Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: Sağduyuya davet!!!

Sağduyuya dave!!!

Köşe yazılarımda üst üste eleştirdiğim ve hiçbir aciliyeti yokken Türkiye’deki vergi mükelleflerinin cebinden toplanan parayla Lefkoşa’da yapılması planlanan ve yapımına da başlanan külliye hikayesine fena taktın diyeceksiniz…

Evet, taktım ve bu konuda vicdanım da hiç rahat değil, eğer yapılırsa, hergün bu yapıları gördüğümde vicdanım da sızlamaya devam edecek, dinleyen olsun olmasın, bir daha, bir daha yazacağım.

Cumhurbaşkanlığı-Meclis yerleşkesinin, nam-ı diğer, külliyenin Türkiye’nin ekonomik açıdan en büyük çıkmazlarının yaşadığı bir zamanda yangından mal kaçırır gibi yapılmasının hiçbir makul gerekçesi yok, hiçbir aciliyeti yok, üstelik de KKTC’de kimse sokakta değil, vekillerin de, hükümetin de, Cumhurbaşkanı’nın da başını sokacağı bir mekanı var.

Türkiye’deki vergi mükellefinin cebinden çıkacak 150 milyon dolara yakın bir para, KKTC gibi vergi kaçakçılığında dünya zirvesine yerleşmiş, devletin tam anlamıyla korsan devlet haline getirildiği,  vatandaşı ve siyasileri tarafından getirilmesine göz yumulduğu, herşeyin bir avuç rantçıya feda edildiği, vergi sahtekarlarının cirit attığı ve siyasilerinin de al gülüm ver gülüm zihniyetiyle bu kokuşmuş düzene çanak tuttuğu bir toprak parçasına atılacak!!!

Halbuki bu parayla, hiçbir aciliyeti ve gereği olmayan, bittiğinde şovdan başka bir işe yaramayacak olan bir yerleşke yerine, Kıbrıs’taki üniversite öğrencilerinden binlercesinin insan gibi yaşayabileceği, ev sahibi kılığındaki kasapların elinden kurtulacakları en az yirmi tane  yurt  yapılabilir, hem de tüm sosyal tesisleriyle birlikte… 

Türkiye’nin dört bir taraftan düşman tarafından kuşatılmaya çalışıldığı, ordunun sürekli olarak emperyalistlerin desteklediği terörizmle savaş içinde olduğu bir dönemde bu para ile askerlerimizin canlarını kurtarmaya yarayacak yüzbinlerce en kalitelisinden ve hafifinden çelik yelek alınabilir, yapılabilir, her askerin canı olabildiğince emniyete alınabilir.

Bu çapta bir parayla, çatışma sahasında en önemli unsur askerdir diyerekten, onbinlerce uzun menzilli silah her türlü ekipmanı ile birlikte alınabilir, yapılabilir, böylesi bir donanım her bir askeri tek kişilik küçük bir orduya dönüştürür, gerek terörizmle savaşta, gerekse uluslar arasında çıkabilecek bir savaşta düşmana dehşet saçar, ödünü patlatır.

Bu çapta bir parayla, yüzlerce, hatta binlerce gelişmiş siha ve iha daha yapılabilir, böylesi bir güçle Yunanistan gibi “arkamda abilerim var, ona göre ha” diyerek horozlanan hödük horozların gagası gerekli olduğu anda tek vuruşta koparılır, abisini de görür, babasını da görür…

Bu çapta bir parayla, gerek Türkiye’de, gerekse KKTC’de organize suçla mücadele kapsamında polis teşkilatlarının altyapısı dehşetli bir şekilde geliştirilebilir, başta uyuşturucu kaçakçıları ve diğer mafya tayfası kılını bile kıpırdatamaz hale gelir.

Tek bir askerin, tek bir vatandaşın canının değeri, milyon tane külliye ile kıyaslanamaz bile…Gösteriş için milyon tane külliye yapsanız bile milyon tanesi canını vatan için feda etmeye hazır bir askerin tırnağının, evladını vatan savunmasına gönderen bir ananın yüreğinin  zerresinin bile değerinde değildir.

Milyon tane külliyenin bir tek çocuğumuzun huzurunun, refahının, eğitiminin yanında bir kuruşluk değeri yoktur.

Biraz sağduyu, lütfen ama lütfen, biraz sağduyu!!!

Vergi mükellefi vatandaşınızın cebinden aldığınız bir parayı harcaycaksanız, önce vatandaşınızın refahı, askerinizin güvenliği ve gücü, geleceğiniz olan çocuklarınızın refahı ve eğitimi için harcayın.

Gerisi boş iştir, gereksiz iştir, hatta ve hatta, enayiliktir.

Hele de KKTC gibi her yönden kokuşmuşluğun, sahtekarlığın esiri olmuş bir toprak parçasına isterseniz altından saraylar yapın, manevi olarak bir kuruşluk değeri yoktur.

Böyle bir yatırım, sadece ve sadece avantadır, hem de hiç haketmeyenlerin cebine konan bir avantadır.

KKTC,  devletiyle, siyasetiyle, halkıyla, sistemiyle önce kendi kendisini aklayıp paklamalıdır, sonra ihtiyacı varsa, kendisi ihtiyaç duyduğu devlet yerleşkelerini yapmalıdır.

Eğer KKTC toplumu kendine düşen ev ödevlerini yapar da, buna rağmen ihtiyacı olana gücü yetmezse, o zaman Türkiye anavatan olarak gereğini yapabilir, amenna deriz.

Amma ve lakin, bunların haricinde, hamaseti bir kenara bırakıp, şu soru da artık sorulmalıdır; Bu KKTC denen devlet nasıl bir devlettir ki, bu Kıbrıs Türk toplumu denen toplum nasıl bir toplumdur ki yolunu, okulunu, hastanesini, Meclisini, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı, parasını, suyunu, kısacası hemen herşeyini Türkiye’den beklemektedir ve elinin altındaki imkanları ise sadece ve sadece bir avuç sahtekarın keyfine teslim etmektedir!!!

Diğer taraftan, KKTC’de yaşanan bütün bu kepazeliklerden Türkiye’nin gelen giden tüm iktidarları da sorumludur, sorumludurlar çünkü ta en başından beri sağladıkları imkanlarla bu küçük ülkede bir sahtekarlık düzeninin kurulmasına da dolaylı olarak vesile olmuşlardır, bu gerçek de bir kenara not edilmelidir.

Biri çıkıp da bize, “durun a kardeşler, siz önce kendi kendinizi adam edin, ülkenizdeki sahtekarların devleti soymasına, dolandırmasına müsade etmeyin, vergi beyannatlarında güya açlıktan kıvranırken banka hesapları ve gayrımenkulleri patlayan, dolup taşan, yaşadıkları lüks hayatla Hollywood artistlerini aratmayan heriflere biraz çeki düzen verin, adam gibi devlet olun da verginizi toplayın, gelirinizi, giderinizi düzenleyin, Rum tarafının yarısının cebindeki para bile sizin tarafa oluk oluk akıyor, bunca bolluk içinde yokluk yaşamayı bir tarafa bırakın” demedi yahu!!!

Ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, onca aciliyeti olan konu dururken, sen kalk onca parayı sadece gösteriş için harca, sözde anavatancılar havadan gelen avanta için şükranlarını sunsunlar, sözde çakma solcular ve sosyal demokratlar da istemezüüüükkk, ama yan cebimize koyarsanız da yok demeyüüükkk!!!…diye hikaye okusunlar, ama bir tanesi bile çıkıp da memleketin, milletin acil ihtiyacı bu değildir, öncelikli olan çocuklarımızın ihtiyaçlarıdır, çocuklarımızın geleceğidir, çocuklarımızın huzurudur, gerginliğin hat safhaya ulaştığı bir zamanda memleketi, milleti savunan askerimizin canıdır, ihtiyaçlarıdır demesin…

Nasıl bu kadar ağır bir akıl tutulmasına, vicdan tutulmasına uğradık, anlamak cidden mümkün değil!!!

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu