Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Ölümsüzler ve ölüp ölüp dirilenler…

Ölümsüzler ve ölüp ölüp dirilenler…

29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti doğdu, doğduğu an ise ölümsüzleşti.

10 Kasım 1938’de bilinen dünyanın gelmiş geçmiş, ve ne tesadüf ki, aynı toprak parçasından çıkmış en büyük iki liderinden biri olan Atatürk öldü, öldüğü an ise ölümsüzleşti.

Ötekisi, Büyük İskender’di, bilinen dünyayı daha 27 yaşına gelmeden fethetmişti.

Atatürk ise bilinen dünyayı fetheden en büyük fatihlerin tümünü birden tek seferde dize getirmişti.

Her ikisi de çağlarının en zeki, en yetenekli, en cesur, en üstün meziyetli, en azimli, en durmak bilmez, en yıkılmaz ruhlu, en dev yürekli liderleriydi…

Bu bakımdan, her ikisi de bilinen insanlık tarihin en büyük iki lideri olarak ölümsüzleştiler…

Bir farkla ki, Atatürk aynı zamanda ileri görüşlü, edebi ve felsefik bir liderdi, yaşadığı çağdan yüz yıl sonrasını bile rahatlıkla öngörebiliyordu…

Tarihte bu meziyetlere sahip bir başka lider yok, elbette başka başarılı liderler vardır ama bu derece başarılısı, tarihle birlikte yaşayan, ölürken ölümsüzleşen, sadece yedi düveli değil, ölümü de dize getireni yoktur.

Büyük İskender’in efsanesi çağlar boyunca dünya tarihinin baş köşesine oturdu.

Ta ki Atatürk efsanesi doğana kadar…

Atatürk’ün efsanesi iki bin yıldan daha uzun bir süre sonra dünya tarihinin baş köşesini Büyük İskender’le paylaştı…

Makedonya’dan çıkıp da tarihin baş köşesini işgal eden bu iki muhteşem adamdan sonra bu köşeye bir kişi daha sığar mı?

Bu vakitten sonra mümkün değil…

Tarih birçok konuda tekerrür eder ama bu konuda tekerrür etmesi mümkün değildir, antik çağlarda belki bir Büyük İskender daha çıkabilirdi, ama çıkmadı.

Modern çağlarda ise Atatürk’ten sonra bir başka Atatürk’ün daha çıkması mevcut şartlarda imkan ve ihtimal dahilinde değildir.  

Gelecek çağlarda, belki… Yüzyıllar sonrasının şartlarını bugünden bilemeyiz…

Malesef ki, Türk milletinin bekası ve milletin Cumhuriyeti kurarken sahiplendiği değerleri Atatürk ile bütünleşip ölümsüzleşirken, Atatürk’ten sonra milletin başına gelenlerin hiçbiri milletiyle bütünleşemedi, milletini özümseyemedi, milleti amaç değil, amaç için araç sandı…

Koltuk uğruna ölüp ölüp dirilenler, iktidarı kaybetme korkusuyla ölüp ölüp dirilenler, milletiyle bütünleşeceğine hırslarıyla bütünleşenler, hırsları uğruna ölüp ölüp dirilenler, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini yok etmeye heveslenenler,  fırsat bu fırsat deyip de Atatürk’ün mirasını, ülkeyi ve milleti ayakta tutan değerleri yıkmak için her türlü gafilliği ve ihaneti sergileyenler birbiri ardına sıraya girdi…

Kim olduklarına, ne olduklarına baktığınızda, tümünün de avantacı, beleşçi, hamasetten beslenen, hazıra konan, hazırı tüketen, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan koltuk sahibi olmak için hem ülkeye hem de millete en büyük kötülükleri yapmaktan bir an bile çekinmeyen, dahası, uzaktan kumandalı ve son kullanım tarihli piyonlar olduklarını ve Türk milletini var eden gerçek değerlerle en ufak bir ilgi ve alakalarının olmadığını açık ve seçik görürsünüz.

Günün sonunda, bütün ihanetlere, bütün gafletlere rağmen ülke ve millet yıkılmadı, amma, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk’ün sadece Türk milletine değil, tüm dünya insanlığına armağan ettiği değerleri yıkmaya çalışanlar,  çalıştıkça yıkıldılar, birbiri ardına tarihin çöplüğünü boyladılar…

Çünkü, Cumhuriyet’in temellerindeki harcın sağlamlığı Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin son cümlesinde sarihti; EY TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI! İŞTE, BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE DAHİ VAZİFEN TÜRK İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR…MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR…

Atatürk’ün hitabesindeki mesaj gayet açık ve nettir…

Eğer bugün ülke ve millet dara düşmüşse, bunun “akıl” çaresini Amerikalarda, İngilterelerde, bilmem nerelerde filan aramaya hiç gerek yoktur.

Muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcut olup da vatan, millet, Cumhuriyet ve Atatürk yolunda yürüyenler; Cumhuriyet’i kuran, vatan sınırlarının her santimini kanıyla, canıyla, vatan sevdasıyla çizen aziz atalarının hatırası karşısında saygıyla eğilenler, taviz vermeyenler, hatırata sahip çıkanlar oldukça,  çözüm asil ve aziz atalarının değerlerine sahip çıkan çocuklarındadır, torunlarındadır….

Gerisini, istedikleri kadar ölüp ölüp dirilsinler, tarihin çöplüğü paklar…

Bu bakımdan, 10 Kasım aziz ve asil Ata’mızın öldüğü tarih değil, ölümsüzleştiği ve yolumuzu ebediyete kadar mühürlediği tarihtir.

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu