şakır aklıma geleni yazmadım, olaydan bir ders çıkarmak için taşların yerli yerine oturmasını bekledim.

Bu cinayette sorumlu olanları sırayla ve sebepleriyle birlikte yazayım.

Öncelikle, bu cinayette bizim şaşuri devlet yapısının doğrudan sorumluluğu vardır.

Neden mi?

Bizim polis örgütünün organize suçla mücadele edebilmek için istediği yasalar, özellikle de teknik takip yasalaır, yıllar yılıdır bizim yüceler yücesi ve ulular ulusu, kürsüsünde rüşvet dolarlarının bile savrulduğu Meclis’te siyasilerin “polis ve asker yatak odamızı dinleyecek” bahanesiyle bekletilmektedir.

Organize suçla mücadele için polisin istediği teknik takip yasalarını “polis ve asker yatak odamızı mı dinleyecek da bu yasaları istiyor” diye savsaklamaya çalışmak, en hafifinden terbiyesizliğin daniskasıdır, en ağırından ise organize suçla ortaklıktır.

Bu yasalara karşı çıkanların tek bir derdi olabilir, o da; polis alçağın, şerefsizin birini, iki paralık bir haydudu takibe aldığında, yanlışlıkla siyasilerin de o teknik takip ağına takılması ve leş gibi kokuşmuş ilişkilerin açığa çıkmasıdır.

Aksi takdirde, tüm dünya ülkelerinde polise yasalarla verilmiş olan teknik takip yetkisini bizim polise de vermek için kıllarını kıpırdatırlardı!!!

Eğer polis organize suçla mücadele için yasal olarak teknik takip yetkilerine sahip olsaydı, bugün Falyalı sağ olurdu, ülkedeki pek çok suç da işlenemeden önlenmiş olurdu.

Kokuşmuş siyasi yapımız ve kafasını kuma gömen, amigo gibi oy kullanan, hiçbir rezaleti sorgulamayan, kendini alemin akıllısı sanırken dünyanın en zibil toplumlarından birine dönüşmek için elinden geleni ardına koymayan, sonra da nolacak halimiz diye ağlaşan ahalimiz yüzünden bu küçük ülkede başımıza gelmedik iş kalmadı!!!

Uyuşturucu, kadın ticareti, insan ticareti, hırsızlıklar, tecavüzler, cinayetler, kumar, kara para aklam ve aklınıza gelebilecek her türlü pislik aldı başını yürüdü, kimse tepkisini ortaya koymadı, her seçimde bu iğrenç düzene çanak tutanlar yine yeniden seçildi, çarkları tıkır tıkır dönmeye devam etti…

Bu iğrenç düzeni düzeltmeyi bir tarafa bırakın, eleştirmeye bile ne sağcısının yüreği yetti, ne de solcusunun, tam aksine hepsi de çanak tuttular!

Çünkü her ikisi de bu iğrenç düzeni el birliğiyle yarattılar, her ikisinin de bu iğrenç düzende eşit sorumluluğu var, ister kabul etsinler, isterse etmesinler…

Tek becerdikleri şey, birlikte kına yakmak, ağlaşmak ve suçu birbirlerine atmak!!!

Falyalı karanlık işlere bulaşmış olabilir, onlarca milyar dolara ucu bucağı belli olmayan karanlık veya yasal yollardan da bu paralara hükmediyor olabilir, ancak sen devletsen her türlü konuda kontrol ve otorite sahibi olmak zorundasın.

Elin iti, kopuğu, hırsızı, hursuzu, uğursuzu, çakalı, katili elini kolunu sallaya sallaya bu memlekete girip de canı istediği gibi suç işleme fırsatına sahip olmamalıdır, toplumun huzunu bozma fırsatı bunların eline bu kadar kolayca verilmemelidir.  

İşte bu noktada, özellikle Türkiye ile KKTC arasında muhacerette işbirliği daha da geliştirilmeli, ülkeye Türkiye’den gelen her şahsın suç kaydı ülkeye girişte görülebilmeli, ciddi suçlara karışanlar, yargılanıp cezalarını çekmiş olsalar bile ülkeye sokulmamalı, anında kapı dışarı edilmelidir.

Eğer devletsen,sınır kapılarının ve genelde kara ve deniz sınırlarının yolgeçen hanına dönmesine müsade etmeyeceksin, gerekli tedbirleri alacaksın, alamazsan laf ebeliği yapıp da devlet yönetimine aday olmayacaksın, olanı da halk olarak sandığa gömeceksin kardeşim!

Kendine düşen sorumluluğu yerine getirmiyorsan, ağlayıp zırlamayacaksın, günah keçileri yaratma derdine düşmeyeceksin.

Bu dünyada üç merkezde muazzam bir kumar ve kara ya da ak para akışı var; biri Çin’dir ve Çin devleti kuruşuna kadar ülkesine giren çıkan parayı kontrol etmektedir, orada öyle bir sistem var ki herhangi bir şekilde devletin otoritesine karşı çıkan ve bildiğini okumaya çalışanın kellesi şak diye gider…

İkincisi Amerika’dır, özellikle de Amerika’nın kumar cenneti Las Vegas’dır.

Aynen Çin gibi, Amerika da ülkede dönen ak ve kara parayı, uyuştucu parası dahil, kontrol altında tutar, “istisnalara” da işine geldiği kadar izin verir.

Üçüncüsü ise, bizim sözde tanınmayan ama özde tüm dünya tarafından çok ama çok iyi tanınan, bilinen KKTC’dir.

Muhtemelen Çin ile Amerika arasındaki boşlukta kalan tüm kara para trafiği bizim memleketcikten idare edilmektedir ve bu trafik hiçbir şekilde kontrol altında değildir.

Belli ki, Halil Falyalı da devletten izinli olarak bu trafiğin en önemli ve kilit figürlerinden biriydi ve her yıl onlarca milyar doların fırıl fırıl döndüğü bu piyasada çıkar çatışması dolayısıyla birileri tarafından bu trafiğin kilit noktalarında olması istenmiyordu, o kilit rolün başkalarının eline geçmesi gerekiyordu, sonuç olarak Falyalı’yı ortadan kaldırdılar.

KKTC’deki kumar sisteminde akıl almaz paralar dönüyor ve bu paralar o kadar yüksek ki, bu parasal güç bir devletin, bir hükümetin siyasi geleceğine hükmedecek güç odakları yaratabilir, var olanları istediği gibi yönlendirebilir.

Böyle bir sistemin tam ortasında yer almak ve birilerinin veya kurdukları sistemin çıkar çarkları için tehdit oluşturmak, ortadan kaldırılmak fazlasıyla için yeterli sebeptir.

Bu bakımdan, Falyalı cinayeti öyle küçümsenecek, sıradan mafyavari bir çıkar çatışmasının neticesi değildir.

Sebepleri çok daha derin ve önemlidir.

Diğer taraftan, böyle cinayetler hedef saptırmak, kamuoyunun ilgisini başka yöne çekmek için de kullanılıyor.

Tarihte o kadar çok örneği var ki, örneğin Nixon’un başı Watergate skandalı ile dertteyken birileri Rum fanatik faşistlerden oluşan bir çapulcu sürüsüne Kıbrıs’ta darbe yaptırdı, bütün dünyanın gözü bir anda KIbrıs’a döndü, tam Nixon’un kellesi giderken de Kıbrıs’ta ikinci harekat yapıldı, bütün dünya Kıbrıs’a odaklanmışken Nixon yerine geçen yardımcısı Ford tarafından affedilerek evine yollandı.

Bir başka örnek, yıllar yılı CIA orta Amerika’dan ABD’ye gelen uyuşturucu trafiğini yönetti, uyuşturucuyu siyahilerin toplumsal yapısını daha da bozmak kullandı, uyuşturucu parasını da yurtdışında organize ettiği terör olaylarında kullandı ve muhtemelen de halen kullanmaya devam ediyor, olay ortaya çıkınca 400 sayfalık bir rapor yayınlandı ve CIA’nın bu konudaki rolü resmen kabul edildi, ancak raporun tam da yayınlandığı anda Clinton Monika’ya nasıl saksafon dersi verdiğini dev ekranlardan tüm dünyaya anlatıyor ve özür diliyordu, ancak bu işi o kadar ustalıkla yapıyordu ki rezaleti başarıya döndürüyor, kendisini dinleyenlerde hayranlık uyandırıyor, helal olsun başkana dedirtiyor ve dünyanın en popüler başkanı oluyordu.

Aynı anda ise CIA başkanı sessiz sedasız görevini bırakıyordu ve kimse de CIA’nın yayınladığı rapora bakmıyordu bile, skandalı ortaya çıkaran gazeteci ise tabancayı kafasına dayıyor, tetiğe basıyor, kafasının yarısı uçuyor, yetmiyor, kafasının yarısı uçmuşken tabancayı kafasına bir daha dayıyor ve tetiği bir daha çekiyordu, kendi kendisini öldürdüğünden emin olunca tabancayı bırakıyordu!!!…Polis raporu bu yöndeydi, yerseniz tabi…

Şimdi bir daha gelelim Falyalı cinayetine…Türkiye tam anlamıyla ekonomik bir batağa gömülmüş durumda, aynı durum KKTC’de de geçerli, fiyatlar çarpıyor, elektrik faturaları çarpıyor, gelen çarpıyor, giden çarpıyor, yönetimde beceriksizlik yarışına giren siyasiler lafla peynir gemisi yürütmeye çalışıyor, ama gemi yürümüyor, Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye giydirmeye çalışıyorlar, yine olmuyor, battıkça batıyorlar, her iki tarafta da devlet sistemi çöküşün eşiğine gelmiş ve siyaset de tıkanmış durumda, tek tıkır tıkır çalışan sistem KKTC’deki kumar sistemi, tek bir günlük kumar rantı ile KKTC’nin bir yıllık bütçesi rahatlıkla oluşturulabilirken ülkenin kasası tamtakır, kurubakır.

Türkiye’den ise her yıl onlarca milyar dolar bir şekilde KKTC’deki kumarhalere akıyor, buradan da nereye gidecekse gidiyor, Türkiye’nin ana damarlarından biri sürekli olarak bu kanaldan kan kaybederken bu sistemde köşe başlarını tutmuş olanlar ise kasalarını patlayana, çatlayana kadar dolduruyor.   

Diğer taraftan, KKTC’deki bu düzen haybeden ve havadan para kazanmaya meraklı olan mafya dünyasının ve onlarla bir şekilde çıkar ilişkisi olanların da ağzını sürekli sulandırıyor.

Falyalı ise, bir Kıbrıslı olarak, tam da bu sistemin ortasında kilit bir rolde duruyordu.

Ve şimdi gelelim Falyalı’nın hunharca katledilmesinin etkilerine; KKTC’deki kumar rantında Falyalı’yı engel olarak görenlerin önü açıldı, şimdi bu kumar rantını yeniden dizayn etmenin yollarına bakacaklar, ki muhtemelen bu yolları çoktan hesaplamışlardır bile.

Diğer taraftan, Falyalı’nın ölümü kısa bir süreliğine de olsa her iki ülkenin gündemini değiştirdi, gündemin değerlendirildiği tüm medya kanallarında Falyalı cinayeti bir numaraya oturdu, milletin, devletin dertleri ikinci plana atıldı.

Bu cinayet nerden baksanız en az bir hafta kamuoyunu meşgul edecek ve birilerine nefes aldıracaktır.

Diğer taraftan, eğer Falyalı cinayetinde Türkiye’nin başbelası olan mafya gruplarından biri varsa, onların da defteri dürülecek ve bir taşla iki kuş vurulmuş olacak.

Kısacası, birileri Falyalı cinayetinden birden fazla menfaat sağlayacak şekilde bu cinayet organize edildi.

Hem Falyalı ortadan kaldırılarak kumar sisteminde oynadığı kilit rol başkalarının eline geçirilecek, hem de Falyalı’yı ortadan kaldıranlar ortadan kaldırılacak ve böylece, hedeflenen temizlik bir tamam yapılmış olacak.

Ancak bu olayı tezgahlayanlar Kıbrıs Türkü üzerinde bırakacağı sosyolojik ve psikolojik etkileri belli ki yeterince hesaplamadı.

Falyalı cinayeti, özellikle de ailesinin, çocuklarının gözleri önünde katledilmesi, katillerin de Türkiye’den gelmiş olması gerçeği, bir anda Kıbrıs Türk toplumunda Türkiye’ye karşı sert bir öfke yarattı, öyle ki Türkiye’ye karşı sarsılmaz bağlarla bağlı olanların bile yüreklerindeki bağ sarsıldı.

Bu, Kıbrıs Türk tarihinde, kimliği ve kişiliği hangi vasıfta olursa olursa olsun, Kıbrıslı bir Türk’e karşı işlenen ikinci Türkiye kaynaklı hunharca cinayet oldu ve  tepki de çok büyük ve sert oldu.

Birileri memlekette dönen kumar rantının kontrol sistemini değiştirmek için düğmeye bastı ama aynı anda toplumun duyguları da değişti, hem de geri dönüşü olmamak üzere…

Elbette, toplumun duygusal tepkilerinin boyutlarının kısa ya da uzun vadede ne olacağı Falyalı’yı katledenlerin hiç mi hiç umurunda değil, onlar için milli duyguların yıllık onlarca milyar dolarlık bir rantın yanında hiçbir önemi yoktur,  belki de bunu da bile bile hedeflemişlerdir ve bu alçaklığı yapanların eylemine bile bile göz yumulmuştur.

Kim ne derse desin, Falyalı’nın bu şekilde katledilmesi, her şekilde birçok dengenin değişmesine neden olacaktır.

İşin özüne gelirsek, Falyalı’nın ölümünden çıkar sağlayacak olanlar ve dolayısıyla da esas sorumlu olanlar, bu dengelerin yeniden oluşturulmasında kendilerine rol biçecek ve fayda sağlayacak olanlardır.

Dolayısıyla, tetikçi katiller büyük ihtimalle nasıl bir tezgahın içinde kullanıldıklarını bile anlamadan hapsi boylarken, ve belki de kısa bir süre sonra uygun yöntemlerle ebediyen ortadan kaldırılırken, azmettiriciler bildiklerini okuyacaklardır.

Bu saatten sonra ülkeyi ve toplumu bu hale getirenler ve onlara göz yumanlar istedikleri kadar dizlerini dövüp, kına yakabilirler…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu