Candaş ÖzerKöşe Yazıları

Candaş Özer Yolcu: Bencilce yazacağım, kırgınım onlara..

Bencilce yazacağım, kırgınım onlara..

Sağa da sola da mesafeli yaşadım. 

Ama her ikisinin de sadece doğru varsaydığım görüşlerine sahip çıktım..

Ancak!

CHE tişörtü giyip, asla emperyalizm bayrağı taşımadım. Hem solcu hem de emperyal AB yanlısı olmadım. 

Rum seviciliği yaparken, Kıbrıs’taki diğer yabancıları dışlayıp ötelemedim!

Sadece hamasi milliyetçilik edebiyatı yapmak yerine, memleketimi, adım adım dolaşarak her renkten ve kokudan kucaklaşıp onların yaşamlarını belgeledim!

Endüstriyel bir adada yaşamadığımızın farkındaydım. Reklam pastasından çıngıcık faydalanmadım. 

Kalemimi ne sattım, ne de kiraladım. 

Basın özgürlüğü var diyorlar. Bu yalana da kanmadım. 

Basın özgürlüğü dediğin şey, basın mensubunun ihtiyaç, arzu, nefs, lüks ve gösteriş düşkünlüğü, sınıfsal ego, heves ve hayallerini dizginleyebildiği ölçüde vardır. 

Göz ve nefs doyumsuzluğunun gani olduğu Kıbrıs’ta heveslere kapılıp kalemime boyunduruk taktırmadım. 

Sol, özgürce dilediğini yazarak basın özgürlüğü yok diyor. Sağ zaten dilediğini yapıyor. Ben bu safsatalara da kanmadım. 

Kalemini iplerle kukla haline getirenleri de inandırıcı bulup pek kaale almadım. 

Kendi tercihleri idi, ne saygı duydum ne de yerdim. 

Aklıma gelmişken, reklam pastasının bin parçaya bölündüğü KKTC’de basının yansız, tarafsız ve de candaşsız, mümkünü yok, hayatta kalabileceğine asla inanmayın. 

Yok öyle bir şey. Ben de inanmadım!

Özgürlük dediğimiz şey, bir başkasının özgürlük sınırına kadar geçerlidir ve gerisi biattan veya saygıdan başka bir şey değil. 

Buz dolabımı kendim doldurdum, peşin kiralı, klimasız evlerde yaşadım. 

Alaman/İngiliz atına değil, Japon eşeğine binerek yol aldım…

Bundan ne gocundum, ne de gurur duydum 

Sadece basit, sıradan ve sade yaşamayı seçtim, öyle istedim.

Şimdi ben bunu niye anlatıyorum.

Aslında anlatmak istediğim şey yurt ve insan sevgisi. Memleket ve meslek aşkı.

Para kazanmak başka bir şey, şöhret meraklısı olmak başka bir şey, dürüst gazeteci olmak bambaşka bir şey..

Ekranlarda gözükerek saygınlık kazanacağı zannı başka bir şey. Halktan yana olmak yerine siyasi parti çıkarlarını gözeterek yazmak bambaşka bir şey.

Düşünsenize, bir siyasi parti veya bir tüzel/özel şirket size reklam veriyor ve siz bağımsızlığınızı koruduğunuzu iddia ediyorsunuz!

Komik ve aldatmaca!

Uzun yıllar bir radyo tv kanalında programcı, metin yazarı ve diksiyon eğitimci olarak çalıştım. 

Ekrana çıkacak olan gençlere şunu söyledim hep:

“Ekran sana bir şey katmaz, sen ekrana enerji ve bilgi yansıtmalısın. Ekran seni adam etmez, ama sen ekran karşısındakine bir şeyler katmak zorundasın”

Öyle mi yaptılar peki, hayır kesinlikle! 

Çalıştığım gazetelere staja gelen gazeteci adayı gençler ellerinde BY/RTC diplomasıyla kasılmayı marifet sandılar.

Eteklerden tırmanmak yerine, paraşütle zirveye atlamayı yeğlediler!

Onlara da şöyle dedim:

“Sahneye çıkanlar alkışlanmak gibi, eleştirilmeyi ve yuhlanma riskini göze alanlardır. Okuma yazma bilen herkes bir iki satır bir şeyler yazabilir. Mesele teori de değil, pratikte eğitilmeniz, tecrübe emekle sabittir, dedim. Marifet yazabilmek değil, üslubunla yansız ve tarafsız kalabilmektir. 

Gazetecilikte maddi manada ahım-şahım çıkarım ve kazanımım hiç olmadı. Sömürüldüğüm de oldu dolandırıldığım da..

Adam geldi programıma yedi ay sponsor oldu ama tv yönetimi her yıl imzalanan, aynı sözleşme henüz imzalanmadığı bahanesini öne sürerek hakkım olanı gasp etti. 

Ben ne yaptım:

Acı acı gülerek ve kırılgan bir tebessümle halka verdiğim sözü tutmak için tek kuruş sponsorluk geliri almadan yolculuğuma devam ettim! 

Ve sezon sonunda da tv belgeselciliği yolculuğuma, kariyerime virgül koydum. 

Tv kanalı gelir elde etti, ben taktir!

Tüm bunları neden anlatıyoruma gelince. 

Sanırım kırgınım, dargınım hem de çok. 

Geriye sadece insan ve memleket sevgim kaldı. Gel gör ki bu sefer de yalan siyaset zorluyor beni!

Hiç bir medya patronunun ekmeğine taş koymadım, sadece yaptıkları karşısında gönül kırgınlığı koydum ortaya!!

İnançsızım!

Taraflı paragöz medyaya ve patronlarına. Memleket için taş üstüne taş koymayan hükümetlere. Çevre düzenlemesini seçimden seçime yapan belediyelere. 

Yere çöp atanlara..

Milliyetçi geçinip de rantçı olanlara. Solcu olup da ırkçı ve mikro milliyetçi olanlara. 

Dargınım işte!

Lokomotifin buharını hareket enerjisine değil de kuru gürültü siyaset düdüğüne/demagojisine harcayan masalcı politikacılara ve tüm sömürücü, hak yiyici vampirlere. 

Bencil bir yazı yazdığım için özür dilerim, ama dargınım onlara.

Diğer Haberler

Başa dön tuşu