Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Ruhlarını ve yollarını kaybedenler…

Rusya altı aydır Ukrayna ile savaşta ve Rus komutanların beceriksizliklerinin sonucu olarak çok ciddi miktarda askeri malzeme ve asker kaybetti.

Amma ve lakin, savaşta olan Rusya’nın ihracatı geçen yıla oranla yüzde 28 artmış, bu yıl ilk dokuz ayda 483 milyar dolara yükselmiş, bu yılki ihracat fazlası da ilk sekiz ayda yüzde 120 artmış ve ihracat fazlası 238 milyar dolara çıkmış, Allah kerim sene sonuna…

Savaş boyunca Rus rublesi de yüzde otuzlara varan oranda değer kazanmış, enflasyon da yüzde 15 dolaylarında seyrediyor…

Ukrayna yerle bir olmuş, trilyon dolarları aşan zarar ziyana uğramış, halkın yarıya yakını göç etmiş, ama onca bombaya, onca yıkıma, onca kaosa rağmen enflasyonu yüzde otuzu geçememiş, bombaların düşmediği yerlerde halk keyfine bakıyor, savaş ağırlıklı olarak ülkenin doğusunda hissediliyor, başta tahıl olmak üzere ihracatı ve ithalatı devam ediyor…

E, peki bizde ne oluyor?…Bizde ve Türkiye’de Rusya-Ukrayna savaşıyor bahanesiyle enflasyon yüzde ikiyüzü çoktan roket hızıyla geçmiş, son bir yılda Türk lirası dünyanın en hızlı değer kaybeden para birimi haline gelmiş, dış ticaret açığını hiç yazmayım, aksi takdirde zavallı Rusya bizi kıskanacak, zavallı Putin kalp krizi geçirecek, Zelensky de bizim için mendil açıp dilenecek…

Liyakatsizlik ve doğal sonucu olarak devlet yönetiminde beceriksizlikte dünya şampiyonluğunu kimselere kaptırmamak için özel gayret sarfeden AKP-MHP ikilisi hala hiç utanıp sıkılmadan Rusya-Ukrayna savaşı var, o yüzden ekonomimiz sıkıntıya girdi, zaten bütün dünya da sıkıntıda, er geç güzel günler göreceğiz, bütün mesele “neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşımda” diye martaval okuyor, Ukrayna’dan tahıl dolu gemiler yola çıktıkça “bu bizim başarımız” diye seviniyorlar, diğer taraftan değil sadece Türkiye’nin, tüm dünyanın sayılı tahıl ambarlarından biri olarak kabul edilen ama bugün başıboş bırakılan, tarım kapasitesi yerle bir edilen Konya ovasında tilkiler geziyor, besici yüksek maliyetlerden dolayı bakamadığı için milyonlarca süt ineği kesime gönderiliyor, paçalarından heterodoks akıl akan hükümet süt ürünlerinin ithalini de artık serbest bırakıyor, öyle ki, aynı miktarda bira bile temel gıda maddesi olan sütten ortalama üçte bir oranında daha ucuza satılıyor, neoklasik ekonomiden epistemolojik kopuş sayesinde dış ticaret açığı sadece son sekiz ayda 74 milyar doları geçti, TUİK resmi verilerine göre 2022 dönemi Ocak-Ağustos döneminde dış ticaret açığı yüzde 146 artış gösterdi, milli servet heba oldu gitti…

Ve AKP-MHP ikilisi üç-Y dedikleri yolsuzluk-yoksulluk-yasaklar ile mücadele başlatacağını söylüyor…

Sanki 20 senedir ülkenin adım adım içine düştüğü sefilliğin, çürümüşlüğün, toplumsal depresyonun, kontrolsüz göç sonucu sosyo-kültürel yozlaşmanın ve memleketin açık hava mülteci toplama kampına dönüşmesinin, eğitim kalitesinin yerle bir olmasının, özellikle önünü göremeyen, umutsuzluktan kıvranan genç nesilin isyanları oynamasının, ekonomik çöküntünün, siyasi bataklığın ve kaosun sebebi rahmetli dedemmiş gibi!!!

İktidara geldiği günden beri sözde üç-Y ile mücadele eden AKP-MHP ikilisinin ülkeyi getirdiği hal buysa, acep bir de üç-Y ile mücadele etmeseydiler, neler olurdu, varın siz düşünün!!!

Bütün bunlardan sonra bir de Ay’a sert iniş gerçekleştirmeleri eksik kaldıydı ya, onu da denerlerse, tamam olur, sert inişle Ay’ın bir yüzünden girerler, öteki yüzünden paldır küldür çıkarlar artık!!!

Diğer taraftan, kendini alemin akıllısı ve bulunmaz hint kumaşı sanan ana muhalefet lideri, CHP’nin başındaki zat, Amerika’da volta atıyor, “iktidara geldiğinde Türkiye’nin geleceğini birlikte şekillendirmek için yardım alacağını iddia ettiği akıllarla” fikir alışverişi yapıyor, ilgisiz alakasız üniversitelerde haritada Türkiye’nin yerini bilmeyen öğrencilerle geyik muhabbeti yapıyor, böylece Türkiye’yi kurtarmanın yollarını Amerika’da arıyor.

Memlekette konuşacak, görüşecek akıllı adam kalmamış gibi, gidiyor şovunu Amerika’dan yapıp, ülkenin geleceğini yeniden kurmak için akıllı adam arıyor, koskoca Türkiye’de, koskoca CHP’de, koskoca 6’lı masada birileri çıkıp da buna “be efendi, bırak artık bu şov ayaklarını, bırak Amerika’da akıl aramayı, aklını kaybettiysen gel kendi memleketinde ara, liyakat Amerika’da değil, kendi memleketindedir, kendi insanındadır, yurdumun insanındadır, rotayı yanlış yere çevirdin, memleketteki sorunların yarısından fazlasının sebebi olan yerde gidip boşuna akıl arıyorsun, orada bulacağın tek şey akıl değil gaflettir, delalettir…” demedi…

Ve bu zat, onca yıldır onca fiyaskosuna rağmen halen Atatürk’ün kurduğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucusu olan siyasi partinin başında oturmaya devam ediyor, kendini buğday ambarında gören tavuk misali, hasbelkader aday filan da olursa, AKP-MHP ikilisinin hatalarının kendi hanesine artı olarak yazılacağı hesabıyla 13. Türkiye Cumhurbaşkanlığını da çantada keklik görüyor…

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, hastalıklı bir akılın yazdığı ve 158 dörtlükten oluşan milli marşlarında sadece Türklere ve Allah’a karşı kin, nefret, kan, ölüm, şiddet kusan Yunanlıların başındaki Miçotakis denen zat da ikinci bir Zelensky vakası olmaya aday şekilde, Amerika ve Avrupa’daki abilerine de güvenerek, resmen bela arıyor, kaşınıyor, Türkiye’nin kendi içinde yaşadığı kaotik durumdan faydalanarak, Türkiye’ye dayılanıyor, hamasetten ve haksızlıktan kendisine hak payı çıkarmaya çalışıyor, Türkiye düşmanlığıyla kendisine prim yapmaya çalışıyor, hem kendi ülkesini ve halkını, hem de Türkiye’yi tamamen gereksiz bir belaya doğru adım adım sürüklüyor, arkasındaki abileri yardım etse bile sıcak bir çatışma ortamında Ege’de ve Kıbrıs’ta çok ağır bir darbe alacağını ve darbenin de bedelini her zaman olduğu gibi sivil halkın ödeyeceğini hiç hesaba katmıyor.

Bu arada, ne bizim buradaki eğreti muhalefet, ne de Türkiye’deki eğreti muhalefet tayfası bu konuda ağzını açıp da dişe dokunur tek kelime etmiyor, sanırsınız ki Yunanistan ve arkasındaki ağır abileri ile muhalefetin özel ve derinden giden bir işbirliği var,  iktidar ise “şimdi başımıza bir de bu bela çıktı, olabildiğince alttan alalım ama arada bir höt diyelim de bizim tribünlere ayıp olmasın” modunda… 

Biz ufacık coğrafyamızda bu kısır döngülerin içinde akıl almaz ve tarifsiz bir akıl tutulmasıyla savaşa duralım, birbirimizi yiyelim, harcayalım, bitmek tükenmek bilmez düşmanlıklar yaratalım, diğer taraftan da dünyanın cehalet paçalarından dökülen toplumları üst akıl tarafından sirk maymunu gibi oynatılıyor…

Silah tüccarları sıkıntıya mı girdi, hemen bir yerlerde kitlesel bir savaş tezgahlanıyor, eldeki tüm eski silahlar kullanılıyor, harcanan silahların yerine yeni silahlar envantere giriyor, ülkelerin milli gelirleri çatır çatır silah tüccarlarının cebine akıyor, milyonlarca insan yerinden yurdundan  canından oluyor, dehşeti yaşıyor, ihtiyaç oldukça Zelensky ve Miçotakis gibi siyasetçi müsveddesi piyonlar peydahlanıp peydahlanıp piyasaya sürülüyor, hedef coğrafyada kaos çıkarmak için kullanılıyorlar, kaostan beslenen silah sermayesi de seçimler geldiğinde kendilerine avantayı sağlayan siyasetçilerin koltuğunu kollaması için gereken sadakati gösteriyor…

İlaç tüccarları sıkıntıya mı girdi, hemen küresel salgın hastalıklar icat ediliyor, laboratuarlarda geliştirilmiş ve hazırda bekletilen virüsler piyasaya sürülüyor, ilaç firmaları yüzlerce milyar dolarlık vurgunlar yapıyor, özellikle zırcehaletin hüküm sürdüğü yerlerde mezarlıklardaki mezar sayısı dört katına, beş katına çıkıyor, ilaç tüccarları ceplerini doldururken ve bu sisteme çanak tutan siyasileri de kapı arkasından bonkörce ödüllendirirken, böylece nüfus kontrol da sağlanmış oluyor, gelecekteki nüfus kontrol projeksiyonları için gözümüzün içine sokula sokula uygulamalar yapılıyor…

Enerji tüccarları sıkıntıya mı girdi, hemen gaz ve petrolden trilyon dolarları götüren tüccar çetesi, başta Suudi araplar olmak üzere, petrol fiyatlarına anormal zamlar getiriyorlar, bütün dünyayı göz göre göre kazıklıyorlar, enerji fiyatları artınca da tüm mal ve hizmetlerin fiyatları da otomatik olarak artıyor, sonuç olarak da Türkiye gibi iktidarıyla, muhalefetiyle siyasi zihniyeti gaflet içinde sürüm sürünen, akıl ve hukuk yoluyla toplum menfaati gözetilerek değil zümrelerin çıkarları doğrultusunda yönetilen  ülkeler de gafil avlanınca, böylesi ayak oyunlarına karşı hiçbir tedbirleri olmayınca, enflasyonda, ekonomik krizde, siyasi krizde, toplumsal bölünmüşlükte, toplumsal depresyonda, öğretilmiş çaresizlikte dünya şampiyonluğu kaçınılmaz oluyor.

Dünyada bütün bunlar yaşanırken, bizim ufacık coğrafyada doğduk doğalı liyakatsizliğin, akıl tutulmasının, fırıldaklığın, bencilliğin, beceriksizliğin, irili ufaklı, ulusal ve uluslar arası çalışan çıkar çetelerinin esiri olduk, göz göre göre toplumsal barışımızı da kaybettik, emperyalistlerin çıkarlarının maskarası olduk…

Neden ve nasıl mı?

Gözüne hırs bürümüş siyasilerin yollarını ve ruhlarını kaybetmeleri yüzünden…

Artık bütün bunlardan usanmadınız mı efendiler, milli birlik ve dirlik, insanlık, huzur nerdeyse tamamen kayboldu, sadece kırıntıları kaldı, toplum karpuz gibi ikiye bölündü, ülke kontrolsüz bir göç istilasına uğradı, emperyalistlerin beslediği teröre karşı cansiperane mücadele eden ve milli birliğin, milli sınırların tek güvencesi olan ordu da olmasa, bütün ülke yerle bir olacak…Artık yetmedi mi bu kadar yıkım!!!

Dünyanın en güçlü ülkesi de olsa, bir ülkeyi, bir toplumu yok eden dört şeyin yönetimde liyakatsizlik, kontrolsüz göç, savaş ve öğretilmiş çaresizlik olduğunu hala anlayamadınız mı!!!

Ruhunuzu ve yolunuzu kaybettiğinizde gidebileceğiniz tek yolun sonunda mahvoluş olduğunu tarih size sayısız örnekle haykırıyor, göremeyecek kadar kör müsünüz, duyamayacak kadar sağır mısınız!!!

Ülkeye ve topluma böylesine zarar verilen bir ortamda manzaraya bakınca, acep diyorum, Türklüğe karşı envai tür sapıklıklarla, kin, nefret, savaş naralarıyla, gözüne kan bürümüşlükle doldurulmuş Yunan milli marşını yazan ruh hastası bir Yunanlı değil de bugünküler gibi yolunu ve ruhunu kaybetmiş bizden biri miydi…

Acı gerçek şu ki, hem bizim ufacık memlekette, hem de Türkiye’de, yönetenler de yönetilenler de hem yollarını, hem de ruhlarını kaybettiler, acınası hallere düştüler, Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren o dev yürekli kahraman insanların anısına, yarattıkları esere tarifsiz şekilde ihanet ettiler…

Ve malesef ki, çocuklarımızın yarınlarına da yazık ettiler…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu