Ediz TuncelKöşe Yazıları

Ediz Tuncer: İstiklal Caddesi’ni bombalamanın anlamı…

İstiklal Caddesi’ni bombalamanın anlamı…

Sapığın biri Türkiye’nin en fazla sivil ve resmi polisinin 24 saat görevde olduğu İstiklal Caddesi’ne elini kolunu sallaya sallaya geliyor, sokağın ortasına elindeki bombayı ortalığa bırakıyor ve ortalığı kan gölüne çeviriyor, masum insanları katlediyor…

Buraya kadar eylemi bir terör eylemi olarak görebilirsiniz.

Ama bence bu işte fazlası var, hem de çok daha fazlası var…

Bir kere bu mahlukat bombayı açık alana değil de insanların daha yoğun olduğu, sıkışık, tıkışık oturduğu kapalı bir mekana bırakabilirdi, can kaybını kat be kat artırabilirdi, açık alanda patlatmayı seçti…

Örneğin bu eylemi 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerindeki kalabalıkların arasında yapmadılar, öyle bir ortamda yapsalardı can kaybı çok daha fazla olurdu, sansasyonel etkisi de çok daha fazla olurdu.

İkincisi, eylemi organize edenler patlama etkisi çok daha güçlü ve hem yakın hem de uzak çevresini mahvedecek parça tesirli bir bomba kullanabilirdi, can kaybı 6 değil, kat be kat fazlası olurdu, ama orta şiddette, sadece yakın çevresini etkileyecek bir bomba kullandılar, …

Üçüncüsü, bombayı bırakan mahlukatın patlamadan sonra yakalanacağını pekala da biliyorlardı,  isteselerdi onu da eylemi gerçekleştirdiği yerde temizlerlerdi, olayın adı da canlı bomba olurdu, ne eylemci kalırdı, ne de tanık…

Dördüncüsü ve en önemlisi, eylemin yapıldığı yerin adı İSTİKLAL CADDESİ…

Şu caddesi, bu caddesi, falan caddesi, filan caddesi değil, İSTİKLAL CADDESİ…

Adının bir anlamı var, üstelik de adının Cumhuriyet ile, milli mücadele ile, Kurtuluş Savaşı ile, İstanbul ile, Türkiye ile, Türk milletinin tarihi ile bütünleşmiş bir anlamı var…

Eylemi burada yaparak mesaj veriyorlar, hem de net bir mesaj…

Verilen mesaj, “işte gelip, en sıkı koruduğunuzu sandığınız İSTİKLAL CADDESİ’nde, Cumhuriyet’i kurarken “ya istiklal ya ölüm” çığlıklarını attığınız İSTİKLAL CADDESİ’nde bile sizi kalbinizden vuruyoruz, hiçbir halt edemiyorsunuz, canımız istediğinde sizi istediğimiz yerde yine vururuz, hiçbir yerde güvende değilsiniz, İstiklal Caddenizi ölüm caddesine çeviririz, istediğimiz an güvenliğinizi deleriz, bu işleri yapmak için de bizdeki piyonlar nasılsa tükenmez” mesajıdır…

Eylemi yapan ve yakalanan kadın müsveddesinin kılık kıyafetinden, bombayı bıraktıktan sonra kaçarkenki halinden, resmen salaklık akıyor, kendini Hollywood filmlerinde sandığı her halinden belli…

Dört bir tarafından güvenlik kameraları tarafından izlendiğinin, eylemi gerçekleştirdikten sonra atacağı adımın her santiminin takip edileceğinin farkında olmayan, ayakları kıçına vura vura kaçarken kurtulacağını, ele geçirilemeyeceğini zanneden tam bir geri zekalı mahlukat!

Ne yazık ki ortalık bunlar gibi zırcahillerle dolu, bunları kullananlar birini harcar, yüz tanesini sıraya koyar.

Türkiye’nin içine milyonlarca ne idüğü belirsizi doluşturuldu, Türkiye’ye ellerini kollarını sallaya sallaya dört bir taraftan giriyorlar, böyle bir ortamda terör odaklarının insani malzeme dertleri de yok, ellerini attıkları her yerden harcayacakları bir piyonu rahatlıkla bulurlar,  her an her yerde her türlü pisliği yapabilirler, yaptılar, yapıyorlar, yapacaklardır da…

Öte yandan, güler misiniz, ağlar mısınınız, bilemem, ama elli senedir Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın her bölgesindeki terörü destekleyen, özellikle Türkiye’nin değil her gününü, her anını terör habersiz bırakmayan başta Fransa, Almanya, Amerika, Suudi Arabistan, Yunanistan olmak üzere, terör destekçileri sıraya girmişler İstiklal Caddesi’ndeki terör eylemini kınıyorlar…

Nasıl ama!!!

Sen her şekilde terörü destekle, teröristi eğit, donat, koru, kolla, Türkiye’nin üzerine saldırt, sonra da senin verdiğin eğitimle, senin sağladığın malzemeyle, senin gösterdiğin yerde ve şekilde bombayı patlattı diye kına!!!

Türkiye’de ise elini attığı herşeyi kafasına giyen AKP-MHP iktidarı ve muhalefet bozuntusu 6’lı Masa da bunlara sağlam bir cevap veremesin, “KINAMAYIN EY AHLAKSIZLIK ABİDELERİ, SORUMLUSU SİZSİNİZ, BÜTÜN BUNLAR SİZİN ESERİNİZ, YARATAN, EĞİTEN, DONATAN, KORUYAN, KOLLAYAN, ÜZERİMİZE SALDIRTAN, İNSANLARIMIZI KATLETTİREN, HUZURUMUZU BOZAN SİZLERSİNİZ, BU VAKİTTEN SONRA ESERİNİZİ KINAMAYIN, AMA BOL BOL KINA YAKIN…” diyemesinler…

Hale bakar mısınız!!!

Terörü destekleyenler pişmiş kelle gibi sırıtarak, adeta aklımızla alay ederek, hemencecik “kınadık” diyorlar, bizim siyasiler ise “kınayacağına kına yak, bütün bunlar sizin eseriniz” diyemiyor, terör destekçileri terörü kınadı diye avunuyorlar…

Ve bu kafayla Türkiye’yi yönettiklerini sanıyorlar…

Bu ortamda uzaktan kumandalı sapığın biri de ta İstiklal Caddesi’ne kadar geliyor, sokağın ortasında bombayı patlatıyor, verdikleri mesajla da istiklalinizin ta içine kadar ederiz diyorlar!!!

Yakın tarihimizde bu gibi eylemlerin haddi hesabı yok, havalanları dahil, her yere ellerini kollarını sallaya sallaya girdiler, yapacaklarını yaptılar, İstanbul’un, Ankara’nın göbeğinde defalarca bomba patlattılar,  yüzlerce insanı katlettiler, ve halen de bunu yapabiliyorlar…

10 Kasım’da Atatürk’ü anma törenlerinde Atatürkçüler ve Cumhuriyet savunucuları Cumhuriyet düşmanlarına ve emperyalistlere bir mesaj verdi, Cumhuriyeti ve istiklalimizi size yedirmeyiz dediler.

Cevap olarak, 3 gün sonra, 13 Kasım’da İstiklal Caddesi’nde bombayı patlatarak, istiklalinizin ta içine ederiz dediler…

Seçimler yaklaştıkça, dahasını da yapacaklar, hem de zıvanadan çıkarcasına yapacaklar.

Yaptıranlar yine pişkin pişkin kendi eserlerinin sonucunu kınayacaklar, kurbanların aileleri ve millet yapılana ağlayacak, siyasiler ise bu eylemlerden kendilerine hak payı çıkarmaya çalışacaklar, iktidar “bakın ne güzel mücadele ediyoruz, failleri yakalıyoruz, etkisiz hale getiriyoruz, mücadeleye devam ediyoruz, elimizden kurtulamazlar, intikamımızdan kaçamazlar” diyecek, muhalefet ise “bir halt edemiyorsunuz, bütün bunlar sizin beceriksizliğiniz sayesinde oluyor, halkın güvenliğini sağlayamıyorsunuz, bir tek kendi güvenliğinizi sağlayabiliyorsunuz, gücünüz yetse bunları engellersiniz, gücünüz yetmiyor, gücünüz ancak hikaye okumaya yetiyor” diyecek, ülkeye ve millete bu zulümü yaşatanları yaratan, besleyen, eğiten, donatan, kollayan dış odaklar da kıs kıs gülerek “hah şöyle, aferin size, yiyin birbirinizi bakalım, biz de size biraz daha bomba attıralım, biz bombaladıkça siz birbirinizi yiyin, siz birbirinizi yedikçe biz biraz daha bombalayalım, siz de birbirinizi daha hırçın bir şekilde yemeye devam edin, böylece biz tek kurşun bile atmadan kullandığımız piyonlarla, izlediğimiz taktiklerle sizi istediğimiz kılığa sokalım, istediğimiz hizaya getirelim, Kurtuluş Savaşı’nızdaki sloganınız ya istiklal ya da ölümdü, alın size İstiklal caddenizde ölüm, ama bu daha başlangıç…” diyecekler…

Diğer taraftan, bereket versin ki herşeye, üzerinde çevrilen her türlü entrikaya, uğradığı her türlü kötülüğe rağmen yıkılmayan, hemen hergün şehitler vermesine rağmen vatan toprağının sınırlarını sarsılmaz bir iradeyle korumaya, kollamaya devam eden, Atatürk’ün geleneğinden ve değerlerinden kopmayan bir Türk ordusu var, yoksa halimiz çok daha perişan olurdu, memleket ve millet çoktan yıkılırdı…

Amma ve lakin, belli ki Türk ordusu sınırları koruyacak diye yüzünü sınır ötesi düşmana dönmüşken arkasındaki durum hiç de iç açıcı değil, ülke içine sızdırılan terör odakları canları istediğinde istedikleri her yerde memleketi içerden vurabilecek hale gelmişler, memleketin her deliğine sinmişler, kanser gibi üremişler, türemişler, beslenmişler…

Düşmanın şahı bizi tek kurşun atmadan, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, piyonlarıyla vururken acep AKPsi, MHPsi, 6’lı masası, ve bilimum türden siyasisi, acınacak halleriyle Türkiye’yi yönettiğini, muhalefet yaptığını filan sanarken gerçek durumun, kendi ayaklarıyla nasıl bir çukura sokulduklarının, nasıl bir tuzağa çekildiklerinin, nasıl bir sistematik böl-yönet-yoket politikasının kurbanları olduklarının farkında mı!!!

Hiç sanmam, görünüşe göre halen tek dertleri koltuk ve koltuk uğruna birbirlerini parçalamak…

E, hal böyleyken elin geri zekalısının elini kolunu sallaya sallaya gelip de ortalığı darmadağın etmesine de pek şaşmamak gerek…

E, yine hal böyleyken bir sonraki eylem nerede olur diye sorarsanız, geçmişte olanlara ve izlenen taktiğe baktığımızda, o da muhtemelen Ankara’da olur, sonrasında belki de İzmir’i de sıraya koyarlar derim…

Bütün mesele, verilecek mesajın boyutudur, anlamıdır, yer ve tarih ona göre seçilir…

Artık gafil uykusundan uyanın be refikler, uyanın da köpek balığı avına çıkın, yoksa, bu akılla gide gide denize düştüğünüzde sarılacak yılan değil, size tek ısırışta ikiye bölecek köpek balıklarından başka birşey bulamayacaksınız…

Diğer Haberler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu