Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncel: UBP-CTP Koalisyonu!

Ekonomi dibe vurmuş, pandemiden dolayı hergün insanlarımızı kaybediyoruz, turizm fena halde tökezlemiş, yüksek öğretim sektörü ciddi yara almış, milli eğitim ve sağlık sistemleri fena halde sarsılmış, ülkedeki kaçak ekonomi tavan yapmış, devletin kasası tamtakır, kuru bakır, garabetin önde gideni bir seçim sistemiyle bir kez daha havanda su dövülmüş ve dünya kadar zaman ve para harcanmış, ve biz hala zırvalıyoruz!!!

Acaba UBP-DP-HP mi hükümeti kursun, yoksa UBP-DP-YDP mi kursun, yoksa UBP-HP-YDP mi kursun!!!

Da, 44. Hükümet da yine kör topal gitsin, öyle mi!!!

Hade ordan, 47 senede herbiri ötekinden daha beter 43 hükümet!!!

Bu kadar hükümetçilik karagözlüğü yetmedi mi be refikler!!!

CTP ve UBP iki büyük kitle partisi olarak hiç kusura bakmasınlar, 44. Hükümeti ikisi bir araya gelerek kurmak zorundadırlar…ZO-RUN-DA-DIR-LAR!!!

CTP, “UBP federasyon istemiyor” saçmalığını bir tarafa bıraksın, tam 60 senedir bu ülkenin, bu toplumun en büyük sorunu UBP’nin federasyon istememesi filan değildir, bu garabet sistemden ve garabet düzenin esas sorumluları siyasilerin ve destekçilerinin bencilliği, sorumsuzluğu ve rant derdidir.

Erhürman “sıkı muhalefet yapacağız” hikayesini bir tarafa bıraksın, laf ebeliğine karnımız tok, sıkı muhalefet demek sıkı lafazanlık, havanda sıkı su dövmek demektir, boşu boşuna Meclis’te oturup, devletin cebinden haketmediğin maaşı çekmek demektir!!!

Eğer muhalefet adı altında sıkı lafazanlık yapacaksanız, istifa edin, Meclis’e girmeyin, gidin dışardan istediğiniz kadar muhalefet, havanda su dövün, laf ebeliği yapın.

Sıkı lafazanlık yapmak için Meclis’te oturup da devletin cebinden maaş çekmeye gerek yok.

Hükümette olmayacak bütün partiler ve siyasiler için bu geçerlidir, bu kadar kepazelikten sonra hükümette olmayacak parti ve üyeleri gitsin evinde otursun, devletten hem kendine bir maaş, hem de partisine sırf vekildir diye bir maaş daha çekmesin kardeşim!!!

Bu garabet siyasi düzende bu garabet seçim sistemiyle devleti yönetesin diye seçileceksin ve sıkı lafazanlık yapacaksın diye Meclis’te oturacaksın, bir taraftan 18 vekille havanda su döverken diğer taraftan hem kendine bir maaş alacaksın, hem de partinin kasasına vekil başına bir maaş daha durduk yerde girecek, sırf siyasiler bu garabet düzeni götürebilsinler diye…

İstemez, eksik olsun böyle muhalefet!!!

Eğer CTP bu hükümete girmeyecekse, dosdoğru mahalleye gitsin, mahalleden istediği kadar muhalefet yapsın, bu konuda düşünce ve duygularımı herhalde daha açık ve net anlatamam!!!

Halk UBP ve CTP’yi iki büyük parti olarak Meclis’e sokmuşsa, bu saatten sonra yapılması gereken her ikisinin de asgari müşterekte buluşması, sorumluluk alması, sen-ben kavgasını bir tarafa bırakması, “biz, hepimiz” olarak birlikte yürümeleri, bu ülkenin ve toplumun bir dünya sorununa çözüm bulmak için ellerini taşın altına birlikte koymaları, bir an önce bu garabet seçim sistemini değiştirmeleri, uzun ömürlü ve sorunlara odaklı bir hükümet kurmaları, ülkeyi ve toplumu bu bataktan kurtaracak kısa, orta ve uzun vadeli planlar ve projelerle uğraşmaları bir mecburiyettir.

Başka da açıklaması yok!

Ben vatandaş olarak artık onun bunun şahsi kaprisleriyle, avanta, rant sevdasıyla uğraşamam, bu saatten sonra ne küçük partilerin kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanarak ve kilit parti rolüne bürünerek çoğunluğun iradesini esir almalarını görmek isterim, ne de 21. yüzyılda leşten beter çürümüş, kokuşmuş, köhnemiş sağ-sol siyasi ideoloji zırvalarını bir daha görmek veya duymak isterim.

Hatta ve hatta, alın size bir de koalisyon hükümeti teklifi ve işi fazla uzatmayın;

Eğitim Bakanlığı UBP’ye – Sağlık Bakanlığı CTP’ye,

Dışişleri Bakanlığı UBP’ye – İçişleri Bakanlığı CTP’ye,

Maliye Bakanlığı UBP’ye – Turizm Bakanlığı CTP’ye,

Ulaştırma Bakanlığı UBP’ye – Tarım Bakanlığı CTP’ye

Ekonomi Bakanlığı UBP’ye – Çalışma Bakanlığı CTP’ye veya her ikisi de UBP’ye…

Beğenmezseniz, beğendiğinizi yapın, ama hafta sonuna varmadan hükümeti kurun!

CTP’nin federasyon derdine gelince, Rum tarafı “Tamam, federasyonu, siyasi eşitliği, iki bölgeli iki kesimli bir yapıyı kabul ettik, Kıbrıs Türkü ile Türkiye arasında ikili ekonomik ve güvenlik anlaşmalarını da kabul ediyoruz, nasılsa biz de aynısını İsrail, Mısır, Amerika, Rusya, Fransa gibi ülkelerle tek taraflı olarak yaptık…” derse, o zaman ister federasyonu, gevşek federasyonu, desentralize federasyonu, ister konfederasyonu veya adını hangi haspa koyacaksanız koyun, o zaman gereğini yaparız.

Kısacası, artık haspası çıkan Kıbrıs sorununda Rumların keyfini beklemek gibi bir lüksümüz yok, önceliğimiz kendi evimizin içini temizlemektir.

Bütün bunlara rağmen; Yok, yine oyunbozancılık yapacaksanız ve muhalefette oturup, laf ebeliğinin adını muhalefet koyacaksanız, eksik olsun muhalefetiniz, istemeyiz!

Unutmayın ki halk size ülke ve halk menfaatleri için çalışasınız, üretesiniz, sorunlara çözüm bulasınız diye seçiyor, laf ebeliği yaparak havanda su dövesiniz ve artık haspası çıkan federasyon maskaralıklarını bahane gösteresiniz ve görevden kaçasınız diye seçmiyor!

Zaten bugüne kadar sağ-sol ideoloji bahanelerinin arkasına yatarak kurduğunuz siyasi çete, siyasi tarikat, siyasi cemaat düzeninde ahbap-çavuş, akraba ilişkilerini hat safhada ve partizanca yıllar yılıdır götürüyorsunuz ve sırf bu yüzden 50 senedir kurduğunuz çarpık ve sadece siyasilerle beslemelerinin karşılıklı çıkarlarına hizmet eden düzenle memleketin, toplumun anasından emdiği sütü burnundan getirdiniz, sadece partizanca çetelerinize hizmet edenlerle memleketin kaynaklarını üleştiniz.

Sağcınız da solcunuz da bunu tepe tepe yaptı.

Son seçimde bile, özellikle büyük partilerde çok değerli adaylar, örneğin vitrine geldiğinde CTP’ye büyük puan kazandıran bir Derviş Deniz ve dahaları, siyasi entrikalarla kesilip biçildi, Meclis dışında kaldı.

Aynısı UBP’de de oldu, DP’de oldu, üstelik de çok değerli isimlerdi, ülkeye gerçekten faydası dokunacak isimlerdi, ancak siyasi entrikalarla, ayak oyunlarıyla biçildiler.

Bunu da bir köşeye not ettik.

Şimdi, gerek UBP, gerekse CTP, yapmanız gerekeni yapın; şimdi yıktığınızı, döktüğünüzü, kırdığınızı, geçirdiğinizi tamir etme zamanı.

Kısacası;  

Bu saatten sonra, lafazanlığın, laf ebeliğinin hiç alemi yok;

Bu saatten sonra, sen-ben şu-bu diyerek değil, “HEPİMİZ” diyerek ve hayatınızda ilk kez lafta değil, icraatta öncelikle çocuklarımızı düşünerek;

Bu saatten sonra, 21. yüzyılda kokuşmuş sağ-sol ideolojilerinin zırvalarını değil, bilimin, teknolojinin, hakkın, hukuğun ve şu anda yaşanan gerçeklerin zorunlu gereklerini ön plana çıkararak;

Ya hükümete geçin, ya da mahalleye gidin!!!

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu